Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,7478
Dolar
Arrow
35,1850
İngiliz Sterlini
Arrow
44,0251
Altın
Arrow
2970,0000
BIST
Arrow
9.724

Yerel yönetimlerde mali özerklik ve mali bağımlılık

Açılış konuşmasını Yerel Reform Girişimi Derneği Kurucu Başkanı Sayın Murat Karayalçın’ın yaptığı, "Merkezi İdare ve Yerel Yönetimler Yetki Paylaşımında: Mali ve İdari Özerklik" temalı, 30 Kasım Cumartesi günü İstanbul’da düzenlenen Yerel Reform Buluşmaları’nın ilkine konuşmacı olarak katılım sağladım. Oldukça faydalı tespit, öneri ve katkıların olduğu toplantı 3 oturumda gerçekleşti.  

İlk oturumda; Yerel Reform Buluşmaları, Yerel Reform Girişimi Derneği Kurucu Başkanı olan ve aynı zamanda bir dönem Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin (SHP) genel başkanlığını da üstlenen, eski Dışişleri Bakanı Sn. Murat KARAYALÇIN’ ın açılış konuşması ve Dr. Buğra Gökçen’ nin kolaylaştırıcılığında, Prof. Dr. Ruşen KELEŞ hocamızın “İdari Özerklik” başlıklı sunumunu keyifle dinledik.

İkinci oturumda ise; İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Burhan ŞENATALAR’ ın kolaylaştırıcılığında “Mali Özerklik ve Sürdürülebilir Belediyecilik” üzerine kapsamlı bir sunum gerçekleştirdim. 

Üçüncü oturumda gerçekleşen forum bölümünde ise; Prof. Dr. Hatice KURULUŞ’ un kolaylaştırıcılığında, Doç. Dr. Ulaş BAYRAKTAR, Dr. Cuma ÇİÇEK ve Fikret TOKSÖZ farklı açılardan yerel yönetimlerin mali ve idari sorunlarını ve çözümlerini değerlendirdiler.

Tarafımca gerçekleştirilen “Mali Özerklik ve Sürdürülebilir Belediyecilik” başlıklı 4 bölümden oluşan sunumumda;  sırasıyla mali özerklik, sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir belediyecilik hususlarında detaylı bilgi ve veriler sunduktan sonra sunumun son bölümünde ise merkezi yönetimden beklentileri ortaya koymaya çalıştım.

1982 Anayasasının 127’nci maddesinin son fıkrasında mahalli idarelere görevleri ile orantılı gelir kaynaklarının sağlanacağı hüküm altına alınmıştır. Gerek 5393 Saylı Belediye Kanunu gerekse 5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunun 3’üncü maddelerinde belediyeler “Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan ve karar organı seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan, idarî ve malî özerkliğe sahip kamu tüzel kişisi” olarak tanımlanmaktadır. 

Hizmetlerin halka en yakın birimlerce sunulması ve bu hizmetlerin sunumunda yerel yönetimlere görevleriyle orantılı gelir kaynaklarının tahsis edilmesi Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik şartında da vurgulanmıştır. Ülkemiz 1988 yılında imzaladığı, 18 maddeden oluşan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın 10 paragrafına çekince koyarak 1992 yılında onaylamış ve şart 1993 yılında yürürlüğe girmiştir. Genel olarak yerel yönetimlerin idari, siyasi ve mali özerkliklerinin gerçekleştirilmesi, korunması ve kamu hizmetlerinin vatandaşlara en yakın yönetim birimlerince yerine getirilmesi çerçevesinde yerel yönetimlerin daha etkin bir hâle kavuşturulması amaçlayan Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı toplamda 47 ülke imzalamıştır. Bu ülkelerden 34’ü Şart’ın çeşitli paragraflarına çekinceler koymuştur. 

Şartın 3’üncü maddesinde “Özerk Yerel Yönetim” Kavramı şu şekilde tanımlanmıştır. “Özerk yerel yönetim kavramı yerel makamların, kanunlarla belirlenen sınırlar çerçevesinde, kamu işlerinin önemli bir bölümünü kendi sorumlulukları altında ve yerel nüfusun çıkarları doğrultusunda düzenleme ve yönetme hakkı ve imkanı anlamını taşır”

Şartın “Yerel Makamların Mali Kaynakları” başlıklı 9’uncu maddesinde ise mali özerklik tanımlanmıştır. Bu maddenin 4’üncü, 6’ıncı ve 7’inci fıkralarına Türkiye çekinceler koymuştur. 

1) Ulusal ekonomik politika çerçevesinde, yerel makamlara kendi yetkileri dahilinde serbestçe kullanabilecekleri yeterli malî kaynaklar sağlanacaktır. 

2) Yerel makamların malî kaynakları anayasa ve kanunla belirlenen sorumluluklarla orantılı olacaktır. 

3) Yerel makamların malî kaynaklarının en azından bir bölümü oranlarını kendilerinin kanunun koyduğu sınırlar dahilinde belirleyebilecekleri yerel vergi ve harçlardan sağlanacaktır. 

4) Yerel makamlara sağlanan kaynakların dayandığı malî sistemler, görevin yürütülmesi için gereken harcamalardaki gerçek artışların mümkün olduğunca izlenebilmesine olanak tanımaya yetecek ölçüde çeşitlilik arz etmeli ve esneklik taşımalıdır. 

5) Malî bakımdan daha zayıf olan yerel makamların korunması, potansiyel malî kaynakların ve karşılanması gereken malî yükün eşitsiz dağılımının etkilerini ortadan kaldırmaya yönelik malî eşitleme yöntemlerinin veya buna eş önlemlerin alınmasını gerektirir. Bu yöntemler ve önlemler yerel makamların kendi sorumluluk alanlarında kullanabilecekleri takdir hakkını azaltmayacaktır. 

6) Yeniden dağıtılan kaynakların yerel makamlara tahsisinin nasıl yapılacağı konusunda, kendilerine uygun bir biçimde danışılacaktır. 

7) Mümkün olduğu ölçüde, yerel makamlara yapılan hibeler belli projelerin finansmanına tahsis edilme koşulu taşımayacaktır. Hibe verilmesi yerel makamların kendi yetki alanları içinde kendi politikalarına ilişkin olarak takdir hakkı kullanmadaki temel özgürlüklerine halel getirmeyecektir. 

8) Yerel makamlar sermaye yatırımlarının finansmanı için kanunla belirlenen sınırlar içerisinde ulusal sermaye piyasasına girebileceklerdir. 

Genel olarak mali özerklik düzeyi vergilendirme yetkisinin yerel yönetimler tarafından nasıl kullanıldığı ile ölçülmektedir. Vergilendirme yetkisinin kullanımına bağlı olarak mali özerklik düzeyi bu doğrultuda şekillenmektedir.

Geniş Mali Özerklik’te; Yerel yönetimlerin ilgili organları bu vergilerin konularını, yükümlülerini, matrahlarını, oranlarını ve diğer koşullarını belirleme yetkisine sahiptir. Bu aşamada vergilendirme yetkisi en geniş şekliyle yerel yönetimler tarafından kullanılmaktadır.

Sınırlı Mali Özerklik’te; Vergilendirme yetkisi sınırlı ölçüde yerel yönetimlere devredilmektedir. Yasama yetkisinin yerel yönetimlere devrinin olmadığı sadece yerel yönetimlere tahsisi uygun görülen bir kısım vergilerin tarh, tahakkuk ve tahsil yetkisinin devrini ifade eden bir yöntemdir.

Merkezi Bağlılık’ta ise; Tarh ve tahsil yetkisinin tamamen merkezi devlet tarafından kullanıldığı yerel yönetimlere ancak, elde edilen vergilerden, çeşitli ölçütlere göre pay aktarılan bir aşamadır.

Ülkemizdeki birçok düzenleme ve uygulama yerel yönetimlerin merkeze bağlılığını arttırmakta ve yerel yönetimlerin yönetsel ve mali özerkliğini olumsuz etkilemektedir.

? Yerel yönetimlerin gelir yönünden önemli ölçüde merkezi yönetimden yapılan transferlere bağlı olması, 

? Bakanlar Kurulu’na kanunla yapılacak transfer oranlarını her zaman değiştirebilme yetkisi verilmesi, 

? Borçlanma sınırı kanunla belirlenmiş olmasına rağmen belirli sınırı geçen iç borçlanma yapabilmek için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan izin alınması, 

? Hazine ve Maliye Bakanlığı başta olmak üzere bazı merkezi kamu idarelerinin bütçelerine önceden nasıl dağıtılacağı belli olmayan ödenekler konulması gibi uygulamalar…

Türkiye’de belediyelerin merkezi yönetim vergi gelirlerine bağlılık oranı oldukça yüksektir. Nüfus, yüzölçümü ve o ilde tahsil edilen vergi tutarları parametreleri dikkate alınarak genel bütçe vergi gelirlerinden pay alan 30 büyükşehir belediyesinin toplam gelirinin yaklaşık % 80’i genel bütçe vergi gelirinden gelmektedir. Bu oran ilçe belediyelerinde ortalama %66 düzeyindedir. Bu oranın yüksek olması yerel yönetimlerin mali yönden merkezi yönetime aşırı bağımlı olduğunu göstermektedir. Mali bağımlılık oranlarının yüksek olması, bir taraftan belediyelere garanti bir gelir sağlayarak avantaj oluşturduğu düşünülebilir. Ancak diğer taraftan merkezi yönetim vergi gelirlerine aşırı bağımlı olma durumu; Türkiye ekonomisindeki yavaşlama, vergi gelirlerindeki düşüş, merkezi yönetim bütçe payında da düşüşe neden olmaktadır. Garanti gelir, belediyelerin öz gelirini artırmaya yönelik çaba göstermekten imtina etmesine de neden olabilmektedir. 

“Mali Özerklik ve Sürdürülebilir Belediyecilik” başlıklı sunumumun son bölümde ise; yerel yönetimlerde borç sorunu ve kamu borçları nedeniyle pay gelirlerinden yapılan kesintilerin yaratığı sorunlar üzerine konuştuk. Son olarak ise; yerel yönetimlerde sürdürülebilir belediyecilik anlayışından (kaynaklarını sağlanacak diğer fonlarla birlikte ekonomik, verimli ve etkin kullanan, şehrin doğusu-batısı, güneyi-kuzeyi ile merkez-kırsal arasında dengeli ve adil bir şekilde dağıtan,  Mali disiplini sağlayan, öngörülebilir, kurumsal kapasitesini yükselterek güçlü yapısını ve faaliyetlerini sürdürülebilir hale getiren, Yatırım ve harcamalarını şehrin ihtiyaçları doğrultusunda önceliklendiren, Günümüz kuşak vatandaşlarının gereksinimlerini, gelecek kuşakların gereksinimlerinin karşılanmasından taviz vermeden karşılanmasını, ekonomik, sosyal ve çevresel boyutları arasında bir denge kurarak sağlamayı amaçlayan belediyecilik) bahisle, merkezi yönetimden düzenleme, denetleme ve kaynak tahsisinde aşağıdaki beklentiler ortaya konmuştur: 

? Hizmet Gereksinimi Dikkate Alınarak Pay Dağıtımının Yeniden Düzenlenmesi 

? Denkleştirme Ödeneği Verilmesi 

  • Merkezi Hükümetten Gelen Vergi Paylarında Ortalamanın Altında Kalanlara 
  • Afetlerden Kaynaklı Potansiyel Gelirinin Altında Kalanlara 

? Gümrükte Alınan Vergilerin Vergiyi Doğuran Olayın Gerçekleştiği İllerde Ödenmesi 

? Sürdürülebilir Belediyecilik Endeksi ve Performans Odaklı Ödenek Tahsisi 

? Belediye Uzlaşma Komisyonu Kurulması 

? Belediyelerin Maliye Paylarına Yapılan Kesinti Oranlarının Azaltılması 

? Aylık Gelir Tahminleri Açısından Belirsizliklerin Azaltılması ve Kesintisiz Dönemin Öngörülebilir & Daha Uzun Süreli Olması

? Mali Özerkliği Artıracak ve Mali Bağımlılığı Azaltacak Diğer Tespit ve Öneriler… 

Ülkemizde merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında görev bölüşümünün yasal çerçevesi doğrultusunda, bazı hizmetler merkezi yönetim tarafından yerine getirilirken, bazıları ise yerel yönetimler tarafından yerine getirilmektedir. Ancak kamu hizmetlerinin finansmanı açısından gelir paylaşımı konusunda mevzuattan ya da uygulamadan kaynaklı bazı sorunlar göze çarpmaktadır.  Rasyonel ve optimal hizmet sunumunu baz alarak mali özerklik temelinde yerel demokrasinin uygulanabilmesi için öncelikle genel bütçe vergi gelirlerinden yerel yönetimlere ayrılan payların yeniden objektif kriterlere göre belirlenmesi ve yerel yönetimlerin vergilendirme yetkisini belirli ölçüde genişleterek mali bağımlılık oranlarını azaltacak düzenlemelere ihtiyaç söz konusudur. Kamu hizmetinin sağlanmasında merkezi yönetim ve yerel yönetim kuruluşları birbirinin ikamesi değil tamamlayıcısıdır.