Bir asır sonra tarihçiler bugünleri nasıl yazacak, bilmiyoruz; ama yaşadığımız döneme dair pek müspet ifadeler kullanmayacaklarını şimdiden tahmin edebiliriz.
Tabiri caizse, dünya koskoca bir sirke döndü. Cambazından palyaçosuna, sihirbazından akrobatına, trapezcisine kadar oturduk, cümbür cemaat seyrediyoruz; “Dubakali noolcek?” diyerek.
Artık “distopya” bile içinde olduğumuz ahval ve şeraiti anlatmaya yetmiyor. Gelişmeler hiç hayra alâmet değil; bilhassa bizim için.
Emperyalizmin hesabı, Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek. Bu sefer kayıtsız şartsız teslim almak istiyorlar ki sonrasında ağababalarının başı ağrımasın.
Gazze meselesi, işte bu hesabın uç verdiği ve alıp yürüdüğü nokta.
Ve Trump…
İki yıldan bu yana oluk gibi kan aktıktan, on binlerce insan hayatını kaybettikten, bu küçücük toprak parçası neredeyse haritadan silindikten sonra, güya barış vakti geldi diye “showman” olarak sahneye çıktı.
Elinde barış pankartı, fonda alkış sesleri; kameralar hazır…
Ortadoğu diplomasisi, diyelim bir Hollywood sahnesi. İsrail Parlamentosunda, Netanyahu gibi artık dünyada nefret objesi haline gelmiş birinin suç ortağı olduğunu itiraf ederken büründüğü “barış güvercini” pozları; Mısır’da imza töreni; ardından kameralar önünde müjde verir gibi afili cümleler:
“Yeni bir çağ başlıyor!”
Yeni bir çağın kapısının açıldığını hepimiz biliyoruz; ama müjde neresinde, orası meçhul.
Gerçekten şaka gibi!
Ama soralım: Bu yeni bir çağ mı, yoksa Ortadoğu tiyatrosundaki aynı oyunun yeni bir perdesi mi?
Bize ittirilen planın özünde Filistin halkı yok; Gazzeliler figüran, Hamas gözden çıkarılmış esas oğlan, miadı dolmuş, köhne eski bir aparat.
Türkiye, Mısır, Katar sahne dekoru!
Dünyaya nizam verenlerin dönüşü gibi sunuluyor. Amerikan Yüzyılını canlandırma gayreti, biz diyelim ki içi boş bir vitrin diplomasisi. Trump için ise fırsat bu fırsat; 2026’da yapılacak Senato ara seçimlerine “Ortadoğu’ya barışı ben getirdim” manşetiyle gitmek istiyor.
Açıkça soralım, imzalanan anlaşma kimin için? Filistinliler için mi, yoksa Trump’ın seçim kampanyası için mi?
Bu soruya hakikate celbetmeyen cevap vermeden atılan hiçbir imza, tarihin imtihanından geçemez.
Yani, Zatı Şahaneleri için mesele barış filan değil; buradan gelecek bonusla manşetleri belirleyip siyaseten mevziiyi tahkim etme fırsatı. Bilinmez, belki Anayasayı eğip bükerek üçüncü tur başkanlık hayalleri…
Ama resmin üstünü biraz kazıyınca, barışın değil; demokrasinin, insan haklarının, hukukun ve çok daha mühimi Filistinliler için güvenliğin söz konusu olmadığı, kayıtsız ve şartsız bir teslim belgesi ortaya çıkmakta.
Trump kendince tarih yazıyor; ama kimin mürekkebiyle?
Perde arkasındaki bütün mesele, sadece Hamas’ı tarihten silmek mi yoksa Hamas’ın 7 Ekim 2023’te verdiği bahane ile Gazze’ye bir daha çıkmamak üzere çöreklenmek mi?
Yıllarca kullandıkları bir “vekil” örgütü, şimdi “silahsızlandırıyoruz” diyerek bütün Filistinlileri tamamen siyasetin dışına atmak için kollarını sıvadıklarını görebiliyoruz.
Anlaşmanın en çok alkışlanan maddesi, Hamas’ın kapsamlı biçimde silahsızlandırılması. Trump’a göre ilk şart… Bunu “barışın temel taşı” olarak sunuyor.
Ancak, bilerek ve isteyerek meselenin köküne değil, gölgesine dokunuyor. Çünkü kâğıt üzerinde kulağa hoş gelmekte;silahlar susacak, Gazze’de yeniden hayat başlayacak.
Peki, sadece silahları susturmak barışı garanti edecek mi?
İşte zurnanın zırt dediği yer burası.
Emperyalizmin kirli oyunlarının Ortadoğu’da beslediği siyasi, sosyal ve ekonomik adaletsizlik ortadan kalkmadığı müddetçe, bu sadece kısa bir sessizlik arası olacaktır; altını kalın kalemle çizelim.
Sonrası yine kan, yine gözyaşı, yine trajedi!
Hamas silah bırakacak, tamam; ya Filistinlilerin siyasi temsili, gelecekleri üzerinde tasarruf hakkı, demokrasiyi kurup geliştirecek müesseseleri?
İnsanları ortaçağ artığı bir başka dinci zihniyetin eline teslim etmemek için kim ne yapacak?
Bunların üzerinde durulmamış, çok belli. Yoksa, vakti gelince yine din, iman, Allah, kitap, diyerek işimizi yürütürüz, mü dediler
Anlaşma diye pazarladıkları, Filistin halkının iradesini temsil etmeyen, emperyalizmin siyasi mühendisliğinin bir “dekoru”; ötesi yok. Halkın talepleri yerine güvenliği ön plana çıkaran konuşmalar, insani yardımlar ve yeniden inşa fonları…
Filistin’in siyasi varlığı, ekonomik yardımların gölgesine itilmiş durumda.
Peki ya Türkiye’nin garantörlüğü?
Prestij mi, yoksa tuzak mı?
Ya da Tayyip Erdoğan’a sadece içeride satması için verilen bir malzeme mi?
Bu bir diplomatik kazanım gibi gösteriliyor ama içi ne kadar dolu, bilmiyoruz.
Türkiye gerçekten garantör olacaksa, sahada mesuliyet alacak demektir. Gazze’nin güvenliğini kim sağlayacak? İsrail askerleri çekilirse boşluğu kim dolduracak?
Eğer Türkiye, bu anlaşmanın sadece siyasi kefili olarak kalırsa, iktidar için içeride prestij devşirmekten öte gitmez. Ama sahaya inerse, yani Gazze’ye asker gönderirse, işte o vakit İsrail’le, ABD’yle, hatta Filistin içi gruplarla sürtüşme riski ortaya çıkar; sonuçları bizim için hiç de iyi olmaz. Bunu tahmin edebilmek için kristal küre lazım değil, bir miktar takdir-i istikbal kafi!
Ez cümle, Türkiye’nin Filistin halkı nezdinde kazandığı “dost” imajı, Trump’ın fotoğraf karesine sıkışırsa bu da aşınır. O vakit garantörlük, Tayyip Erdoğan için diplomatik şan olmaktan çıkar; jeopolitik mayın haline gelir. İktidar barışın kefili yerine muhtemel bir başarısızlığın ortağı olur.
Hariciyenin yıllardır Filistin davasında “halk temelli meşruiyet” sağlama gayreti de boşa gider.
Ez cümle, emperyalizm Gazze’de gerçek bir barış değil, Ortadoğu’da işlerini nihayetlendirene kadar kontrollü bir sükûnet istiyor.
Ama Ortadoğu’da sükunet, her zaman fırtınadan önce gelir, diyerek yazımıza noktayı koyalım.
Çok Okunanlar

Fatih Ürek'in kalp krizinden önceki sözleri ortaya çıktı

Özlem Çerçioğlu'nu öfkelendiren pankart!

80 gram et dönerin fiyatı şok etti, sosyal medyada fırtına koptu

Açılım komisyonunda Mehmetçik'e yönelik skandal sözler!

Talepler ertelendi, kılıçlar çekildi!

Dünyanın en güçlü pasaportları açıklandı: Türkiye kaçıncı sırada?

Türkiye'nin en mutsuz meslek grupları belli oldu

Türkçe katında yaşamak...

Ekrem İmamoğlu'na iktidar medyasından sürpriz destek

Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu'nun konferansı iptal edildi