AKP iktidara geleli dün 23 yıl bitti. Neredeyse çeyrek asır.
O vakit doğanlar şimdi koskoca adam oldu. Çoluk çocuğa karıştılar.
Bir ömür demeyelim ama öyle ya da böyle bir kuşak siyasal İslamcı zihniyetin idaresi altında dünyaya gözlerini açtı; büyüdü, çocukluğunu, ergenliğini ve gençliğini yaşadı, yaşıyor.
Bunca yılın bilançosu, ekonomiden siyasete, adaletten eğitime, sağlıktan milli güvenliğe kadar; istisnasız her alanda hepimiz için çok ağır.
Siyasetteki çürümeyi, kokuşmuşluğu, yozlaşmayı, memleketin karşı karşıya olduğu beka meselelerini şimdilik kenara koyalım, onları başka bir yazının konusu yapalım.
Sokaktaki insan feryat figan; onlara kulak verelim.
Herkes soruyor:
“Bize böyle ne oldu?”
Sadece rakamlarda değil, sokakta, mutfakta, ama daha çok milletin ruhunda hissedilen ağır bir fakirleşme var.
Öyle bir hayat pahalılığı yaşıyoruz ki, neredeyse fiyat algımız kalmadı. Ne pahalı, ne ucuz, anlayamaz olduk.
Bir bardak kahveye de bir porsiyon tavuk dönere de 300 TL vermek ne kadar mantıklı olabilir?
Asgari ücret memleket genelinde “ortalama maaş” haline geldi.
Parayla rasyonel ilişkimiz bozuldu. Orta halli bir kebapçıya giden dört kişiye hesap 2 bin TL de gelebilir 5 bin TL de 10 bin TL de...Artık adisyonda bahtınıza ne çıkarsa!
Elimizdeki banknotun neye yeteceğini neye yetmeyeceğini bilmiyoruz.
Çarşıda, pazarda, markette gördüğümüz etiketlerin bir anlamı kalmadı. Gün be gün değişmekteler.
Tablo son derece vahim.
Şöyle karşıdan bakınca cümlemiz giderek artan fakirliğin gölgesinde sessizce yok olup gitmekteyiz.
Cümlemiz derken, iktidarın bizden aldıklarıyla beslediği şanslı kullarından, azgın İslamcı azınlıktan, sonradan görme müteahhit tayfasından, emperyalizmin işbirlikçisi çakma burjuvaziden filan bahsetmiyorum.
Onların tuzu kuru, en azından şimdilik.
Benim derdim, yurdum insanının kahir ekseriyeti; yani fakirlik ile açlık sınırı arasında gidip gelen hatta çoğu vakit kursağına giren iki lokma ile yaşamaya çalışan sessiz çoğunluk.
Cebimizle birlikte ruhumuz da fakirleşiyor, paramızla beraber vicdanımız da tükeniyor.
Sokakta, otobüste, metroda, markette, okulda gözle görünür bir gerginlik var. Herkesin sabrı taştı taşacak; diyelim, sabrının geri kalanı cüzdanındaki parası kadar.
Millet, barut fıçısı gibi. Ha patladı, ha patlayacak.
Sadece geçim derdi değil, bozulmuş adalet duygusu, güvensizlik, korku, belirsizlik, geleceğe dair yok olan umutlarla harman olan korkunç bir sıkışmışlık hali.
Milletin ümüğüne çökmüş derin mutsuzluğu görmek için biraz olsun etrafımıza bakmamız kafi!
AKP'nin derdi hiçbir vakit refahı tabana yaymak olmadı. Sosyal adaleti, gelir dağılımını filan hiç umursamadı.
Aksine din, iman, Allah, kitap, Kur'an diyerek yurdum insanını fakirlikte birleştirdi.
Oysa 2002’de iktidara geldiğinde tam tersini vaat etmişti. Kemal Derviş'in ekonomik programının üzerine sörf tahtasını koymuş, yaptığı gösteriyi başarı hikayesi diye yurdum insanına yedirmişti.
Bugün geldiğimiz noktada, fakirlik sadece büyümedi; kronikleşti ve bir idare biçimine dönüştü. Yardımların sadakat mekanizması haline geldiği, emeğin değil bağlılığın ödüllendirildiği bir düzen kuruldu. Sosyal yardımlarla kendilerine muhtaç kitleler yarattılar.
Öyle ki, Türkiye'de halen beş milyona yakın hane bu yardımlardan faydalanıyor.
Ama AKP'nin başlattığı dönüşümün en tehlikeli yanı orta sınıfın çöküşüyle kendisini gösterdi.
Demokrasiyi ayakta tutan temel direk ortadan kalktı.
Eski Türkiye'de öğretmenler, mühendisler, doktorlar, avukatlar ez cümle memleketin bir şekilde mürekkep yalamış kesimi toplumun bel kemiğiydi.
AKP, o bel kemiğini kırdı.
Daha elim ve daha vahimi gençlerin içinde olduğu buhrandır!
Kendileri için memleketlerinde bir geleceğe değil, yurtdışında hayat kurmalarına yardım edecek internet sitelerine bakıyorlar.
TÜİK’in 2024 gençlik araştırmasına göre 18–29 yaş arası gençlerin yüzde 72’si “kalıcı olarak başka bir ülkeye gitmek istiyorum” diyor. Oysa bu oran 2010’da yüzde 29’du. Tayyip Erdoğan'ın dediği gibi nereden, nereye...
Burada çalışmakla 20 yılda ev alamayacaklarının farkındalar, elin memleketinde bulaşık bile yıkasalar, en azından düzenli bir hayat kurabileceklerini biliyorlar.
Bu tablo fakirliğin artık sadece gelirle değil, adaletle de ilgili olduğunu gösteriyor. Ne yazık ki gençlerde “çalışmak işe yaramıyor” duygusu var ve haklılar. Emeğin karşılık bulmadığı bir memlekette yaşamak istemiyorlar.
Burada sosyal çürümeyi ayrı bir yere koymak lazım.
Çünkü, gün olup devran dönse bile bu çürümenin sebep olduğu hastalıklardan kurtulmak hiç kolay olmayacaktır.
Mesela ahlaki çözülme...
Cinayet, gasp, tecavüz, sahte diploma, torpil, yolsuzluk, kadına şiddet haberleri filan öyle sıradanlaştı ki, artık kimsenin ilgisini çekmiyor.
Ez cümle, bir memlekette “hakkını aramak” cesaret, “hak yemek” kabiliyet sayılmaya başladıysa, orada fakirliğin sadece ekonomik olmadığını anlayabiliriz.
İnsanlar diyor ki, “Çocuğumu iyi okula göndersem ne olacak, Nasıl olsa torpil olmadan iş bulamayacak”
Torpil ise AKP'ye biat etmekten geçiyor. Bu cümle, fakirliğin sadece cebimizde değil, zihnimizde kök saldığını gösteriyor.
Günün sonunda fakirlik bir kader olmaktan çıktı, sistemin yakıtı haline geldi ve sürdürülebilir oldu. Bu sürdürülebilirlik, sosyal çürümeyi hızlandırdı.
Ve sosyal çürüme sosyal bağları zayıflattı. Dünya Bankası’nın “Social Resilience Index” raporuna göre Türkiye, OECD ülkeleri arasında toplumsal dayanıklılık sıralamasında 35 ülke içinde 31'nci sırada.
Yani ekonomik şoklara, krizlere, afetlere karşı en kırılgan toplumların başında geliyoruz.
Tünelin ucunda ışık var mı?
Henüz göründüğünü söyleyemeyiz ama enseyi karartma lüksümüz yok.
Memleketin bu çıkmazdan kurtuluşunun sadece iktidar değişimiyle olmayacağı belli. Bunun için öncelikle bir zihniyet değişimi, sonra üretime ve sosyal adalete dayalı bir yeniden yapılanma lazım.
Pusula zaten belli: Cumhuriyetin kurucu ayarları.
Yazıyı bağlamadan altını kalın kalemle çizelim, bu çarkı döndürecek yine yurdum insanı olacaktır; eğer ki gerçekten böyle bir iradesi varsa.
Sessiz kalanlar için çıkış yok ama ayağa kalkanlar için kapı hala aralık, diyerek yazımıza noktayı koyalım.
Çok Okunanlar
                ORC anketi: CHP'nin oylarının arttığı ve düştüğü iller belli oldu
                Papa’nın Ziyareti Hayır mı Şer mi - 2
                Fakirliğin gölgesinde sessizce yok oluyoruz!
                Operasyon hamlesi işe yaramadı
                Moldova'dan sonra Karadağ
                Devlet Bahçeli: Selahattin Demirtaş'ın tahliyesi hayırlara vesile olacak
                Hakan Fidan için şaibeli diploma iddiaları gündem olmuştu
                Babacan ve Davutoğlu'na AKP'den teklif geldi iddialarına açıklama
                MHP'li belediye hakkında yolsuzluk iddiaları
                Sahip olmadan yaşamak: Kiralarsın ve yeni nesil tüketim ahlakı