Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
45,3527
Dolar
Arrow
39,4974
İngiliz Sterlini
Arrow
53,1144
Altın
Arrow
4303,0000
BIST
Arrow
9.196

Yerel yatırımların finansmanı

Yapılan çalışmalar gelişmekte olan ülkelerde yerel altyapı hizmetlerinin milli gelire oranının yıllık GSYİH’nın  %6,5'u olduğunu göstermektedir. Gelişmiş ülkelerde de yüksek boyutlarda olduğu görülmektedir. 

Yerel yönetimlerin yaptığı yatırım bütçelerinin, cari harcamalara entegre edilmesi ya da tamamen ayrı bir bütçe olarak değerlendirilmesi biçiminde farklı uygulamalar mevcuttur. Her iki yöntemin de avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Entegre bir bütçe yaklaşımı planlama, koordinasyon, esneklik konusunda iyileşme sağlarken, ayrı bütçe her yıl tekrarlanan harcama kalemlerinin yatırımları dışlamasına engel olur. Zira entegre bir projede harcama kısıntısına gidildiğinde ilk elenen kalemler yatırım harcamaları olabilmektedir. Uygulamadan da kaynaklı sorunları görmek gerekir. Cari harcamalar ve yatırım harcamaları birbirine alternatif olarak görülemeyeceği gibi uygulama aşamasında da eşgüdüm halinde yürümek durumundadır. 

Mevcut veriler ülkelerin 2/3’ü entegre bütçe süreçleri işletirken, geriye kalanı yatırım harcamalarını cari harcamalardan tamamen ayrı olarak bütçeleştirmekte ve merkezi hükümete sunmaktadır. Türkiye’de belediyelerin bütçe hazırlama mevzuatına göre, yatırım harcamalarının cari harcamalardan ayrı süreçlere tabi olmasına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Yatırım bütçelerinin rasyonalitesi için yatırım projelerinin ayrı analiz edilip önceliklendirilmesinde yarar görülmektedir. Ayrıca yatırım harcamaları uzun döneme yayıldığından çok yıllı bütçelemeye geçiş bir imkan vermiştir.

Bu hizmetler kamu kurumları tarafından yapılabileceği gibi özel sektörle ortaklık ile de yapılabilir. Altyapı yatırımının zaman içerisinde gelir sağlayıp sağlamadığına göre durum değişebilir. Eğer gelir getirici değil sadece hanehalkının tüketimine ayrılmış bir hizmet ise gelir getirmez. Ancak, zaman içerisinde geri dönüşü olan bir yatırım ise finansmanı farklı şekilde düşünülebilir.

Yerel yatırımların finansmanı borçlanma, kamu-özel ortaklığı, özelleştirme, vergi gelirleri, kullanıcı fiyatları, merkezi devletten yapılan transferler ve uluslararası kuruluşlardan alınan yardımlar gibi yöntemlerle sağlanabilir.

Yerel yönetimlerin doğrudan sermaye piyasalarına ulaşarak tahvil satması sınırlıdır. Bu yüzden borçlanma daha çok bu amaca yönelik olarak oluşturulan fonlardan olmaktadır. Oluşturulan fonlarla bir havuz oluşturularak yerel yönetimlerin bu fonlara ulaşımı mümkün hale getirilmektedir. Yerel yönetimler arasında bir anlamda risk dağıtılarak kaynaklar mobilize edilmiş olmaktadır. Yerel yönetimlerin borçlanmasında merkezi devletin düzenlemeleri ve denetimi vardır. Ayrıca bu borçlanmada ahlaki tehlike sorunları ortaya çıkabilmektedir. Ekonomik olmayan projeler için borçlanmaya gidilebileceği gibi borcun ödenememesi halinde yükün merkezi devlete kalması söz konusu olmaktadır.

Merkezi ve yerel yönetimler arasındaki transferler değişik nedenlerle yapılmaktadır. Merkezi ve yerel yönetim arasındaki kaynak imkanı farkları nedeniyle dikey eşitsizliği giderme amacına yönelik olabileceği gibi yerel yönetimler arasındaki mali güç farklarından kaynaklı yatay eşitsizliği ortadan kaldırmak amacına yönelik de olabilir. Bunun dışında siyasal nedenler ve devletin değişik kademeleri arasında kaynak ve hizmet dengesi kurma amacına yönelik de olabilir.

Merkezi devletten yerel yönetimlere yapılan transferler hesap verme sorumluluğu açısından sorunlar yaratabilmektedir. Yerel seçmenin oyu ile seçilen yerel yönetimler verdikleri hizmeti kendilerine mal ederken başarısız oldukları veya veremedikleri hizmetleri merkezi hükümetten yeterli kaynak alamadıkları için yapamadıklarını savunabilirler. Diğer taraftan vatandaş vergiyi merkezi devlete öderken yerel yönetimden hizmet beklemektedir. Zira vatandaşın yaşam standardını doğrudan etkileyen hizmetlerin önemli bir kısmı yerel yönetimler tarafından sağlanmaktadır.

Yerel altyapı hizmetleri mali yetersizlikler nedeniyle bazen kamu-özel ortaklığı ile finanse edilebilmektedir. Buradaki amaç, zaten yetersiz olan mali kaynaklar kullanılmadan özel sektör sermaye birikiminin harekete geçirilmesidir. Bu yöntem getirisi olan hizmet sunumunda mümkün olabilmekte ve hizmetin sunumunun başlaması ile kullanıcı fiyatları ile geri dönüşü sağlanmaktadır. Ancak uygulamada bu yöntem özel sektörü yeterince harekete geçiremediği gibi özel sektörün risk kaygısı yapılan sözleşmelerin uzun dönem maliyetlerini arttırabilmektedir.  

Özelleştirme de yerel hizmetlerin sunumunda bir yöntem olarak kullanılmaktadır. Buradaki amaç özel sektörde rekabeti sağlamak ve maliyetleri düşürerek hizmet etkinliğini arttırmaktır. Genellikle toplu taşımada kullanılan bu yöntem beklenen sonuçları vermemiştir. Hizmet alanı ve düzenlemeler iyi düşünülmediğinde tersi sonuçlar verebilmektedir. Toplu taşıma örneğinde yerel yönetim tamamen dışta kaldığında bazı hizmetler aksarken, kamu sektörü de kısmen hizmete dahil olduğunda mali yükü arttırabilmektedir. Ayrıca sadece kar güdüsü ile hareket eden özel firmalar hizmet kalitesini düşürebilmektedir. 

Yerel yönetimlerde önemli bir gelir kaynağı arazilerin kullanımı ve tahsis sonucunda elde edilen gelirlerdir. Hesap verme sorumluluğunun iyi tanımlanmaması halinde en sorunlu alanlardan birisi budur. İmara yeni açılan yerlerde yüksek miktarlarda altyapı finansman ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Katılım payları ve şerefiye gibi ödemeler yasal olmakla beraber siyasal risklerinden dolayı bu kaynaklar sınırlı kalmaktadır. Diğer yandan firmalardan daha fazla katkı alınması başka tür sorunları gündeme getirmektedir. Yerel yönetimler firmaların mali güçlerinin yüksek olduğunu düşünürken, tersine firmalar bölgeye ekonomik değer kattıklarını savunarak yüksek maliyetlere katlanmamaları gerektiğini düşünmektedir.