Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Orta gelir tuzağının nedeni orta kalkınma tuzağı mı?

Büyümeye Aşırı Odaklanarak Sürdürülebilir Kalkınmayı Iskalıyor muyuz?-7

Son yazılarımızda, her alanda adalet, yoksulluk, bölüşüm, yapısal reformalar, sürdürülebilir kalkınma, piyasa başarısızlıkları… sorunlarıyla ilgili yeni söylemlerin tartışılması gerektiği bu zorlu süreçte; piyasa başarısızlıklarına cevap vermeyen Neo-liberal projenin artık tıkandığı günümüzde, Liberallerin "görünmez el" dediği piyasaların mı?, yoksa piyasa başarısızlıklarına çözüm arayan, her krizde göreve davet edilen, “görünen el” denilen  devletin mi? çözüm olacağını tartıştık. Yazılarımızda; bu iki yaklaşım arasında sürdürülebilir büyümenin-kalkınmanın ve uzun dönemli verimliliğin sağlanması için optimal yolun, devlet ve piyasa arasında doğru dengenin sağlanması mı gerektiği ortaya koyarak, aşağıdaki sorular çerçevesinde politika yapıcılara katkı ve öneriler sunmaya çalıştık:

-Neo-Liberal Akım, Washington Konsensüsü ve Piyasa Başarısızlığı

-Washington Konsensüsü Çerçevesinde Türkiye Ekonomisinde Dönüşüm ve Ekonomik Krizler

-Neo-Liberal Ekonomiye Eleştiriler, Piyasa Başarısızlıkları, Piyasa Dostu Devlet Anlayışı ve Optimum Denge Arayışları

-Büyümeden Yoksullar da Faydalanıyor mu? Büyüme Yoksul Odaklı mı Yoksa Yoksullaştıran Büyüme mi Söz Konusu?

-Hormonlu Bir Türkiye Ekonomisinde Ahlaksız Bir Büyüme mi Söz Konusu?

-Liberalizm ve Sosyalizm arasında Yeni Arayışlar: Devletin Ekonomide Yeni Rolü Ne Olmalı?

-Yapısal Reformlar ve Kurumların Kalitesini Önceliklendirmek, Büyüme Yerine İnsani Gelişme ve Yaşam Kalitesine mi Odaklanmalı?

-Orta Gelir Tuzağının Nedeni Orta Kalkınma Tuzağı Mı? Büyümeye Aşırı Odaklanarak Sürdürülebilir Kalkınmayı Iskalıyor Muyuz?...

Devletin bu sorunlara cevap verirken kaynak tahsisinde kuşaklararası ahlaki sorumluluk içerisinde hareket etmesi gerekmektedir. Bugünün borçlarının yarının vergileri, bugünün bütçe-cari fazlalarının yarının yatırımları, gelirleri ve harcamaları olduğunu, tersi durumdaki açıkların ise önümüzdeki dönemlerde vergi artışlarının nedeni olduğunu dikkate almalıyız. 

Bugünün çevresel sorunlarının, betonlaşmanın yarının sağlıksız nesillerine neden olduğunu, bugün eğitime ve sağlığa daha az pay ayrılmasının yani beşeri sermayemizi geliştirecek yeterli yatırımlar yapılmamasının yarın yoksulluk, kentleşme, göç, suç oranlarının yüksekliğine neden olacağını, gelir eşitsizliğinin aynı zamanda, başta eğitim ve sağlık alanında olmak üzere, fırsat eşitsizlikleri de yarattığını göz ardı etmemeliyiz. Ülkemizin bereketli toprakları, havası, suyu, yeşili, tarihi dokusu, tüm canlıları ve tüm değerleri gelecek nesillerin bizlere emanetidir. Bunları korumayı, geliştirmeyi ve gelecek nesillere emaneti sağlam olarak teslim etme yönünde ahlaki sorumluluklarımız var.

Servet-gelir arasındaki makas servet lehine açılırken günümüzün Neo-liberalleri dahi artık artan oranlı servet vergisini savunmaktadır. Piyasa kendi kendine bu başarısızlıkların üstesinden gelemeyince devletin çeşitli araç ve düzenlemelerle piyasaya müdahale etmesi kaçınılmaz hale gelmektedir.

Benzer şeklide yine son zamanlarda kapitalist sisteme eleştirisel bir yaklaşım ortaya koyduğu düşünülen Fransız Thomas Piketty‘nin “Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital” adlı kitabında aslında uygulanacak politikaların kapitalist sistemi hali hazırda rahatsız etse bile “panzehir” olarak sunulmaktadır. Kitabında yazar; sermayenin getiri oranının nominal ulusal gelirin büyüme oranından daha hızlı artığını ve bunun da servet dağılımını giderek zenginler lehine bozduğunu, kapitalizmde sorunun Marx’ın öngördüğü gibi kar oranlarının düşmesi değil, servetin tarihsel olarak istikrarlı bir şekilde ayrıcalıklı bir grubun elinde yoğunlaşmasından kaynaklandığını ortaya koyduktan sonra, servetin yeniden dağılımı konusunda başta uygulanması gereken artan oranlı servet vergileriyle devlete görevler biçmekte ve gerekli önlemleri tartışmaktadır.

Devletin “Büyüdük ama kalkındık mı?, ORTA GELİR TUZAĞININ NEDENİ ORTA KALKINMA TUZAĞI MI?”, “Bir ülkede kişi başına gelirin yüksek olması, tek başına o ülkenin kalkınmış, gelişmiş ülke olarak kabul edilmesi için yeterli midir?”, “BÜYÜMEYE-GELİRE aşırı odaklanarak İNSANİ GELİŞMEYİ ve YAŞAM KALİTESİNİREFAH VE MUTLULUĞU ıskalıyor muyuz?”, “Büyüme kapsayıcı mı? Yoksullara da yansıyor mu?”, “Uluslararası ve yerel fonlar kalkınmada etkin ve ülkemizin önceliklerine göre kullanılıyor mu?” sorularını da dikkate alarak, günümüz kuşaklarının gereksinimlerinin gelecek kuşakların gereksinimlerinin karşılanmasından taviz vermeden karşılanmasını önceleyen politikaları uygulaması gerekmektedir.

Bunun için de EKONOMİK, SOSYAL ve ÇEVRESEL boyutlar arasında bir denge kurarak “sürdürülebilir kalkınma” modeli anlayışını yansıtacak, gelecek kuşakların daha iyi koşullarda yaşamasını sağlayacak stratejik tedbirler de almalıdır. Bu çerçevede Birleşmiş Milletler’ in 2015-2030 yılları arasında ulaşılması hedeflenen, 17 amaç ve bu süreci takip etmek üzere 169 hedef ve bu hedeflerle ilgili 244 göstergeyi kapsayan, dünya üzerinde hiç kimsenin kalkınmanın nimetlerinden yoksun kalmamasını hedefleyen “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri” ülkelerin performanslarının ölçümü için temel alınmalıdır.

SONUÇ OLARAK; 

Toplumsal sorunları çözen, kimsenin yaşam kalitesini düşürmeden vatandaşın refah ve mutluluğunu artıran, herkesin milli gelirden hakkını alması, açlık ve yoksulluk sorunun çözülmesi, her alanda fırsat eşitliğinin ve gelir dağılımda adaletin sağlanarak bölgesel kalkınmanın desteklenmesi gerekir. 

Yapısal reformların bir an önce gerçekleştirilmesi, kurumların kapasitelerin yükseltilmesi, hukukun üstünlüğü ve demokratikleşme ile kapsayıcı, nitelikli, sürdürülebilir büyüme ve kalkınma arasındaki pozitif ilişkinin göz ardı edilmeyerek özgürlük, adalet, eşitlik, dayanışma içerisinde, refahın yüksek olduğu daha umutlu, mutlu ve güvenli bir Türkiye yaratmak sosyal devletin temel görevleri olacaktır. 

CUMHURİYETİN kuruluşunda olduğu gibi, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında da, ne bugünümüzden ne de çocuklarımızın geleceğinden vazgeçmeden yaşam kalitesinin ve insani gelişmişliğin yüksek olduğu bir TÜRKİYE için sosyal devlet anlayışı çerçevesinde sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen politikalar uygulanmalıdır. “Dünya bize dedelerimizden miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık” atasözü de Sürdürülebilir Kalkınma anlayışımızın temelini oluşturmalıdır.