Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
43,8884
Dolar
Arrow
38,4350
İngiliz Sterlini
Arrow
51,6429
Altın
Arrow
4133,0000
BIST
Arrow
9.265

50 günde göçen Suriye politikası!..

Suriye’nin yeni lideri Colani kod adlı HTŞ’nin başı Ahmet Şara ile Suriye Demokratik Güçleri görünümlü PKK/YPG/PYD’nin başı Mazlum Kobani kod Mazlum Abdi 10 Mart’ta 8 maddelik anlaşma imzaladığında iktidar medyası şu başlıkları attı:

“YPG/SDG Şam'a teslim oldu... PYD/YPG silah bıraktı... Şara Mazlum Abdi ile el sıkışıp silahların bırakılması için anlaştı... Bütünleşme yolunda 8 maddelik Şam anlaşması... Haritada tek renge doğru Suriye yeniden birleşiyor... Sıra terörsüz Ortadoğu’da”

Biz ise şu tespitleri yaptık:

“İpe un serildiği o kadar belli ki!.. Komisyonlar kurulacak, görüşecekler ve anlaşmanın yıl sonuna kadar hayata geçirilmesine çalışılacak falan. Yani SDG görünümlü PKK/YPG/PYD, en az 9 ay daha zaman kazanmış oldu.”

9 aya gerek kalmadı; Cumartesi günü “büyük Kürdistan” projesinin tüm taraflarının katılımı ile Kamışlı’da düzenlenen “Kürt ulusal konferansından” federasyon ve Kürtçe’nin resmi dil olması kararları çıktı. Yani bilumum emperyalist ülkenin “kuzey ve doğu Suriye özerk yönetimi” dediği bölgenin “batı Kürdistan” yapılması aşamasına geçildi.

O konferans ve alınan kararlar elbette sadece Suriye’yi ilgilendirmiyor. Son Şam Büyükelçimiz Ömer Onhon’un da vurguladığı gibi; “amacı Rojava ve Suriye sınırlarını aşıyor”, “toplantıda belirlenen ilkeler zamanı geldiğinde her ülkedeki süreçte ortaya konabilecek bir ‘hak talebi’ kataloğu” niteliğinde!..

“Batı Kürdistan” Kutlamaları

Konferanstan hemen sonra kimlerin, neyi kutladığına bakalım.

Halk Cephesi (Beriya Gel) Başkanı Lahur Şeyh Cengi, SDG’nin başı Mazlum Kobani’ye hitaben yayımladığı mesajda; “Bugün yalnızca Rojava için değil, Kürdistan’ın dört parçası için de tarihi bir gündür.” dedi.

Kürdistan Yurtseverler Partisi (PWK), konferansın “batı Kürdistan halkının haklarının ve siyasi, coğrafi bir statünün elde edilmesi için temel oluşturmasını”, “federal bir statüyle Suriye devletine eşit ortak olmasının önünü açmasını” diledi.

Kürt sanatçı Ciwan Haco, Rojava’nın Suriye yönetimi nezdinde tanınmasını isteyip şunları söyledi:

“Rojava halkını ve Kürdistan’ın dört parçasındaki halkımızı tebrik ediyorum. Gerçekten çok önemli bir gelişme yaşandı... Bugün Afrin’den Haseke’ye, oradan Derik’e kadar olan bölge Kürdistan coğrafyasıdır. Burası Kürdistan’dır. Kürtler bunun öneminin farkında olmalı. Şam’a giderek Kürdistan coğrafyasını tanımlamaları gerekir.”

Ve Ankara’nın “terörsüz Türkiye” için masaya oturduğu DEM şu açıklamayı yaptı:

“Partimizden temsilcilerin de katıldığı Rojava'daki konferans, Kürtler arası birliğin sağlanması açısından tarihi bir adım olduğu kadar Suriye başta olmak üzere Ortadoğu’da yaşayan her halkın, inancın ve kültürün kendi kimliği ve statüsüyle yaşayabileceği demokratik bir Ortadoğu’nun kurulması için de çok önemli bir fırsattır.”

ABD’nin “Kahramanları”na Ödül

Kamışlı’daki o toplantının ertesinde, önceki gün KYB’nin başı Bafıl Talabani’nin kontrolündeki Süleymaniye’de gerçekleştirilen bir ödül törenini aktarmadan önce de hatırlatmak istediklerimiz var.

15 Mart 2023’te Irak’ın kuzeyinde bir helikopter düştü, 9 kişi öldü. Helikopterdekilerin PKK/YPG’li teröristler olduğu anlaşıldı.

Halen “müttefikimiz” olan ABD, bu teröristler için “kahraman” sıfatını kullanıp Mazlum Kobani’ye “kalpten” başsağlığı dilerken Ankara sessizliğe büründü.

Olaydan ancak 17 gün sonra Dışişleri Bakanlığı’mız, Türk hava sahasının o helikopterin inip kalktığı Süleymaniye Havaalanı uçuşlarına kapatıldığını duyurdu.

Dönemin Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, bugünün MİT Başkanı İbrahim Kalın da, helikopter olayının “takipçisi” olacaklarını belirterek, “ABD’nin terör örgütünü desteklemesinin sürdürülebilir bir tarafı yok. Bu sadece Türkiye-ABD ilişkilerini zehirlemekle kalmıyor, aynı zamanla Suriye’deki dengeleri de altüst ediyor... Buna artık son verilmesi gerekiyor. PKK’nın Suriye koluna destek vererek terörle mücadele edilmez.” dedi. Kalın, “Süleymaniye ayağında PKK’nın çok ciddi bir yapılanması olduğunu bildiklerini” ve “buna asla göz açtırmayacaklarını” da kaydetti.

Malûm, geçen 2 yıldan sonra artık Milli Savunma Bakanımız Yaşar Güler bile önüne arkasına “terör örgütü” ifadesini koymadan “SDG” diyor, “PKK terör örgütünün de temelsiz ve sonuçsuz heveslerinden, aklıselim bir insiyatifin perspektifine evrilme sürecinde” olduğunu anlatıyor.

Süleymaniye’deki törene gelirsek; Kürt yazar, gazeteci, hukukçu ve siyasetçi olduğu belirtilen İbrahim Ahmed’in anısını yaşatmak amacıyla “kültür, edebiyat ve insan hakları alanlarında önemli katkılarda bulunanlara” verilen ödüllerden birisine Mazlum Kobani, diğerine o helikopter kazasında ölen sözde Rojava anti-terör birliklerinin komutanı “Şervan Kobani” kod adlı Evdo Ahmed Abdi, üçüncüsüne de Amedspor layık görüldü.

Ödülünü Bafıl Talabani’nin “sevgili ve devrimci kardeşim” diyerek aldığı Mazlum Kobani, görüntülü mesajla katıldığı törende şöyle konuştu:

“Bugün burada olamadığım için özür diliyorum. Beni ve şehit Şervan Kobani’yi bu ödüle layık görenlere teşekkür ederim. Şervan Kobani de tıpkı İbrahim Ahmed gibi Kürdistan’ın dört parçasının özgürlüğü için mücadele etti ve şehit düştü.”

Şam’ın ve Ankara’nın Tepkisi

Kamışlı toplantısında alınan kararlara Ahmet Şara yönetiminin verdiği tepkiye gelelim.

Suriye Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada; SDG’nin taleplerinin yapılan anlaşmanın içeriğiyle çeliştiği, ülkenin birliğini ve toprak bütünlüğünü tehdit ettiği bildirilip şöyle denildi:

“Suriye'nin toprak bütünlüğü ve ulusal birliği bizim için kırmızı çizgidir. Bu bütünlüğe yönelik her türlü ihlal girişimi, Suriye'nin birleşik kimliğine yapılmış bir saldırı olarak değerlendirilecektir... Ülkeyi bölmeye yönelik bir gerçeklik dayatma ya da federasyon veya özerk yönetim adı altında ayrı yapılar oluşturma girişimlerini açık bir şekilde reddediyoruz.”

Peki Şara’nın, arkasında ABD-İsrail ve Fransa’nın kapı gibi durduğu bu gidişatı engelleyecek gücü var mı?

Cumartesi günkü yazımızda; Suriye’nin ekonomik durumu nedeniyle Ahmet Şara’nın yaptırımların kaldırılması için ABD’ye yalvardığına dikkat çekip, “parayı verenin dediği ve istediği olacak” tespitini yaptık. Şunu ekleyelim; Suriye’nin Dünya Bankası’na olan yaklaşık 15 milyon dolarlık borcu, ABD güdümündeki Suudi Arabistan ve Katar tarafından ödendi!..

Ankara’nın tavrı mı?

Sadece Dışişleri Bakanı Hakan Fidan şunları söyledi:

“Suriye'nin toprak bütünlüğünü hedef alan, egemenliğini zedeleyecek, terör örgütlerinin devamını sağlayacak hiçbir girişimi kabul etmiyoruz... Suriye'nin içinde bulunduğu durumdan istifade eden birtakım gruplara karşı durmaya devam edeceğiz. YPG ile Suriye'deki yönetim arasında geçtiğimiz aylarda imzalanan anlaşmanın hayata geçmesini bekliyoruz. Aynı zamanda PKK'nın örgüt olarak yapılan çağrıya bir an önce olumlu cevap vermesini, silahları bırakmasını ve bölgemizde normale dönüşün önünde engel olmaktan çıkmasını bekliyoruz. Suriye'de DEAŞ nasıl sistemden çıktıysa, PKK da sistemden çıkacaktır. Ya kendi isteğiyle, barış içerisinde, sulh içerisinde çıkacak ya da başka türlü çıkacak.”

Özetle, yine “bir gece ansızın” mesajı!..

İyi de Barzanistan bayrağının asıldığı, “ulusal marş” denilen “Ey Regip”in çalındığı, ölen teröristler için saygı duruşunun yapıldığı Kamışlı toplantısına ve alınan kararlara katılan İmralı sözcüsü DEM’e ne buyuruyorsunuz?!

Ahmet Şara ile Mazlum Kobani arasındaki anlaşmadan sonra Erdoğan’ın değerlendirmesi şu olmuştu:

Suriye’nin terörden arındırılmasına yönelik her türlü çabayı, doğru yönde atılmış bir adım olarak görüyoruz. Dün varılan mutabakatın eksiksiz uygulanması, Suriye’nin güvenliğine ve huzuruna hizmet edecektir. Bunun da kazananı Suriyeli kardeşlerimizin tamamı olacaktır.”

50 gün sonra “kazananın” kimler olduğunu ve olacağını hep birlikte izliyoruz!..

Müyesser YILDIZ

29 Nisan 2025