Akademiye ilk başladığımda, nasıl bir yol haritası çizmeliyiz ki iyi bir bilim adamı olalım sorusuna yanıt aradık.
Yayın ve atıf sayımıza bakılırsa, ilk düğmeyi doğru iliklediğimiz anlaşılıyor.
Hocamız, bu işin kolay olmadığını, epeyce kafa yormamız ve çok okuma yapmamız gerektiğini belirtti.
O kadar kolay olsa, herkes başarırdı diye de ekledi.
Hocam, bunun kısa bir yolu yok mu diye ısrarla sorduysak da pek cevap alamadık.
Yine de uluslararası kongreleri bize başlangıç noktası olarak gösterdi.
Allah razı olsun iyi de yapmış.
Hocamızın talimatıyla, özellikle alanında isim yapmış önemli bilimcilerin katıldığı uluslararası kongreleri takibe başladık.
Yılda 2-3 kere katılmaya çalıştık.
O zaman işler iyi idi.
Üniversite kongrenin tüm katılım masrafını karşılıyordu.
Sizin yapmanız gereken, kongrenin kitapçığında basılacak kalitede bir yayın göndermek ve kabul almaktı.
Yazdığım bildiriler kabul alınca epeyce bir kongreye katıldım.
Japonya’ya iki kere gittim.
Taa Küba’ya kadar bile gittim.
Kongre Küba’da olunca, izin almam biraz sorun olsa da rektörümüz anlayışla karşılamıştı, önemli bilimcilerin katılacağını öğrenince.
Bu kongreler sayesinde, bağlantılarımız güçlendi, proje araştırma gruplarına dahil olduk, güncel araştırma alanlarını kolaylıkla takip ettik, ufkumuz açıldı ve de görgümüz arttı.
Bu süreçte mümkün olduğu kadar, pahalı da olsa Türk Hava Yollarını öncelikle tercih ettik.
Elbette yerli olması önemliydi ama kalitesinin de her dönem en üst seviyede olması gerçek sebepti.
Zevkle uçuyorduk.
Havalimanında vakit geçirmek eğlenceliydi.
Kredi kartları ile bedava yeyip içtiğimiz lounglar harikaydı.
Ancak, işler değişti son dönemlerde.
Yıllar geçtikçe, havayolu seyahatleri işkenceye dönüşür oldu.
İlk başta lounglar artık başka tip kredi kartları istemeye başladı ki bizde yok o kartlar.
Rötarlar yorucu hale getirdi yolculuğu.
Daha da önemlisi sürekli arıza yapan pasaport bilgi sistemi altyapısından kaynaklı gecikmeler, ucu bucağı görünmeyen pasaport kuyruklarına neden oldu.
Ayrıca, X-Ray uygulamaları can sıkmaya başladı.
Yılların verdiği tecrübe ile ötmeyecek şekilde giyindiğimiz halde, lastik ayakkabılarımız bile sinyal verir oldu.
Ciğerlerimizin ve bazen mahrem bölgelerimizin resmini ekrana yansıtan son model ultrasonik cihazlara sokulur olduk.
Bana denk gelmedi ama oramıza buramıza elleyip taciz boyutuna varan uygulamalar da oluyormuş, diyorlar.
Havaalanındaki gişe görevlilerinin zorbalığı da artık katlanır olmaktan çıktı.
Saçma sapan sorular ile purpose of your visit” uygulamaları.
Nereden geliyorsun?
Şak… A A’ dan.
Yanlış anlamayın, Ankara’dan
Neden geldin?
Ziyaretinizin sebebi iş mi turistik mi?
Cebinde paran var mı?
Dönüş biletin var mı?
Ne zaman döneceksin?
Nerede konaklayacaksın?
Aslında güzel Türkçemizde çok daha başka güzel cevapları olan anlamsız sorular.
Bir keresininde Türkçemizin güzel bir cevabıyla, eski gominist ülkesinin fakir ortaokul mezunu gişe görevlisi kıza cevap verdiydim de ülkeye girişim epeyce geciktiydi ve bağlantı uçuşunu kaçırdıydım.
Ama olsun, en azından içim soğuduydu.
Zenginlerin sorularına bir şekilde tahammül ediyoruz da, daha düne kadar polit büronun engizisyonunda çürüyen fukara demir perde kızlarının üstenci bakışları zorumuza gidiyor.
Vize süreçleri zaten diğer yaralayıcı bir süreç ki milleti canından bezdirmiş. Bir de bu vize görevlilerinin bilinçli zorbalığı, yurtdışı seyahatlerimi azaltı da azalttı.
Artık bedava bilet bulsam da seyahat elzem değilse, uçmuyorum.
Anadolu kavağında ucuz istavrit yiyorum ve hatta daha da zevk alıyorum.
Çok Okunanlar

Türkiye'nin deprem riski en düşük 20 şehri açıklandı

Gözaltına alınan isimlerin listesi ortaya çıktı!

Ahmet Ercan, İstanbul'da hissedilen 4.3'lük depremi değerlendirdi

Turpun büyüğü 'Kanal İstanbul' çıktı

İstanbul'da 4.3'lük deprem

Ahmet Ercan'dan Marmara Depremi yorumu

Murat Ongun'un eşi Gözdem Ongun kimdir? Neden gözaltına alındı?

Dr. Şenol Çarık yazdı

Şükrü Saraçaoğlu Stadyumu'nda büyük dönüşüm!

Her yayın 500 rupi, sudan ucuz