Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki saldırısı olmasa, ülkemiz yöneticilerinin İsrail'le de “dost” olmasına ramak kalmıştı.
Öyle ki, İran'ı vurduktan sonra “Tahran yanacak” tehdidini savuran İsrail'in Savunma Bakanı Katz, 2022'de Ankara'ya geldiğinde Erdoğan'dan, “Hamas'ın Türkiye'deki faaliyetlerinin yasaklanmasını” ve “Suriye'ye silah sevkiyatı konusunda İran'ı uyarmasını” istemişti. İsrailli kaynaklara göre, Türkiye'nin İsrail'le yakınlaşmaya çalışmasının sebebi ABD ile de arasını düzeltme, ayrıca İsrail'den yeni silah sistemleri almaktı.
Tabii Hamas'ın o saldırısından sonra film başa sardı. Erdoğan, Netanyahu'ya “Şunu bil, gidicisin gidici” diye seslendi. İsrail'in katliamlarına destek verenleri de, “Olay, haçlı-hilal meselesidir. Olaya böyle bakıyoruz.” ifadeleriyle uyardı.
Geçen yıl 1 Ekim'deki TBMM açılış töreninde ise o meşhur açıklamasını yapıp “vaat edilmiş topraklar” hezeyanıyla hareket eden İsrail'in Filistin ve Lübnan'dan sonraki hedefinin Türkiye olduğunu anlattı.
Sonuç? Bunca zamandır Netanyahu gitmediği gibi, Filistin'de 50 bin insanı öldürdü... Suriye, en nihayetinde İran üzerinden sınırlarımıza dayandı...
TRUMP VE KÜRECİK'E DOKUNAMAMAK
İran devletinin adeta başının koparıldığı büyük saldırı karşısındaki duruşumuz malûm. Erdoğan yazılı açıklamayla; İsrail ve Netanyahu'yu yerden yere vurup, “dost ve kardeş” ülke İran'a yapılan saldırıları lanetledi... Dışişleri Bakanlığımız da “en güçlü şekilde” kınadı...
Ama İsrail'in teşvikçisi ve tedarikçisi ABD’ye veya Trump'a tek kelam eden çıkmadı.
Oysa o açıklamaların yapılmasından saatler önce Trump, saldırıların arkasında olduğunu ve sonraki saldırıların daha da acımasız olacağını duyurmuştu.
Bu duyuruya rağmen Cumhur İttifakı'nın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin hâlâ “ABD tarihin ve insanlığın doğru yerinde konuşlanmalıdır” diyebilmesi de ilginçti!..
Trump'a dokunulamadığı gibi, Malatya'daki Kürecik üssünün kapatılması talepleri şöyle püskürtüldü:
“Kürecik Radar Üssü, Türkiye'nin ulusal güvenliği ve milli çıkarları doğrultusunda kurulmuştur ve NATO müttefiki ülkelerin korunmasını amaçlamaktadır. Kürecik Radar Üssü'nden elde edilen veriler, NATO prosedürleri kapsamında yalnızca NATO müttefiki ülkeler ile belirli çerçevede paylaşılmaktadır. Söz konusu radar üssünden elde edilen verilerin, NATO müttefiki olmayan İsrail ve benzeri ülkelerle paylaşılması kesinlikle söz konusu değildir. Aksi yönde yürütülen kara propaganda, şayet bir gaflet ürünü değil ise ancak 5'inci kol faaliyeti kapsamında değerlendirilebilecek yıkıcı eylemlerdir.”
Evet, İsrail NATO müttefiki değil, ama en büyük müttefikleri ABD, Fransa, Almanya NATO'da değil mi? Silah ve desteği esirgemelenler, Kürecik'teki verileri mi esirgeyecek?!
Kınamalardan sonra başta Trump nezdinde “diplomatik” çabalara girişen Ankara'nın üzerimize gelen tehdit ve tehlikeyi anlamadığı ya da umursamadığı ortada.
Üstelik büyük ortak Bahçeli bile şunları söylemişken:
“Ülkemizin etrafı ateşle çevrilmektedir... Artık günü kurtarmaktan başka bir şeye yaramayan bıktırıcı mahiyetli cılız ve kısır kınama mesajlarından çok daha fazlasını aktif ve çok boyutlu yerine getirmek hem küresel adaletin hem de insanlık onurunun haysiyet ve şeref konusudur... Gelişmelerin püf noktasında elbette Türkiye vardır... Nihai hedef Türkiye'dir... Sözün hükmü bitmiş, diplomasi ve diyalog arayışları her fırsat ve zamanda etkisini kaybetmektedir.”
BÜYÜKELÇİ DEĞİL BÖLGE VALİSİ/KAYYUM GİBİ
Biraz geriye gidelim.
Trump, en yakın arkadaşı ve işadamı Tom Barrack'ı Ankara'ya Büyükelçi olarak atarken, “olağanüstü iş yapmasını bekledikleri” vurgulandı. Keza Trump'ın Erdoğan'a, “Bölgede size güveniyoruz... Bölgesel politikalarımızda sizinle çalışacağız.” dediği açıklandı.
Barrack Ankara'ya tek değil, iki şapkayla geldi; Trump'ın Suriye Özel Temsilcisi unvanı verildi. Bu unvanıyla Suriye Cumhurbaşkanı Colani ile, Suriye PKK'sının başı Mazlum Kobani ile görüştü. Son olarak da Kudüs'e gidip Netenyahu'yla Suriye'yi konuştu.
Bölgeye atanmış vali veya kayyum gibi bir adam, değil mi?!
İşte bu adam geçtiğimiz günlerde NTV'ye çıkıp, Trump'ın Erdoğan'la birlikte çalışacağı “bölgesel politikaları” anlattı.
Örneğin; “Suriye Demokratik Güçleri” görünümlü PKK/YPG'nin Washington için “önemli” bir “müttefik” olduğunu söyledi...
Türkiye, Körfez, Suriye ve İsrail arasında yeni diyalog sürecinden söz edip, bunu “Şii hilalinden kurtulmak” olarak tarif etti ve İran'ı hedef aldı...
Türkiye'nin bölgeyi “İsrail'in toprak istemediğine” ikna etmesini istedi...
Ülkemizin ve bölgenin sahibiymiş gibi; “Çok zor bir bölgede, çok zor bir posta kodunda yaşıyoruz. Ancak Türkiye inanılmaz bir şekilde başa çıkıyor. Yunanistan’ımız var, Kıbrıs'ımız var, İran var, Rusya var, Ukrayna, Ermenistan, Azerbaycan var. Mısır'ımız var, Körfez'imiz var, Rusya'mız ve Çin'imiz var. Şaşırtıcı bir şekilde tüm bunların arasında yol alıyor.” diye konuştu...
Ama bunlar değil; “Sykes-Picot, Suriye’yi ve daha geniş bir bölgeyi barış için değil, emperyal kazanç için böldü. Bu hata nesillere mal oldu. Bunu bir daha yapmayacağız.” sözleri ön plana çıkarıldı - üstelik Lozan'ı da hedef alan sözleri sansürlenerek.
“Sykes-Picot'un yerine ne koyuyursunuz, BOP'u mu?” sorusu sorulmadı. Hem de 22 ülkenin bölünmesi dışında BOP'un diğer ayağı olan “ılımlı İslâm”ı, “Ilımlı İslam'ın ve laikliğin örnek bir nüfusuna sahipsiniz.” sözleriyle açıkça dillendirdiği halde.
Tüm bunların karşılığında ise Türkiye'ye, “Şu anda ekonomideki durumdan mazdarip olan insanlar” vurgusuyla ticaret “havucunu” lütfetti!..
Diyeceğimiz; İran saldırısı bağıra bağıra geliyordu.
TRUMP KİME LAZIM?
Ancak iktidar yazarları, Trump'ın bu kayyumunu şöyle övdü:
“Tom Barrack bu yeni siyasetin bir diplomatı olarak konuşuyor. Bu da artık bir devrin kapandığını, 'parmak sallayan büyükelçiler döneminin bittiğini' ve ABD-Türkiye arasında yükselen düşmanlıkları azaltacak yeni bir dönemin başladığını gösteriyor.”
“Trump'tan öncekiler Suriye'ye 'Ortadoğu'nun Yugoslavyası' olarak bakıyorlardı. Şimdi ise Türkiye'nin ve Neo-Osmanlı'nın merceğinden bakıyorlar.”
“Bölge ülkeleri Türkiye liderliğinde oluşan ve ABD'nin de destek verdiği Ortadoğu'daki yeni güç dengesinin bir aktörü olmaya çalışıyor. Dimyat'a pirince giden İsrail evdeki bulgurdan da olacak. Özetle, post-siyonist döneme giren yeni bir Ortadoğu oluşuyor.”
Aynı kalemler İran saldırısından sonra ise şunları buyurmaya başladı:
“İsrail'in İran ile savaşı bir aşamadan ibaret. Sonraki aşamada Türkiye var. Çünkü bu bir emperyal savaş. Haçlı savaşı. Asıl hedef ülke ise İslam dünyasının 'çelik çekirdeği' konumumdaki Türkiye.”
“Şimdi de 'Büyük İsrail Projesi' devrede. Eskiden olduğu gibi siyonist hedeflerin önündeki en büyük engel yine Türkiye. Osmanlı'yı yıkıp İsrail'i kurdular ancak Yeni Türkiye'yi yıkıp 'Büyük İsrail'i kuramayacaklar.”
İktidarın sesi Abdülkadir Selvi'nin İran saldırısından sadece iki gün önce Trump'a yaptığı şu övgüler de evlere şenlikti:
“Trump'ın Beyaz Saray'da katil Netanyahu’yu, 'Makul ol Bibi' diye uyarması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilgili övücü sözleri ona şapka çıkarmam için yeterli. Ayrıca Trump’ın Suriye politikasının yararımıza olduğuna PKK’nın silah bırakma ve tasfiye sürecine olumlu etki yaptığına inanıyorum. Trump’ın sadece Suriye konusundaki yaklaşımı ve bunun PKK’nın silah bırakmasına olan katkısı dahi onu desteklememe yetiyor... Suriye sürecinde, Netanyahu’ya karşı tavrında ve PKK’nın silah bırakma aşamasında Trump, bize lazım. Özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilişkileri nedeniyle. O nedenle uzun ömürlü olmalı.”
Bakalım, İran saldırısından sonra da “Trump bize lâzım.” diyebilecek mi?!
Ez cümle; 20 yıldır adım adım hayata geçirilen yalın gerçek “BOP” ve “Büyük İsrail” projesi olduğuna göre; iktidarın acilen “Eş başkanlığa tamam mı, devam mı?” sorusunun cevabını vermesi gerekmiyor mu?
Müyesser YILDIZ
16 Haziran 2025
Çok Okunanlar

Erdoğan Marmaris’te kabineyi şekillendirdi

İran'ın balistik füzelerle vurduğu İsrail'den ilk görüntüler

BEDAŞ İstanbul'da bugün elektrik kesintisi yaşanacak ilçeleri sıraladı

BOP'a tamam mı devam mı?!

Yerlikaya-Soylu çatışması yasa teklifine yansıdı: Birbirlerine tahammülleri yok

Kabine toplantısında Temmuz zammı gündemi...

Danıştay Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nı 'kaçak yapı' mı ilan etti?

Trabzon'daki yaylada 75 kişi kayboldu

Binlerce kişi Sınır Kapısı’nda toplandı

Resmî Gazete / 11-15 Haziran 2025