Türkiye, beka sorununa dönüşen mevcut ( rant üreten) yerel yönetim mevzuatını acilen değiştirmek zorundadır. Yakın geçmişte, mevzuatta bu doğrultuda yapılan sistematik düzenlemelerle, büyükşehir belediyelerinin rant üreten birer emme basma tulumbasına dönüştürülmesinin yıkıcı etkilerine tanık olmaktayız.
Siyaset değirmenin, yerel yönetimlerden parti genel merkezlerine aktarılan rantla döndüğü bilinen bir gerçekliktir. Bu olgu, siyasi partileri, rantın yüksek olduğu büyükşehir belediyelerine bağımlı kılmakta, parti genel merkezlerindeki nüfuzlarını artırmasına ve bir anlamda vesayet ilişkisi kurulmasına neden olmaktadir.
İktidarıyla muhalefetiyle durum budur. Ama bir farkla. Siyasi erki elinde bulunduran iktidar partisi, potansiyel tehlike arz eden ya da kişisel ikbal ajandası olduğundan kuşkulandığı kendi büyükşehir belediye başkanlarını ( miadı doldu vs. bahanelerle ) afettmekte/azletmektedir!
Yerel yönetimlerin, siyaset çarkının finans yeli/ rüzgârı haline gelmesinin yıkıcı sonuçları yakın gelecekte daha net görülecektir. Devletin küçülmesi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden, özelleştirilmesine kadar varan, Türkiye gerçekliğinden tümüyle kopuk yaklaşımlar, işin bir başka vahim boyutudur.
Bileşik kaplar misali, kurumsallaşmış yolsuzluk iktidar partili yerel yönetimler acısından bir risk teşkil etmemektedir. Fakat aynı durum muhalif belediyeler söz konusu olunca, anında tasfiye aparatına dönüşen bir hukuk süreci başlatılmaktadır.
Özet olarak yolsuzluğa yol veren yerel yönetim mevzuatının sağladığı olanakları kullanan muhalif belediye yöneticileri, kısa dönemde kisisel avantaj sağlasalar bile, uzun vadede partilerinin tasfiyesine kadar uzanacak bir sürecin başlamasına neden olmaktadırlar.
Muhalif belediyeler üzerinden gerçekleştirilen operasyonların stratejik hedefinin, (suçların şahsiliği ilkesi bir tarafa bırakılarak ) mensup oldukları partinin kurumsallığı olduğunun dillendiriliyor olması gozden kaçırılmamalıdır.
Mevcut yerel yönetim mevzuatı bu haliyle, yerel yönetimleri çürütmekle kalmamakta, bireysel ve toplumsal ahlâkı da dejenere etmektedir. Neticede, kurumsallaşan, gündelik yaşamın olağan unsuruna dönüşmüş olan yolsuzluk sarmalı Türkiye'yi çürütmektedir.
"Çare nedir?" sorusunun yanıtına gelelim. Yerel yönetim mevzuatının yolsuzluğa olanak vermeyecek, imar rantının, yerelden genele siyasetin finasmanı olmaktan çıkaracak düzenlemelerin acilen yapılması ilk adım olmalıdır.
İkinci adım, hukukun, iktidarın saldırı mızrağı olmaktan çıkarılmasıyla, yeniden, bağımsız yargının güvencesi kuvvetler ayrılığına dönülmesidir.
İktidarı hedefleyen muhalefet partisinin hem avantajı hem yumuşak karnı olan yerel yönetimlerdeki dönemsel başarısının kalıcılaşmasının ilk koşulu, adayların ve kadroların, liyakat, birikim, beceri, erdem ve dürüstlük ölçütlerine göre belirlenmesidir.
Yolsuzluk kuşkusu oluştuğunda, iktidar güdümlü yargısal süreçten önce, parti içi hukuki yaptırımların devreye sokulmasıdır. Kamuoyunda oluşacak kuşkuları gidermenin en doğru yolu, yanlış yapana onay verilmeyen bir parti duyarlılığının/ kültürünün oluşturulması, geliştirilmesi ve kalıcılaştırılmasıdır.
Yolsuzluğa göz yumma suçlamasıyla, muhalefette iken yıpratılan ve önü kesilen parti yerine, yolsuzluğa yol ve ödün vermeyen parti kimliğinin öne çıkarılmasıdır.
Cumhuriyeti kuran kadroların kurduğu, Müdafaa-i Hukuk harcıyla yoğurulmuş kurucu parti, yapacağı iç muhasebe ile şu sorunun doğru yanıtını aramalıdır.
Muhalefette iken yolsuzlukla etiketlenerek yıpranmak mı, yoksa her türlü yerel ve genel yolsuzlukla mücadeleyi partinin temel ilkesi haline getirerek iktidara yürümek mi?
Çok Okunanlar

Erdoğan, 'Birinci partiyiz' demişti, Özel sandığa çağırmıştı!

Teğmenlerin komutanının davasında mahkeme MSB’ye bunu sordu

Yiğit Bulut'un kanser tedavisi gördüğü ortaya çıktı

Real Madrid yarı finalde

Çetin Altan, Yaşar Kemal’i sıkıyönetim komutanına nasıl ihbar etti?

Orman yangınlarının da arkasında sömürge ekonomisi var

Şecaat, sirkat ve sessizlik: Kültürün ihaneti

Gazeteler, CHP'li belediyelere şafak operasyonunu nasıl gördü?

Talat Paşa’nın dönüşü

Çürümenin diyalektiği