Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
38,0054
Dolar
Arrow
36,4288
İngiliz Sterlini
Arrow
46,0402
Altın
Arrow
3365,0000
BIST
Arrow
9.658

Gençlerin gelecek kaygısı ve beyin göçü: Neden gidiyorlar ve ne yapılmalı?

Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri, gençlerin geleceğe dair hissettikleri umutsuzluk ve bunun giderek artan bir kaygıya dönüşmesidir. Bu kaygı yalnızca bireysel bir sorun değil, aynı zamanda sistemin gençlere karşı duyduğu sorumsuzluğun bir yansımasıdır. Gençlerin gelecek kaygısı ve beyin göçü, daha önce hiç bu kadar görünür olmamış ve derinleşmiştir. Peki, gençleri böylesine büyük bir karar almaya iten sebepler nelerdir? Neden eğitimli bireyler, kendi ülkelerinde bir gelecek bulmak yerine yurtdışında umut arıyorlar?

Gelecek Kaygısı: Sistemin Gençlere İhaneti

Gençlerin yaşadığı gelecek kaygısı, sadece bir psikolojik durum değil, mevcut sistemin gençlere yaptığı bir ihanetin sonucudur. Bu ihanetin temelinde, eğitim sisteminin yanlış işleyişinden, işsizlik ve liyakatsizlikten, ekonomik krizlerden ve toplumsal baskılardan kaynaklanan derin yapısal sorunlar yatıyor.

• Eğitim Sistemi: Bir Tuzak

     Eğitim sistemi, gençleri "geleceğe hazırlamak" yerine, onları bir tüketim çarkının içine hapsediyor. Üniversiteler, öğrencilere diplomalar dağıtan ancak onları gerçek hayata hazırlamayan birer fabrikaya dönüşmüş durumda. Gençler, yıllarını ve ailelerinin birikimlerini harcayarak aldıkları diplomaların, iş bulma konusunda hiçbir işe yaramadığını görünce hayal kırıklığına uğruyor. Eğitim sistemi, gençlere "başarılı olursan her şey yoluna girer" vaadiyle yaklaşıyor, ancak bu vaat, gerçeklerle yüzleşildiğinde bir yalan olarak çıkıyor ortaya.

     Özellikle Türkiye gibi ülkelerde, eğitim sistemi sürekli değişen müfredatlar, sınav odaklı bir yapı ve ezberci bir anlayışla şekilleniyor. Bu durum, gençlerin yaratıcılıklarını köreltiyor ve onları robotlaştırıyor. Eleştirel düşünme, problem çözme gibi becerilerden uzak, tamamen test çözmeye dayalı bir sistem içinde yetişen gençler, mezun olduklarında iş dünyasının taleplerine yanıt veremiyor. Üstelik eğitimde fırsat eşitsizliği de gençler arasında derin bir uçurum yaratıyor. Parası olan aileler, çocuklarını özel okullara gönderip yurtdışında eğitim aldırırken, dar gelirli ailelerin çocukları, kalabalık sınıflarda ve yetersiz imkânlarla eğitim görmek zorunda kalıyor. Bu eşitsizlik, gençlerin geleceğe dair umutlarını daha da zayıflatıyor.

• İşsizlik: Sistemin Çarklarında Ezilen Gençler

     İşsizlik, gençlerin gelecek kaygısının en büyük nedenlerinden biri. Ancak bu işsizlik, gençlerin "yeterince çalışmamasından" ya da "yeterince nitelikli olmamasından" kaynaklanmıyor. Sistem, gençlere iş imkânı sunmak yerine, onları güvencesiz, düşük ücretli ve geleceksiz işlere mahkûm ediyor. Üstelik liyakatin değil, torpilin ön planda olduğu bir iş piyasasında, gençlerin emeklerinin karşılığını alması neredeyse imkânsız hale geliyor. Bu durum, gençler arasında "ne yaparsam yapayım, bir yere varamayacağım" hissini yaygınlaştırıyor.

     Türkiye'de genç işsizliği oranları, resmi rakamlara göre bile %20'lerin üzerinde seyrediyor. Ancak bu rakamlar, gerçek durumu tam olarak yansıtmıyor. “Ev Genci”, “boş gezen” olarak tanımlanan, eğitim almayan, çalışmayan ve iş arayışında da bulunmayan gençler, ne eğitimde ne istihdamda (NEET) kategorisine dahil olmaktadır.  Ekonomik olarak bağımsızlığı bulunmamakla birlikte bu gençler genellikle ailelerinin evinde yaşamaktadır. Bu umutsuz gençler, hem iş gücüne katılma hem de kişisel gelişim fırsatlarından yoksundurlar. Eğitimde ve istihdamda olmayan gençlerin oranı, bir toplumun karşı karşıya olduğu yapısal sorunların, ekonomik krizlerin ve politik eksikliklerin de bir göstergesidir. NEET kategorisinde yer alan gençlerin oranının yüksekliği, toplumsal istikrarsızlığa, suç oranlarının artmasına, ekonomik ve sosyal maliyetlere, sosyal dışlanmalara, uyum sorunları gibi birçok sosyoekonomik sorunlara yol açmaktadır. Ülkemizde ne eğitimde ne istihdamda olan gençler oranının günümüzde %25’ler düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir. 

• Sosyal ve Siyasal Çürüme

    Gençler, içinde bulundukları toplumun sosyal ve siyasal yapısından da derinden etkileniyor. Yolsuzluk, adaletsizlik ve liyakatsizlik, gençlerin geleceğe dair umutlarını tüketiyor. Siyasi iktidarlar, gençlerin sorunlarına çözüm üretmek yerine, onları "geleceğin teminatı" olarak gösterip süslü vaatlerle oyalamayı tercih ediyor. Ancak bu vaatler, hiçbir zaman gerçeğe dönüşmüyor. Gençler, kendilerini bir kısır döngünün içinde buluyor: umutlar tükeniyor, hayaller yıkılıyor ve geriye sadece kaygı kalıyor.

    Özellikle son yıllarda, siyasi istikrarsızlık ve toplumsal kutuplaşma, gençlerin geleceğe dair umutlarını daha da zayıflatıyor. Gençler, kendilerini ifade etme özgürlüğünden yoksun hissediyor ve toplumsal muhalefet kanallarının tıkandığını görüyor. Bu durum, gençlerin siyasi süreçlere olan inancını kaybetmesine de neden oluyor.

Beyin Göçü: Sistemin Kendi Elleriyle Yetiştirdiği Gençleri Kaybetmesi

Beyin göçü, gençlerin geleceğe dair yaşadıkları kaygıların bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Ancak bu sadece bireysel bir tercih değil, aynı zamanda ülkenin içinde bulunduğu yapısal sorunların bir sonucudur. Gençler, daha iyi fırsatlar ve kendi emeklerinin karşılığını bulacakları bir ortam arayışıyla yurtdışına yöneliyor.

• Liyakatsizlik ve Kayırmacılık

     Liyakatin değil, torpil ve kayırmacılığın ön planda olduğu bir sistemde, nitelikli gençlerin kendi ülkelerinde kalmasını beklemek gerçekçi değil. Gençler, yıllarını harcayarak edindikleri bilgi ve becerilerin, iş bulma konusunda hiçbir işe yaramadığını görünce, yurtdışına yöneliyor. Çünkü yurtdışında, liyakat ve emek ön planda. Kendi ülkesinde değeri bilinmeyen gençler, başka ülkelerde hak ettikleri değeri buluyor.

    Özellikle mühendislik, tıp ve bilim alanlarında eğitim gören gençler, kendi ülkelerinde iş bulma konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyor. Üstelik bu alanlarda çalışmak isteyen gençler, yetersiz altyapı ve kaynaklar nedeniyle kariyerlerini ilerletme imkânı bulamıyor. Bu durum, gençlerin yurtdışına yönelmesine neden oluyor.

• Araştırma ve Geliştirmeye Yatırım Eksikliği

     Nitelikli gençler, kendi ülkelerinde araştırma ve geliştirme imkânı bulamadıkları için yurtdışına gidiyor. Bilim, teknoloji ve yenilikçilik alanlarında yatırım yapmayan bir sistem, gençlerin potansiyelini heba ediyor. Gençler, yurtdışında kendilerine sunulan imkânlarla bilimsel çalışmalar yapıp, kariyerlerini ilerletme fırsatı buluyor. Bu durum, ülkenin geleceğini de tehlikeye atıyor.

Öte yandan, yurtdışındaki üniversiteler Türkiye'deki eğitim sistemine kıyasla çok daha özgür ve bilimsel gelişmelere açık bir ortam sağlıyor. Başta Almanya, ABD, Kanada ve Hollanda gibi ülkeler, Türkiye’den gelen nitelikli öğrencileri kabul ederek onlara burslar ve çalışma fırsatları sunuyor. Bu durum, gençlerin daha kaliteli bir eğitim alıp, aynı zamanda ekonomik olarak da daha güvende olmalarını sağlıyor.

    Özellikle son yıllarda, araştırma ve geliştirme bütçelerinin kısılması, bilim insanlarının projelerine destek verilmemesi ve üniversitelerin özerkliğinin zayıflatılması, gençlerin yurtdışına yönelmesini hızlandırıyor. Gençler, kendi ülkelerinde bilim yapma imkânı bulamadıkları için, başka ülkelerde kariyerlerini sürdürmeyi tercih ediyor.

• Sosyal ve Ekonomik İstikrarsızlık

     Gençler, kendi ülkelerinde sosyal ve ekonomik istikrar olmadığı için yurtdışına göç ediyor. Güvencesiz bir gelecek, yüksek enflasyon, adaletsiz vergi sistemleri ve artan yaşam maliyetleri, gençleri ülkelerinden uzaklaştırıyor. Yurtdışında ise daha güvenli ve istikrarlı bir yaşam sunuluyor. Bu durum, gençler için "kaçış" değil, "kurtuluş" anlamına geliyor.

    Özellikle son yıllarda, ekonomik krizler ve siyasi belirsizlikler, gençlerin ülkelerinde kalma isteğini daha da zayıflatıyor. Gençler, kendi ülkelerinde geleceklerini güvence altına alamadıkları için, yurtdışında daha iyi bir yaşam arayışına giriyor.

Sistemin Çözümsüzlüğü: Peki Ne Yapmalı?

Gençlerin gelecek kaygısı ve beyin göçü sorunu, sistemin çözüm üretmedeki yetersizliğinin bir göstergesidir. Bu sorunlar yalnızca gençlerin çabalarıyla çözülemez; sistemin köklü bir değişime gitmesi gerekmektedir. Peki, bu durumda ne yapmalı?

• Eğitim Sistemi Kökten Yeniden Yapılandırılmalı: Eğitim sistemi, gençleri sadece diplomanın ötesinde, gerçek hayata hazırlayacak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır. Eleştirel düşünce, yaratıcı beceriler ve yenilikçilik ön planda olmalıdır. Ayrıca, eğitimde fırsat eşitsizliği ortadan kaldırılmalı ve her genç, eşit fırsatlar ile eğitime erişebilmelidir.

• Liyakatin Ön Plana Çıkması Gerekiyor: İş dünyasında liyakat ve emek ön planda tutulmalı, torpil ve kayırmacılık son bulmalıdır. Gençler hak ettikleri işlere, hak ettikleri şartlarda ulaşabilmelidir.

• Araştırma ve Geliştirmeye Yatırım Yapılmalı: Bilim, teknoloji ve yenilikçilik alanlarına ciddi yatırımlar yapılmalıdır. Gençlerin potansiyellerini değerlendirebilecekleri projeler hayata geçirilmeli ve araştırma imkânları artırılmalıdır.

• Sosyal ve Ekonomik İstikrar Sağlanmalı: Gençlerin gelecek kaygılarını sonlandırmak için sosyal ve ekonomik istikrar sağlanmalı, iş güvencesi ve yaşam maliyetleri düşürülmelidir. Gençlerin ülkelerinde kalmalarını teşvik etmek için adil bir vergi sistemi, kaliteli sağlık ve eğitim hizmetleri sunulmalıdır.

Sonuç: Gençlerin Umudu, Sistemin Değişimiyle Mümkün!

Yakın dönemdeki göçler, ülkeler arasındaki büyük gelir ve refah uçurumlarına, küresel dengesizliklere bir yanıt olarak gerçekleşmektedir.  Göç hareketlerini etkileyen temel faktör, ülkeler arasındaki gelir farklılıklarıdır. Bugün, en büyük göçmen grubu gelişmekte olan ülkelerden gelen insanlardan oluşmaktadır. Göç ettikleri başlıca hedef ülkeler ise yüksek yaşam standartlarına sahip ülkeleridir. 

Ülkemiz için de benzer bir eğilim söz konusudur. Türkiye’de 2015 yılında %1,6 olan yükseköğretim mezunu bireylerin göç oranı, 2023 yılında %2’ye yükselmiştir. Göç eden yükseköğretim mezunlarımız, daha yüksek yaşam standartlarına sahip ülkelere yönelmiştir. En fazla tercih edilen ülke %21,4 ile ABD olmuştur. ABD’yi sırasıyla Almanya (%17,5), Birleşik Krallık (%11,2), Hollanda (%6,9) ve Kanada (%4,9) takip etmiştir.

Türkiye'den ayrılan bir genç, yalnızca kendisi için değil, aslında ülkenin geleceği için de büyük bir kayıp anlamına geliyor. Gençlerin gelecek kaygısı ve beyin göçü, sistemin çarpıklıklarının bir sonucudur. Bu sorunlar, gençlerin bireysel çabalarıyla çözülemez. Sistemin köklü bir değişime gitmesi, gençlere umut vermesi ve onların potansiyelini değerlendirmesi gerekiyor. Aksi takdirde, gençler labirentin içinde kaybolacak, beyin göçü kaçınılmaz olacak ve Türkiye en büyük değerlerini, yani beşeri sermayemizin en önemli unsurları gençlerini, elinden kaçırmaya devam edecek. 

Gençlerin umudu, sistemin değişimiyle, bu konuda gecikmeden yapılacak yapısal reformlarla mümkün. Ekonomik koşullardaki iyileşmeye ek olarak sosyal düzene ilişkin şeffaf şekilde işleyen kurumların ve adil rekabete de ihtiyaç var.  Bu değişim, sadece gençlerin değil, toplumun geleceği için de bir zorunluluktur. Böylece gençlerimizin geri dönmesini de sağlayabilir, hatta beyin göçünü beyin kazanımına, tersine çevirmenin esas ve kalıcı şartlarını oluşturabiliriz.  Ülke yönetimi tarafından doğru adımlar atıldıkça,  imkânlar ve koşullar gençlerimizin lehine değiştikçe geri dönme arzusu da artabilecektir.  Böylece beyin göçü olarak verdiğimiz bu kıymetli beşeri sermayemiz, Türkiye’nin gelecek yıllardaki sürdürülebilir kalkınmasının önemli birer kaynakları da olacaktır.