Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Dönüş hızı yüksek gazeteciler

Türkiye gazetesi yazarı Cem Küçük, CHP İstanbul İl Kongresi’ne ilişkin iddianame çıktığında “çok zayıf” bulmuştu:

“3 sayfası şüpheliler, 2 sayfası tutanak, son 3 sayfası yorum. Benim bu iddianameye çok ciddi eleştirilerim var. İçinde sadece bir tape ve iki tane itirafçı var. Somut delil yok.”

TGRT Haber’de bunları söyleyen Cem Küçük, mahkemenin CHP İstanbul İl yönetimini görevden uzaklaştırma kararı vermesi üzerine fikir değiştirdi:

“9 sayfalık iddianamede mahkeme önemli bir karara imza attı. Zaten İstanbul’da ve Ankara’da delegelere telefon, tablet, para verdiği netti. Mahkeme bu durumu netleştirdi ve CHP İstanbul il yönetimini görevden aldı. Bence CHP için sonun başlangıcıdır bu karar.”

Küçük’ün bu dönüşü sadece üç gün içinde gerçekleşti, ama hakkını yememek gerek, onun iddianameyi eleştirdiği günlerde iktidar medyası, mahkemenin bu kararına giden yolları döşüyordu. Nitekim yargılamadan önce cezayı ilan eden mahkemenin gerekçesi “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmalar ve basına yansıyan ses kayıtları” idi.

Kuşkusuz hızla tavır değiştiren sadece Cem Küçük değildi. İktidar medyası eskiden karalayıp durduğu Gürsel Tekin’e mahkeme kararından sonra ilgi göstermeye, övgüler dizmeye başladı. İktidar yanlısı TV kanalları, Gürsel Tekin’i canlı yayına almak için sıraya girdiler.

En çarpıcı değişim Yeni Akit’te yaşandı. Birkaç yıl önce “Beynamaz Gürsel” diye yazan Yeni Akit, binlerce polis eşliğinde CHP binasına girmesinden sonra “Gürsel Tekin provokatörlere boyun eğmedi” diye manşet attı. Oysa daha 4 Eylül’de, Haber Müdürü Zekeriya Say, gazetede Gürsel Tekin’e demediğini bırakmamış, yazısı internette “Vay Tekin vay” diye yayımlanmıştı. 

İktidar medyası ile kıyaslanamaz ama muhalif medyada da Gürsel Tekin’e bakış değişti. Yıllardır, el üstünde tutulan Gürsel Tekin’in, geçmişi didiklenmeye, malvarlığından söz edilmeye başlandı. Hatta Serdar Akinan, YouTube hesabında uçuk bir malvarlığı listesinden söz etti, ama Gürsel Tekin yalanladı; daha mütevazı bir liste açıkladı.

Elbette demokrasiden ve evrensel hukuktan yana olacağız gazeteci olarak, ama yanlış olan, siyasi partilerin taraftarı ve sözcüsü olarak yazmak ve konuşmak. Taraftarlık ve temas mesafe kuralının çiğnenmesi habercilik standartlarına zarar veriyor, nesnellik yok oluyor.

En önemlisi, haberler sakatlanıyor, gerçeği yalın haliyle aktaramıyoruz; gölge düşüyor üzerine.

Futbol medyasındaki dönüşler

Siyaseti izleyen gazetecilerin ani dönüşleri gibi futbol medyasında da çok hızlı viraj alınabiliyor bazen. Maç kazanan teknik direktör birden göklere çıkarılıyor, en müthiş futbol insanı ilan ediliyor; ertesi maçı kaybedince de yerin dibine geçiriliyor adeta.

A Milli Futbol Takımı’nın teknik direktörü Vincenzo Montella’nın başına gelen de buydu.

4 Eylül’de deplasmanda Gürcistan’ın mağlup edilmesinin ardından övgülere boğuldu.

Hürriyet yazarı Uğur Meleke, bu maçtan sonraki yazısında “…Montella’nın ne kadar doğru bir teknik adam olduğunun kanıtı. Montella adeta ay yıldızlı formalı bir kulüp takımı yarattı ve ‘FC Milli Takım’ uyumuyla çıktık dün Tiflis’ten başarıyla” dedi.

Aynı Uğur Meleke, İspanya yenilgisinin ardından kaleme aldığı “Barcelona 2011 reloaded!” yazısında ise “Teknik direktörümüz Montella, korkunç ilk devrenin ardından 3-4 değişiklikle başlamalıydı ikinci yarıya. 6-0’a kadar sadece 1 değişiklik yapması akıl tutulması” diyerek Montella’yı suçladı. İki yazı arasında sadece üç gün vardı.

Sadece Uğur Meleke de değil, Gürcistan maçının ardından futbol medyası “Bir dünya mutluluk” (Akşam), “Parla hilal ve yıldızım” (Milliyet), “Harikasınız çocuklar” (Sabah) gibi mutluluk başlıklarıyla kaplanmıştı. Montella o kadar yüceltiliyordu ki, TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu, “Montella’yı Türk vatandaşı yapacağız inşallah” açıklaması yapıyordu.

Fakat futbol sayfaları İspanya maçından sonra sanki hiç beklenmedik bir gelişme olmuş gibi, “Tarihi hezimet” ve “Bizim çocuklara boğa çarptı” başlıklarıyla doldu. Vatandaşlık verilmesinden söz edilen Montella, bir anda, gönderilmesi tartışılan teknik direktöre dönüştü…

Elbette iki maç sonrasında da tutarlı değerlendirme yapan futbol yazarları vardı. Ama futbol medyamızda tribünler gibi, nesnellik yerine duygusal dozu yüksek yaklaşımlar egemen…

Maalesef basketbol milli takımının Yunanistan takımını yenmesinden sonra da gazetecilik sınırları hayli aşıldı. “Yunan’ı ezdik finaldeyiz (Posta), “Büyük taarruz 2025 (Nefes), “Denize döktük” (Sözcü) “Yunan’a Osmanlı tokadı” (Türkiye), “Yunan’ı yıktık, finale çıktık” (Yeni Şafak) başlıkları sevinci değil düşmanlığı, dahası nefret söylemini yansıtıyordu.

IŞİD bağlantısının üzerini örttüler

İzmir’deki karakol saldırısının IŞİD (ya da DEAŞ) ile bağlantısı olayın hemen ardından belli olmuştu. Somut ipuçları apaçık ortadaydı.

16 yaşındaki E.B. saldırı öncesinde “1Muvahhid99” adlı hesabından IŞİD'in öldürülen lideri El-Bağdadi'nin "Artık Türkiye'nin eylemlerin hedefinde olduğu" sözünü paylaşmış, “Birazdan istişhad yapacağım (kahramanca ölmek) ve şehit olacağım inşallah” diye yazmıştı. Dahası cep telefonunda IŞİD logosu vardı ve yerde yatarken de “Allahüekber” diye bağırıyordu. Ailesi, gazeteci Seyhan Avşar’a “Son dönemde çocuğumuz farklı sitelere giriyordu. Kafa kesme videoları izliyordu. Son günlerde hepimize ‘Sizler kâfirsiniz’ diyordu” demişti.

Anadolu Ajansı ve Demirören Haber Ajansı ile iktidar yanlısı bazı medya kuruluşları, haberlerinde bu bilgilere yer vermedi. Bunlardan biri olan Akşam, 9 Eylül’deki “16’lık saldırgan 2 polisi şehit etti” haberinde IŞİD’den de hiç söz etmedi. Türkiye gazetesi “Hangisine yanalım?” manşetinde “Uzmanlar, çocuğu bataklığa çekenler DEAŞ’ı kamuflaj yapmış olabilir” dedi.

Hürriyet ise ilk gün sadece bir kutunun son satırında “Terör örgütü DEAŞ iddiası araştırılıyor” demekle yetindi. 10 Eylül’deki, “16’lık katili kim yönlendirdi?” haberinde ise “Yalnız kurt muydu” diye sordu, satır arasında “DEAŞ bağlantısının araştırıldığını” belirtti.

Onlarca haber sitesinin haberinde de IŞİD’den eser yoktu. Yeni Akit ise IŞİD’i gizlemekle kalmadı, “Özgür Özel’in sokak çağrıları 16 yaşındaki bir genci polis katili yaptı” yazarak, mantık dışı bir yaklaşımla Özgür Özel’i suçladı.

Anadolu Ajansı, saldırıdan dört gün sonra E.B.’nin bilgisayarındaki incelemeye dayanarak “IŞİD ideolojisinden etkilendiği”ni yazınca bu medya kuruluşları da mecburen satır arasında verdi IŞİD bağlantısını.

Fakat haklarını yememek gerek, iktidar medyasından Sabah, Milliyet ve Yeni Şafak, öbürlerinden farklı olarak ilk günden itibaren saldırganın IŞİD bağlantısını ve örgütten etkilenmeyi gizlemedi, öne çıkardı.

Peki, AA, DHA ve öbür medya kuruluşları saldırının IŞİD bağlantısını ya da etkisini neden ilk günden itibaren yazmadılar? Oysa polisin başlattığı operasyonlar bile bu doğrultudaydı.  Açıklanmaya ve tartışmaya muhtaç bir editoryal tercih bu..,.

Yerel gazetecilik alarm veriyor

Prof. Dr. Süleyman İrvan, Üsküdar Üniversitesi’ndeki öğrencileriyle birlikte yaptığı yerel gazeteler araştırmasını güncelleyerek kendi blogunda yayımladı. Tespitini de yazının başlığına koymuş: “Yerel gazeteler birleşerek yok oluyor."

Aslında yazısında bu gelişmenin kendiliğinden değil, hem koşulların dayatması hem de Basın İlan Kurumu’nun cezalar yoluyla yürüttüğü baskı politikasının sonucu olduğunu somut biçimde anlatıyor. Her kenti tek tek ele alarak, gazetelerin nasıl birleştiklerini (ya da birleştirildiklerini), sonuçta hangi gazetenin ayakta kaldığını isim isim sıralıyor. Sonuçta gelinen nokta korkunç, 2012 yılında 45 kentte 467 olan yerel gazete sayısı 118’e düşürülmüş!

Basın İlan Kurumu’nun amacı daha kaliteli, daha iyi gazetecilik olsa yerel gazeteleri birleşmeye zorlamazdı. Çünkü gazete sayısının azalması gazetecilik düzeyini yükseltmediği gibi zarar veriyor. İrvan da gazeteleri birleşmeye zorlamanın olumlu sonuç üretmediğini vurguluyor:

“Ne gazete tirajları arttı ne de daha kaliteli gazeteler ortaya çıktı. Tam tersine, birçok gazeteci işsiz kaldı. Gazete çeşitliliğinin azalması aynı zamanda yerel demokrasinin aksak işlemesine ve halkın haber alma hakkının kısıtlanmasına da yol açıyor.”

Yerel gazetecilik, yaygın gazeteciliği besleyen ana damar aslında. Yerel gazetelerin yok olması, yerel otoriteler karşısında eleştirel gazeteciliğin ortadan kalkmasının yanı sıra yerel gazeteci yetişmesinin ve de mevcut gazetecilerin meslekte kalmasının önünü tıkar.

Yaygın medya da büyük zarar görür yereldeki bu çölleşmeden…

Web sitelerinin çerçöpleri

Şanar (Suzan) Yurdatapan, “Yaşadığımız ülkede ‘habere ulaşmak’ ayrı bir sorun” diyerek, haber sitelerinin alt bölümlerinde yer alan kutucuklara dikkatimi çekti.

Yurdatapan, “Ana sayfasında sadece 5 haber yer alıyor en üstte. Bunlar da güncellenen, ama özü aynı kalan haberler. Sonra? Burçlar, belli oldular, bilmem ne ilçeler, mucize gıdalar, bir anda zengin olanlar” sözleriyle “Artı Gerçek” sitesini örnek veriyordu

Yurdatapan çok haklıydı, 12 burç varken 36 burç haberi olması bile başlı başına durumu izah etmeye yeterliydi. Aslında altlarda haberle ilgisi olmayan ilgi çekici ama bence çerçöp niteliğindeki metinlerin yer alması Artı Gerçek’e özgü bir uygulama değil. Hızla taradım birkaç haber sitesini. “İlginizi çekebilir” başlığı birçok haber sitesinin altında var. Bu bölümlerde sadece haber de yok, reklam ile haber iç içe girmiş durumda.

Örneğin Gerçek Gündem’in “İlginizi çekebilir” bölümünde “Yapay zekâ ile günde 100 bin lira kazanın” kutucukları ile “Petek Dinçöz’ün son hali” haberleri birbirine karışmıştı. Örneğin Odatv’de “Kadınların bacaklarını çapraz pozisyonda tutmasının gizli anlamı nedir?” başlığına rastladım. Hürriyet’in sitesinin altında “Rüya tabirleri”nden “Güzel sözler”e kadar haber ve habercilikle ilgisi olmayan kutucuklar var.

Haber sitelerinin altındaki bu bölümler, genellikle programatik reklam ajanslarına kiralanıyor; bu çerçöp içerikleri de site yönetimi değil onlar yerleştiriyor. Fakat böyle bir yöntemle gelir elde etmeye ve okur bulmaya çalışmak sitedeki haberlerin ciddiyetini de ortadan kaldırıyor, güvenilirliğini zedeliyor. Belki üç beş tık getiriyordur, ama eminim kaçırdığı okur daha fazladır. 

Alıntılama adabı

Sözcü, 11 Eylül’de yayımlanan “Saraya komşu okula itibar uğramadı” manşetinde Gazi Ortaokulu’nun bakımsız, yıkık dökük halde olduğunu duyuruyordu.

Halktv.com.tr, Sözcü’nün bu haberini “Saray'a beş dakikalık mesafedeki Gazi Ortaokulu harap halde” başlığıyla alıntıladı; kaynak da gösterdi. Fakat bir gün sonra Halk TV bu haberi, “Şatafata beş dakika mesafede sefalet” diye kaynak göstermeden yayımladı. Üstelik de haber “Şimdi gözler bu okula yönelik tadilat yapılıp yapılmayacağında” diye noktalandı.

Oysa Sözcü, konuyu takip etmiş, o gün “Gazi Ortaokulu tadilata girdi” haberi yayımlamıştı. Halk TV, hem Sözcü’nün ikinci haberini hem de bakanlık yetkililerinin soruna el attığını atlamıştı! Haber alıntılarken kaynak göstermek ve iyi araştırmak şart. …

ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: [email protected]