Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Türk Üniversiteleri ve Uluslararasılaşma: YÖK’e Büyük Görev Düşüyor

Eğitim Radarı-Nuran Çakmakçı hanımefendinin çok güzel bir söyleşisine denk geldim.  

Yıllarca Rektörlük ve YÖK Başkan Danışmalığı yapmış olan Prof.Dr.Sezer Komsuoğlu Hoca ile Yüksek Öğretimde “Uluslararasılaşma” üzerine oldukça detaylı bir röportaj gerçekleştirmiş.

Sezer Hoca, Dünyadaki yüksek öğrenim yönelimi üzerine görüşlerini aktarmış. 

Rekabetten, pazardan, kaliteden bahsetmiş. 

Yüksek Öğretimin, sosyal, kültürel, ekonomik ve politik taraflarının önemine atıf yapmış.

Türkiye’nin de yurtdışına gönderdiği yüksek lisans ve doktora programını yeniden gözden geçirmesi gerektiği üzerinde durmuş.

Bu konuyu ayrıca ileriki yazılarımda ele alacağım.

Türkiye’nin uluslararası yüksek öğrenimin alanında Dünyanın ilk on ülkesi içinde olduğunu, yabancı öğrenci sayısının yüzbinlerle ifade edildiğini söylemiş.

Kısaca Yüksek Öğretimde “Uluslararasılaşma” ile ilgili içinde algoritma barındıran bir rota çizmiş.

Ben hocamızın söylediklerine katılmakla birlikte, birkaç şey daha eklemek isterim.

Yüksek öğretimin yönelimini Dünyanın politik yöneliminden ayrı düşünmek pek mümkün değil. 

Ekonomik ve sosyolojik gelişmişlik olarak sınıflandırılması yapılan G8 ve G20 ülkeleri önümüzdeki dönemde özellikle eğitim alanında daha da konuşulur hale gelecek. 

G8 ülkeleri ağzına kadar gelişmemiş ülkelerin göçmenleri ile doldu. Ölüm pahasına, okyanusları, dağları-tepeleri aşarak, milyonlarca genç-yaşlı-çoluk-çocuk G8 ve G20 ülkelerine doğru göç ediyor.

G20 üyesi Türkiye tabi ki ilk varış noktası.

İlk istasyon.

Sonra oradan hooop G8 ülkesine.

Nasıl olsa geri kabul anlaşması var.

G8’in artık bu kavimler göçü benzeri insan akışından yorulduğu, kapılarını daha sıkı kapatacağı gelen haberlerden ayan beyan ortada.

Üniversite eğitimi için bile olsa artık vize konusunda daha ince eleyip sık dokuyorlar.

Konsoloslukların istedikleri roma dönemi aile şeceresine dayanan nüfus bilgileri gibi onca evrakı tamamlasalar bile, eğitim için olsa dahi, vize almaları neredeyse artık mümkün değil.

Bir parantez açalım.

Avrupa’nın kent meydanlarında akşam üstleri beliren, sırtlarında saat tezgahları ile dolaşan, Avrupalıların “gündüz feneri” diye adlandırdığı ve ocağını söndürdüğü garibanlar, artık Avrupalıların canlarını sıkmaya başladı. 

Yerli halkın, ara ara sosyal medyaya attıkları (aralarına aldıkları göçmenleri tekmeledikleri) sopalama videoları ile rahatsızlıkları hepimizin gözüne sokuluyor.

MatthewCarr’ın “1492-1614 Kan ve İman” kitabında yazılan “Endülüs’ün Tasfiyesi” sürecine doğru yaklaşıldığı söyleniyor.

Listelerin yapıldığı, adreslerin belirlendiği, yeteri kadar plastik kelepçenin imalatının da yakında tamamlanacağı yazılıyor.

Gemiler zaten hazır olarak limanda bekliyormuş.

Bu insanları tekrar memleketlerine değil, geri kabul anlaşması gereği ülkemize gönderecekleri gibi bir izlenim de yok değil.

Sanki Mogadişu benzeri olmuş Aksaray-Fatih-Çarşamba’da yeteri kadar ocağı söndürülmüş gariban mülteci-göçmen siyahi yokmuş gibi.

Ve parantezi kapatalım.

Önceleri, yıllık beş bin dolar civarında olan üniversite harçlarını 20-30 bin dolarlara kadar yükselttiler.

Daha da yükseltecekler.

Bu durum G20 içinde bulunan Türkiye’nin rolünü bir miktar daha önemli hale getiriyor ki, geçen hafta pastadan pay almak isteyen Yunanistan, meclisindeki tüm direnişe, okullardaki boykota ve işgale rağmen,“Özel Üniversite” yasasını meclisinden geçirmeyi başardı. 1897 Osmanlı’ya isyan nümayişinden beri, sağlam bir kızıl gominis damarı olan Yunanlılar bile direnemedi ve yüksek eğitim sistemini dışarıya açmak zorunda kaldı.

Anlaşılacağı üzere, sistemleri çökertilmiş,  gelişmemiş ülkelerden önümüzdeki dönemlerde daha da çok yabancı-gariban öğrenci gelecek.

Gelsinler

Gelen kısmetiyle gelir.

Ancak bu yabancı öğrenci eğitim sürecinin sürdürülebilir olması için, aşağıdaki noktalara dikkat etmek ve gerekli düzeltmeleri yapmak gerekir.

Akademik, teknik ve bilimsel altyapıyı güçlendirmek

İngilizce eğitim veren bölüm sayısını arttırmak

Eğitim kalitesini arttırmak

Altyapısı olmayan şehirlere ve üniversitelere kontenjan vermemek. Lütfen Karabük ili ile ilgili DRAMATİK haberlere dikkatle bakınız.

Akademik yeterliliği olan, öğrencilerin geldiği ülkede bilinen akademisyen “pilot akademisyen-akademik melezleşme” istihdam desteği

Barınma sorunu çözmek ve yurt konforunu artırmak

Türk akademisyenlerin gelir düzeyini, en azından zabıta memuru seviyesine yükseltmek.

Bunları yaparsak yabancı öğrenci gelmeye devam edecek.

Neden devam edecek:

Eğitim ücretinde G8 ile arasında dramatik bir fiyat farkı 

Vize sorunu yok

Üniversiteye giriş de kolay çıkışta

Yaşam ucuz

Avrupa’daki ırkçılık ve ayrımcılık neredeyse yok

Kültür ve yaşam şekli yakınlığı

Diploma denkliği

Misafirperverlik 

Tüm bunları, kimya dersinde öğretilen “Normal Şartlar Altında” önermesi ile yazıyorum.

Bölgemizdeki hareketlilik ve yeniden soğuk savaş senaryoları nasıl bir değişiklik getirir bilemem.

1774’te Rusya ile yaptığımız, fakat 1787’de bozulan barış anlaşması sonrası başımıza gelen felaketler tekrarlanır mı?

Onu da bilemem.

Ama, bildiğim bir şey var, o da kim gelirse gelsin, bir sınav-denetleme-eleme sisteminin olması gerektiğidir.