Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Gazetecilere hukuksuz suçlamalar ve Nagehan Alçı

Ekrem İmamoğlu ve 406 kişi hakkındaki iddianamede gazeteciler Ruşen Çakır, Soner Yalçın, Şaban Sevinç ve Yavuz Oğhan “şüpheli” olarak gösteriliyorlar.

Oysa iddianamenin açıklanmasından sadece beş gün önce gözaltına alınmışlardı. İddianamenin aylardır hazırlandığı düşünülürse, demek ki “şüpheli” olmalarına çok önce karar verilmiş, son dakikada hukuki prosedür tamamlanmış. Gördüğüm kadarıyla, suçlamalar da tamamen gazetecilik faaliyetleriyle ilgili. 

İkincisi, bir gizli tanık ifadesine dayanarak, “şüpheli” olmayan bazı gazetecilerin adlarının “Murat Ongun’un sürekli finanse ettiği gazeteciler” diye yazılması haksızlık. Suç olmayan bu ilişkiyi, meslek etiği açısından tartışabiliriz. Ama doğrulanmayan, hatta suçlanan gazetecilerin reddettiği bu ifadelere iddianamede yer verilmesi bu gazetecilerin yargı eliyle karalanması anlamına gelir. Maalesef bu karalama faaliyetine iktidar medyası da katıldı.

Üçüncüsü, gazeteci Nagehan Alçı’ya yapılan da haksızlık. Alçı’nın adı, Servet Yıldırım adlı şoförün “etkin pişmanlık” ifadesinde geçiyor; bu kişi, Alçı’nın Murat Ongun ile otel odasında görüştüğünü öne sürüyor. Hani belki mesleki etik tartışmasına konu olabilir bunlar, ama asla bir suç olamaz, nitekim Alçı da “şüpheliler” arasında değil.

Anımsarsınız, Ergenekon iddianamelerinde de böyle suçla ilgili olmayan özel yaşam ihlalleri vardı. Bir kadın gazetecinin erkek arkadaşıyla tamamen özel telefon konuşması, başka bir gazetecinin telefonda makarna tarifi bile iddianameye konulmuştu.

Yargı o zaman itibarsızlaştırma aracı olarak kullanılmış, medya da o girişimlere destek vermişti. Maalesef medya yine özel yaşam falan dinlemeden iddianamede Nagehan Alçı’nın geçtiği cümlelerin üzerine atladı. Yeniçağ, “İBB iddianamesinde Nagehan Alçı’nın adı da yer aldı” diye haber yaptı. Gazeteci Sabahattin Önkibar daha da ileri giderek, çeşitli imalarla “neden makamında değil de otelde buluştuğu”nu sorgulamaya kalktı; “ahlak bekçiliği” yaptı.

Gazeteciliğe yakışmayan bu tutumu görünce dayanamadım; Nagehan Alçı’ya sordum; o da şu yanıtı verdi:

“Orası otel odası değil, görüşmelerde ofis olarak kullandıkları bir yerdi. 5-6 saat gittiğim yalan, en fazla 1-2 saat. Orada birçok kişiyle görüşülüyordu, başka insanlar da vardı. Ofis olarak sunulan yerin şoförün tuttuğu bir oda olduğunu bilsem orada asla görüşmezdim ama hep ben gittiğimde orada bir hareket vardı. Hakikaten ofis ortamıydı orası, otel odası veya rezidans dairesi değildi.

Bir gazeteci olarak bilgi almak için ofis ortamında yapılan görüşme ile ilgili böyle bir çarpıtma çok çirkin ve ahlak dışı. Ekrem İmamoğlu ve ekibi ile sadece gazetecilik amaçlı görüşmelerim oldu.”

Alçı’nın gazeteci olarak görüşlerine katılmasak, bazen eleştirsek de özel yaşam hakkını savunabilmeli, lekelenmeme hakkına saygı göstermeliyiz. Hukuk herkes gibi, gazetecilere de lazım…

Akın Gürlek’in toplantısından ayrıntılar

Yeni Şafak’ın, “CHP verdi İBB sızdırdı” manşetinin spotunda CHP Bilgi İşlem sorumlusu Orhan Gazi Erdoğan için “… sabah saatlerinde gözaltına alındı, sonra da tutuklandı” yazıyordu.

Oysa 7 Kasım’daki ilk baskılarda böyle bir cümle yoktu; gece vakti merkez baskılarına eklenmişti, “sonra da tutuklandı” sözcükleri. Ancak gazetenin bu haliyle dağıtıma çıktığı saatlerde Orhan Gazi Erdoğan, henüz gözaltındaydı; saatler sonra, akşama doğru tutuklandı!

Tutuklamayı saatler öncesinden duyuran haberde imzası olan muhabir Burak Doğan, 11 Kasım’da yine Yeni Şafak’ın manşetindeydi. “Asrın vurgununa 4 bin sayfalık iddianame” başlıklı haberde “Yeni Şafak, 8 savcının hazırladığı iddianamenin detayına ulaştı” deniyordu.

Burak Doğan o sabah 10.30’da adliyeden fotoğraf paylaştı sosyal medyada. Sadece “sa” yazmıştı; muhtemelen savcılıkta olduğunu ima ediyordu. Ne tesadüfse çok geçmeden adliye muhabirlerinin olduğu WhatsApp grubuna, Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in bilgilendirme toplantısı yapacağı duyurusu geldi. Ama Burak Doğan o saatten sonra görülmedi adliyede.

Yeni Şafak’ın manşetini gören muhabirlerin, toplantının konusunun Ekrem İmamoğlu ve CHP’lilere yönelik iddianame olduğunu tahmin etmeleri zor değildi. Dakikalar geçmeden “Gürlek’in İmamoğlu iddianamesini açıklayacağı” haberleri yayımlandı haber sitelerinde.

Bu haberleri gören onlarca gazeteci, adliyeye koştu. Ancak toplantıya sadece adliye muhabirlerinin alınacağı söylendi; her gün o binada koşuşturan muhabirler de bunu istiyordu. Aralarında iktidar medyasının yanı sıra ANKA, Cumhuriyet, Sözcü ve T24 muhabirleri de vardı.

Gürlek’in basın toplantısı ilk değildi; savcılar, daha önce de benzer “bilgilendirme toplantıları” düzenlenmişti İstanbul Adliyesi’nde. Eski bir adliye muhabiri olan Gerçek Gündem yazarı Seyhan Avşar, toplantıya girebilenler arasındaydı. Avşar, henüz adliye kartını almamıştı ama yeniden adliyeye düzenli olarak gitmeye başladığı için izin alabildi.

Onun dışında bir de gazeteci olmayan, ama kendisini “araştırmacı yazar” ve “bireysel space” yöneticisi olarak tanıtan, olaylı günde CHP İstanbul İl binasına Gürsel Tekin’in aracında gelişiyle tanınan Yusuf Aydın girebildi. Aydın, toplantı sırasında sanık olan gazetecilerden söz edilince, Başsavcı’ya, “Sadece Şaban mı (Sevinç) ya?” dedi. Sık sık araya girdi toplantı boyunca.

Gelen bütün gazetecilerin toplantıya alınmamasının doğal sonucu, Gürlek’e yöneltilen soruların iddianamenin içeriğiyle ilgili teknik ayrıntılarla sınırlı kalması oldu. Farklı tek soru, Seyhan Avşar’ın, Alican Uludağ’ın gündeme getirdiği, AKP'li Elazığ Belediyesi'nin Aziz İhsan Aktaş'a verdiği ihalelere ilişkin bilirkişi raporunun iddianamede yer almamasının nedenine ilişkin sorusuydu. Gürlek, böyle bir rapor olmadığı yanıtını verdi. Davanın politik olduğu eleştirileri, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in gündeme getirdiği Gürlek’in Eti Maden’de yönetim kurulu üyeliği gibi konularda hiç soru sorulamadı.

Şaşırtıcı olan, 28 gazeteci salonda iddianameyle ilgili bilgi almaya çalışırken, iddianamenin metninin dışarıda yayılmaya başlamasıydı. Beklendiği gibi, iktidar medyası, iddianameyi Sabah’ın “Tarihin en büyük yolsuzluğu” manşetinde somutlaşan taraflı dille haber yaptı; “iddia” sözcüğünü bile kullanmadan suçlamaları kesinleşmiş gibi aktardı.

Soruşturma sürecindeki gibi, şüphelilerin savunmalarına hiç değinmeden, suçlamaları öyküleştirdiler. Muhalif medya ise suçlamalara girmeden tümüyle “İddianame değil, siyasi muhtıra” olarak haberleştirmeyi tercih etti; İddianamedeki çarpıklıklara dair örnekler yayımladı.  

En doğrusu, iddianameyi nesnel gözle incelemek ve savunmaları da özenle aktarmak…

10 Kasım ilanlarında rekor

10 Kasım günü, gazetelerin ilk sayfaları Mustafa Kemal Atatürk’ün anıldığı haberler, iç sayfalar da anma ilanlarıyla doluydu.

Milli Gazete, Milat ve Yeni Asya ise ilk sayfada ve içerde Atatürk’ün anılması hakkında bir habere yer vermedi. Tabii Yeni Akit de her 10 Kasım’da olduğu gibi bu yıl da Atatürk’ün anılmasına karşı çıkan bir manşetle yayımlandı. Türkiye gazetesinde Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, Atatürk’ü, “Alaturka müzik yasaklanıyor” yazısıyla olumsuz çağrışımlarla andı.

Bu 10 Kasım’da en fazla anma ilanı alan gazete MHP’nin yayın organı Türkgün oldu. Beş sayfa kadar Atatürk’ü anma ilanı alan Türkgün’ü, 4’er sayfalık ilanla Akşam, Dünya, Ekonomi, Hürriyet ve Posta gazeteleri izledi. Aydınlık, Cumhuriyet ve Sabah gazeteleri yaklaşık 3’er sayfa, Sözcü, Türkiye ve Yeni Şafak yaklaşık 2’şer sayfa; BirGün, Karar, Korkusuz ve Nefes ise yaklaşık 1’er sayfa Atatürk’ü anma ilanı yayımladı.

Atatürk’ü anma günüyle ilgili olarak ilk sayfadan haber yayımlayan Evrensel ve Yeniçağ’a ise hiç anma ilanı verilmemişti.

10 Kasım’da en çok anma ilanı veren kurum ise açık ara Türk Telekom’du. 10 Kasım günü, 21 gazetenin son sayfasında Türk Telekom’un “Minnet ve şükranla anıyoruz” başlıklı tam sayfa ilanı yayımlandı. Cumhuriyet dışında hepsi iktidar medyası gazeteleriydi.

Pegasus Hava Yolları da 10 Kasım’da “Çanakkale şehitlerini anmak için” gazetecilere özel tur düzenledi. Havalimanı’ndaki anma töreninin ardından “1881” sefer sayılı “Cumhuriyet” uçağı ile uçtular Çanakkale’ye. Pegasus geçen yıl da Selanik’e özel uçuş düzenlemişti. Anma törenleri sonrasında çevre gezileri düzenlendi ama gazetecilik faaliyeti yoktu ortada.

Marketteki fare

Önce “İnegöl’e dair her şey” adlı haber sitesinin, sonra da “Gıda Dedektifi”nin Instagram’dan paylaştığı görüntüde, marketin manav bölümünde dolaşan bir fare lahanayı didikliyordu. Bursa’nın İnegöl ilçesinde olan marketteki fare görüntüsünün yayılmasından sonra zabıta ekipleri marketi denetledi, ceza yazdı; farenin temas ettiği sebzeleri toplattı.

Bu olay, Haberler, Son Dakika, Sözcü ve Ortadoğu’nun da aralarında olduğu çok sayıda haber sitesinde “Üç harfli market zincirinde mide bulandıran görüntü” ya da “Üç harfli markette fare” başlıklarıyla yayımlandı. Marketin adı da verilmedi bu haberlerde.

Oysa “Gıda Dedektifi”, “Şok Market” adını veriyor; “Daha önce de Şok mağazalarında benzerini yayınladığımız fare rezaletlerine bir yenisi İnegöl’de eklenmiş oldu” diyordu.

Olayın nerede geçtiğinin yazılmamış olması büyük eksiklik. Market ismi bu haberde temel unsurlardan biri. İsmin gizlenmesinin yasal ve etik açıdan haklı bir tarafı yok. Üstelik de olay yerinin “Şok Market” olduğu belirtilmeyerek, “üç harfli” öbür marketler zan altında bırakılıyor. Hem de market ismi gizlenerek, İnegöl halkının marketteki hijyen sorununa karşı uyarılması yerine, market sahibinin çıkarı gözetiliyor.

Tek cümleyle:

Merdan Yanardağ’ın tutuklanmasından sonra daha yargılama bile başlamadan el konulan ve haber yayını durdurulan Tele 1’in çalışanları, Tele 2’yi dijital mecrada faaliyete geçirdiler.

BirGün, CNN Türk, Diken, Gazete Pencere, Karar, Milliyet, NTV, Türkiye ve Yeni Şafak’ın, üç kişinin zehirlenerek ölmesine ilişkin haberlerinde olayın Harbour Suites Otelde meydana geldiği belirtilmedi; otelin adı verilmedi.

Bir inşaat şirketi, Romanya’da üstlendiği metro, tünel ve otoyol projelerini göstermek üzere Akşam, Dünya, Ekonomim, Habertürk, Hürriyet, Patronlar Dünyası, Sabah, Türkiye’den gazetecileri Bükreş’e davetli götürdü.

Dilovası’nda, parfüm atölyesinde çıkan yangında ölen 6 kadının yakınlarının Kocaeli Valisi ile Belediye Başkanı’nı cenaze törenine almamaları iktidar medyasında haber olmadı.

Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı M. Ali Şehirlioğlu, Orkun Özeller’in duruşması sırasında T24 muhabiri Can Öztürk’ü salondan çıkararak duruşmayı izlemesini engelledi.

Galatasaray, Milliyet’in “Bu ateş üfleyerek sönmez” haberine tepki olarak muhabirlerine akreditasyon yasağı uygulama kararı aldığını açıkladı.

Yeni Şafak, AKP’li Ümraniye Belediyesi’nin tam sayfa tanıtımını ilan olduğu uyarısı koymadan yayımladı.

ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: [email protected]