Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanmış, ülke işgalcilerden temizlenmiştir. Atatürk'ün deyimiyle, Lozan'da kurulan sulh masasında asırlık hesaplar görülmüş, bir ara kesintiye uğrayan zorlu müzakerelerin sonunda, Türkiye'nin bağımsızlığı hukuken tescil edilmiştir.
Sıra, askeri zaferlerin, ekonomik zaferlerle taçlandırılmasındadır. 29 Ekim 1923 tarihiyle simgeleşen yeni devletin siyasi mimarisi, Osmanlının çöküşünden dersler alınarak çizilecektir.
Galata bankerlerinin, batılı tefecilerin elinde kıvranan Osmanlıya son darbe Düyunu Umumiye ( 1881 ) ile indirilecektir. Düyunu Umumiye, alacaklarının tahsili amacıyla batının Osmanlının gelir kaynaklarına el koyan konsorsiyumununun adıdır. Vergiler, Osmanlının kasasına girmeden Düyunu Umumiyenin kasasına girecek ve batılı tefeciler arasında paylaşılmaktadır.
Adeta devlet içinde devlet olan, kimsenin dokunamadığı, denetleyemediği, binlerce çalışanıyla Düyunu Umumiye, II.Abdulhamit döneminin ürünüdür. Türk halkının kanını iliğini emen, ocaklar söndüren, ülkeyi batıran Düyunu Ümumiye'nin varlığı Cumhuriyet döneminde son bulacak ama Osmanlıdan kalan borçların ödenmesi 1950'lere kadar devam edecektir!
Cumhuriyet Türkiye'sinin dış borç konusundaki duyarlılığı, kendi yağıyla kavrulma, yerli kaynaklara dayanma ilkesi, Düyunu Umumiye'den alınan acı derslerin sonucudur. Türkiye Cumhuriyeti, yukarıda anlatılan nedenlerle, milli bürokrasi, milli ordu, milli ekonomi, üzerinde yükselecek ulus devlet üniter yapı olarak yaşama geçirilecektir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Türk halkının % 80'i köylerde yaşamakta, tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Savaşlar, kıtlıklar, salgın hastalıklar, yoksulluk, Türk halkının değişmez, kanıksanmış kaderi gibidir. Ülkede sanayi namına hiçbir şey yoktur. Küçük atölyeler ve zanaat erbabının mütevazi işliklerine bakıldığında ciddi bir sermaye birikimimin söz konu olamayacağı açıktır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin, Osmanlıdan devraldığı sosyo ekonomik miras, yukarıda görüldüğü gibi hiç de iç açıcı değildir. Bu olumsuz, karamsar tablo, kısa zamanda Cumhuriyet'in 10.yılında övünce dönüşecektir. Cumhuriyetin ilk çeyreğinde yapılanlar gerçekten şaşırtıcıdır. Sermaye birikiminden, özel girişimciden yoksunluk, kamu öncülüğünde, planlı ekonomi uygulamasıyla aşılacaktır.
Türkiye, çağdaş uygarlığı hedefleyen, bilimi rehber edinen, çağdışı, teokratik anlayışı kamudan ve toplumsal yaşamdan dışlayan bir uygulama ile gerçekleşen mucizenin somut örneği olarak dünyanın dikkatini çekmektedir. Peşpeşe gerçekleşen devrimlerle, Türk kadını toplumsal yaşamda yerini almakta, ümmetlikten modern topluma, tebaalıktan yurttaşlığa geçilmektedir.
Diğer yandan Türkiye, kamusal ekonomi ile yetinmemekte, devlet desteği ve yönlendirmesiyle özel girişimin de önünü açmaktadır. Devlet desteği ve teşviklerinin amacı, sermayenin Türkleşmesi ve milli ekonominin kökleşmesidir. Günümüzde tekelci aşamaya ulaşmış büyük sermayenin mayasındaki kamusal katkı gözardı edilmemelidir.
Cumhuriyet'in öncüleri, sermayenin Türkleşmesini heyecanla istemişler ve bütün olanaklarıyla desteklemişlerdi. Çünkü Cumhuriyeti kuranlar, güçlü devletin, refah toplumunun, güçlü ekonomi ile mümkün olacağını biliyorlardı.
Ama, tekelci aşamadan sonra, "Yes Be Annem" türünden kampanyaların, açılımcılık, akîllik gibi projelerin destekçilerine dönüşeceklerini hiç düşünememişlerdi.
Uluslararası sermayeye eklemlenmelerinin ardından, Türk sermayesi olmaktan çıkarak Türkiyeli sermayeye dönüşeceklerini ise hayalerinden bile geçirmemişlerdi!
Çok Okunanlar
Galatasaray Bodrum FK’yi yenerken, Muslera ve Kerem arasında gerginlik
Arka Sokaklar'daki tarikat sahneleri İslamcı kesimi rahatsız etmişti
Cübbeli Ahmet'ten Mauro Icardi'ye
Narin cinayetinde sır perdesi aralanıyor
Yandaş yazardan yeni seçim anketi
23 Kasım Cumartesi reyting sonuçları
Harp Okulu’nda geçen yıl ne oldu?
Çok sayıda il ve ilçede eğitime 1 günlük ara verildi
Sıla bebeğin teyzesi hayatını kaybetti
Bahçeli'nin 'Öcalan' çağrısına Semih Yalçın katıldı