Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
47,5072
Dolar
Arrow
40,4016
İngiliz Sterlini
Arrow
54,7428
Altın
Arrow
4457,0000
BIST
Arrow
10.630

Bahçeli Modeli!..

MHP’liler, Devlet Bahçeli’nin teröristbaşına, “Gel Meclis’te konuş” diye çağrıda bulunduğu 22 Ekim’i “milat” ilân etti. MHP’lilere göre, siyasi değerlendirmeler artık “22 Ekim’den önce 22 Ekim’den sonra diye yapılır” olmuştu.

22 Ekim’in 6 ay öncesine dönelim. MHP’nin hazırladığı 100 maddelik anayasa değişikliği teklifi hakkında açıklama yapan Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, “Anayasa’nın ilk dört maddesi ile vatandaşlığı düzenleyen 66’ncı maddesinde değişikliğe karşı çıkacaklarını” söyledi. Yıldız, Cumhurbaşkanı yardımcılığını iki ile sınırlandıracaklarını ve bu yardımcıların seçimle geleceğini de kaydetti.

22 Ekim’den sonra ne oldu?

MHP Lideri Bahçeli, İmralı’daki teröristbaşına “kurucu önder” payesini verdi...

Kürt kökenli vatandaşlarımızın değil, İmralı ve PKK’nın sözcüsü olan DEM’lileri kapılarda karşılayıp şükranlarını sundu...

Mayıs’ta Ülkücü Şehitleri Anma töreninde elindeki metni okuyarak, “Gerçekten her şeyin bir vakti vardır, o vakit yaklaşmıştır. O vakit Türkiye yüzyılıyla simgelenmekte, yeni bir millî kimlik ve kardeşlik asrıyla tebarüz etmektedir.” dedi...

MHP’nin resmi internet sitesinde “yeni bir milli kimlik” yerine, “yeni bir milli birlik” ifadesi kullanılırken, bu karışıklığın sebebine ilişkin herhangi bir izaha gerek duyulmadı...

Geldik 12 Temmuz’a; Erdoğan, PKK’nın 30 adet silah yakma şovunun ertesi günü, “Türk, Kürt, Arap kardeşliğinden” söz etti...

Hemen herkes, “Ne oluyor?” diye sorarken, Bahçeli bu konuda da Erdoğan’a destek çıkıp o konuşmasını “tarihi çıkış” saydı ve “bu çıkışı gölgelemek isteyenlerin cahil değilse, dış bağlantılı mankurtlar” olduğunu söyledi...

19 Temmuz’da da Halk Tv Yazarı İsmail Saymaz, Bahçeli’nin birkaç ay önce MHP milletvekilleriyle yaptığı toplantıda, “Cumhurbaşkanı’nın iki yardımcısı olsun; biri Kürt biri Alevi olsun.” dediğini öne sürdü.

Bu etnik ve mezhepsel ayırıma evvela kimse inanmadı ve adeta MHP’den yalanlama beklendi. O yalanlama gelmeyince, “Türkiye’yi Irak, Lübnan, Yugoslavya’ya mı benzetmek istiyorlar?” tartışmaları arttı. Nihayet üç gün sonra konuşan Bahçeli, bu sözleri doğruladı, ama yine tepki gösterenlere ateş püskürdü.

HANGİ BAHÇELİ? 

O açıklamayı masaya yatırmadan önce eski Bahçeli’yi hatırlamamız gerekiyor.

Daha Aralık 2005’te, yani AKP iktidarının üçüncü yılında Türk devleti, Türk vatanı ve Türk milleti kavramlarının bölücü amaçlarla siyasi gündeme taşınmasının yegâne amacının etnik ayırımcılığa ve siyasi bölücülüğe zemin hazırlamak olduğunu vurgulayıp özetle şunları anlattı:

Başbakan Erdoğan, Türkiyelilik ve Anayasal vatandaşlık hezeyanlarıyla bu son tahrik kampanyasının da bayraktarlığını yapmıştır. Başbakan’ın en büyük destekçisi de ne hazindir ki, İmralı’daki cani olmuştur. Devlet görevlileri aracılığıyla İmralı ile temas kanalı kuran Başbakan, bu konuda teröristbaşı ile söylem birliği içine girmiştir... Başbakan ‘Türk kökenliler’ diye bir kategori icat ederek, Türklüğü diğer etnik özellikler gibi bir alt kimlik konumuna indirgemiştir. Başbakan’ın bu sakat anlayışına göre, Anadolu’daki 1000 yıllık Türk kimliği, Türkiye’de var olduğunu iddia ettiği 30’a yakın etnik unsurdan sadece birisi sayılacaktır... Türkiyelilik gibi coğrafi terimlerden, Anayasal vatandaşlık gibi hukuki statülerinden milli kimlik çıkarmaya çalışan Başbakan, son olarak dini inanç bağlarını da bu amaçla kullanmak garabetine düşmüş, Müslümanlığı üst kimlik olarak göstermeye teşebbüs etmiştir... Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin bu din bağı nedeniyle iç çatışma ve parçalanma süreci yaşayan bir Yugoslavya olamayacağını söylerken, sahip olduğu sığ bilgi ve müktesebatı istemeden de olsa açığa vurmuştur... Başbakan, Türkiye’nin yanı başında bölünme sürecine giren ve üniter yapısı değişen Irak örneğini unutmuştur... Irak’ın nüfusunun çok büyük bölümünün Müslüman olduğunu; Arap, Kürt, ve Türkmen unsurlar arasındaki mezhep farklılıkları dışında birleştirici unsur olan din bağının bölünme sürecini önleyemediğini aklına getirememiştir... Bu süreçte ilk adım, farklı etnik kökeni olan Türk vatandaşlarının milli azınlık olarak kabul edilmesidir. Bundan sonraki hedef, bu etnik farklılıklara siyasi ve hukuki statü kazandırılmasıdır. Bu amaçla Anayasa değiştirilecek ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş ilke ve temelleri yeniden düzenlenecektir... Daha açıkçası, Türk milleti parçalanmaya çalışılmaktadır. Bunun sonunda, etnik temelde farklı milletlerden oluşan, farklı milli ortakları olan yeni bir ortaklık devleti kurulacaktır... İmralı’daki caninin demokratik Cumhuriyet projesi de budur... Başbakan Erdoğan, milli kimliklerin tarihsel bir süreç içinde oluştuğu gerçeğini unutarak, bu kimliğin yakaya takılan ve her elbiseye göre değişebilen bir rozet olduğu zehabındadır.”

2007’de AKP’ye yine şöyle tepki gösterdi:

- “Türkiye’yi Lübnan, Yugoslavya veya Irak yapmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecek... suçluluk psikozu içine itilmiş ezik bir topluma dönüştüremeyecektir.”

- “Başbakan Erdoğan’ın terör örgütüne silah bırakma çağrıları, dağdan şehre inip siyaset yapma davetleri, siyasi çözüm ümitlerinin yeşertilmesi ve teröristlere örtülü siyasi af vaatleri, Türkiye’nin karşısına çıkartılması amaçlanan siyasi tezgahın alt yapı hazırlıkları olarak görülmelidir... Sapla saman birbirine karışmış; teslimiyet ve gafletin adı ‘demokratlık’, Meclis’e kadar uzanan ihanetin adı da ‘demokratik mücadele yolu’ olmuştur. Cumhuriyetimizi yeniden inşa adı altında bir yıkıma doğru götürmek isteyenlerin bu ihanet projeleri asla ve asla kabul edilemez. Nihayetinde Çekoslovakya ve Yugoslavya örnekleri hafızlarda ki canlılığını hala korumaktadır.”

2013’teki açılım sürecinde bir kez daha, “Bilinsin ki, Türkiye Irak, Yugoslavya veya Lübnan olmayacaktır.” deyip şunları kaydetti:

“Merdiven Stratejisi ismiyle kavramsallaştırılan AKP-PKK müzakereleri aşama aşama ilerletilmektedir... İmralı süreci isimli kısa metrajlı ihanet filminde; Başbakan Erdoğan’ın başrol arkadaşları teröristbaşı ve örgütü, yönetmen ABD, makyajcı AB, dublör BDP, set dekoratörü CHP, montajcı peşmerge, kameraman sözde aydınlar, ses tasarımcıları da bazı eski sinema artistleri olarak yerini almıştır... Başbakan Erdoğan başkan olabilmek, tek adam olarak hanedanlığını kurabilmek için Türkiye’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü satışa çıkarmış, milli birliğini devretmek için bölücü terör şebekesine çağrıda bulunmuştur. Artık bundan sonra ‘Erdoğan Başkan, PKK şampiyon’ sözleri işitilirse... hiç kimse bunu garip karşılamamalıdır... Başbakan Erdoğan; dağılmış, ayrılmış ve öbek öbek etnik kimliklere taksim edilmiş konfederal bir yapının başkanı, İmralı canisi de ilk etap da sözde Kürdistan özerk bölgesinin başı olacaktır.”

Ankara Tandoğan meydanında düzenlediği “Türkiye” mitinginde ise bölünmeye mesafeli, teröre tepkili Kürt kökenli kardeşlerimizin artık seslerini yükseltip İmralı canisinin ve PKK terörünün kanlı planlarına, bölünme ısrarlarına tepki göstermesini isterken şöyle konuştu:

“Biz fermanlarla, iradey-i seniyelerle, anayasalarla, kanunlarla, kararnamelerle, genelgelerle, zamanı geldiğinden ayrılıp dağılmak üzere bir araya gelmedik, zorlamalarla millet olmadık... Bizi önce bölüp, sonra yutmaya çalışan, önce 36’ya ayırıp sonra buharlaştırmayı projelendiren emperyal canavarlığın, küresel cinayet şebekesinin oyunlarını ne zaman anlayacağız?.. Unutulmasın ki, milletin ismi Türk’tür, Başbakan’a, küresel planlara ve bölücü çevrelere rağmen Türk kalacaktır. Türklerin ismi de Türkiye’den değil, Türkiye’nin ismi Türklerden gelmektedir. Milletin ismiyle oynamanın gayesi devleti dönüştürmek, yeni bir rejim için kolları sıvamaktır... Türk milletinin vermediği bir yetkiyle, yani BOP’a Eşbaşkan olmakla övünmesi bundandır.”

ALEVİLER İÇİN NE İSTEDİ?

Bahçeli’nin Alevi vatandaşlarımızla ilgili görüşlerini de aktaralım.

Kasım 2008’de, “Türkiye’nin inanç ve mezhep temelinde çok tehlikeli bir ayrışma ve cepheleşme sürecine çekilmek istendiği” uyarısında bulunurken, “Büyük Türk milletini meydana getiren muhteşem beşeri varlığın bir bölümünün Alevi İslam inancını benimsediği ve bu kardeşlerimizin inanç ve kültür temelli bazı sorunları, sıkıntıları ve beklentileri olduğu bir gerçektir. MHP, Alevi kardeşlerimizin sorunlarının çözümü için, bu konuda ‘karşılıklı anlama ve anlaşılma’ süreci başlatılmasına katkıda bulunmaya samimiyetle hazırdır.” dedi.

Mayıs 2009’da ise MHP’nin, Alevilerin sorunları ve beklentilerine ilişkin görüşlerini açıklarken, “uzun yıllardır görmezden gelinen bu sorunların, azınlık yaratılmasına yönelik tahrikleri de önlemek maksadıyla, toplumumuzu kucaklayan bir anlayışla gerginlik unsuru olmaktan çıkarılmasının milli birliğimizi güçlendireceğine inandığını” vurgulayıp, Alevilerin üzerinde yoğunlaştığı konular ve taleplerin, “Cemevlerinin statüsü ve konumu, Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilişkileri ve bağlantısı, Alevi İslam inancı ve kültürünün eğitim müfredatlarında yer alması” olduğunu kaydetti.

Bahçeli’nin bu kapsamda yaptığı öneriler arasında, “Alevilerin Diyanet İşleri Başkanlığı kadrolarında temsili” vardı.

Bugün ise o sorunların büyük bölümü halen devam ederken, Alevi Cumhurbaşkanı Yardımcısı önerisinde bulundu.

Üç gün süren tartışmaların ardından yaptığı açıklamada, “Türkiye’mizi yoran, yıpratan, enerjisini çalıp, sosyal ve ekonomik maliyetlere neden olan etnik ve mezhep temelli dayatmalara karşı ‘Terörsüz Türkiye’nin adım adım ilerlediği bir dönemde” bu öneride bulunduğunu doğrulayarak, “bu fikri ve teklifi Lübnan’la ilişkilendirmenin çarpıtma, saptırma ve fırsatçılık” olduğunu belirtti. Ardından da şunları kaydetti:

“Basına kapalı toplantıdaki sözlerimin malum sözde bir gazeteciye sızdırılması, o dedikodu markası ve her ipte cambazlık yapan gazetecinin de mal bulmuş mağribi gibi gündeme taşıması zamanlama itibariyle manidardır. Ve notlarımız arasındadır.”

Gördüğümüz kadarıyla Bahçeli’nin “Kürt ve Alevi Cumhurbaşkanı Yardımcısı” önerisini; teröristbaşı sayesinde sadece Kürtlerin değil Alevilerin, Lazların, Çerkezlerin, Boşnakların da özgürleşeceğini anlatan İmralı sözcülerinden DEM eş başkanı Tuncer Bakırhan ile -MHP’lilerin bir vakitler hakkında “Türk bayrağının yerine katiller sürüsünün paçavrası önünde nöbet tutmak için can atıyor” dedikleri- AKP’li Mehmet Metiner dışında anlayan ve sevinen olmadı.

Velev ki, öneri doğru ve haklı; o halde neden doğrudan milletle paylaşılmadı veya bunun sızmasından ve yazılmasından niçin bu kadar rahatsızlık duyuldu da “not” alındı?

Başlı başına bu tavır bile milletten gizlice, kapalı kapılar ardında çok şeyler pişirildiğini göstermiyor mu?

İki soru daha:

2005’ten beri, “Türkiye’yi 30 etnik parçaya bölmek, Irak, Yugoslavya veya Lübnan’a çevirmek istiyorlar.” şeklindeki feveranlar mı, şimdiki söylem ve öneriler mi doğru?

Bugün “Kürt ve Alevi Cumhurbaşkanı Yardımcısı” diye kimlik siyaseti güdülmesi, ileride Erdoğan ile İmralı-PKK-DEM’in, “Ermeni, Laz, Çerkez, Boşnak” diye sıraladığı gruplara da aynı şekilde kimliğe dayalı bu taleplerde bulunma hakkını vermez mi?

Silivri’de tutuklu bulunan gazeteci Fatih Altaylı, Bahçeli’nin önerisi için, “İlk defa uykularım kaçtı.” demiş.

Görünen o ki, uykularımız daha çok kaçacak!..

Müyesser YILDIZ

23 Temmuz 2025