Meclis’teki PKK komisyonunun İmralı seferini gerçekleştirmesinden dört gün sonra Çukurova Üniversitesi’nin Akademik Yıl Açılış töreninde konuşan TBMM ve komisyon Başkanı Numan Kurtulmuş, “terörsüz Türkiye” hedefinin sonuna yaklaştıklarını tekrarlarken, şunları vurguladı:
“Türklerin, Kürtlerin, Arapların ve bu topraklarda yaşayan bütün etnik ve mezhebi farklılıklar içerisindeki 86 milyon yurttaşımızın arasında ezeli ve ebedi kardeşliğimizi yeniden tahkim ederek yolumuza devam ediyoruz.”
Kurtulmuş’un o sözlerinden sadece 24 saat sonra, önceki gün de Erdoğan, “Yarım asırlık bir tezgâhı bozma çabalarımızın hangi güçleri telaşlandırdığını çok iyi biliyoruz. Onlara sadece şunu söylüyorum, bu sefer muvaffak olamayacaksınız... İnşallah bu sefer başaracağız.” dedi. Ardından şunları kaydetti:
“Büyük, güçlü, muteber ve muzaffer Türkiye ülkümüzü inşallah kuvveden fiile çıkaracağız. 86 milyonla birlikte kendini bu topraklara ait hisseden on milyonları da yanımıza alarak hep beraber yepyeni bir destan yazmaya başlayacağız.”
Milletin çok büyük bölümünün izlenen yol ve yöntemleri onaylamadığı ortadayken, 86 milyonun desteğinden söz edilmesi bir yana, şu “kendini bu topraklara ait hisseden on milyonlar”dan kasıt ne?
Ülkemizdeki Suriyeliler, Afganlılar ve diğerleri mi? Ama “10 milyon göçmen var” iddialarını hep yalanladıklarına göre, onlar değilse, kim?
Üç milletvekilinin İmralı ziyaretinin notlarını paylaşan AKP’li Şamil Tayyar, teröristbaşının Türkiye’den “Suriye Kürtlerine hamilik yapmasını istediğini” öne sürdü.
Erdoğan’ın kastettiği de bu ve Barzanistan’dakiler olabilir mi? Doğru ya, bir vakitler “Irak’ın kuzeyindeki Kürtlerin hamiliğini yapın” denildi, Barzanistan kuruldu. Herhalde sırada “Kobanistan” var. Yani MHP Lideri Bahçeli’nin bir vakitler, “bölünerek büyüme politikası tam da bu” diyerek karşı çıktığı proje!..
ÖNCEKİ AÇILIMDA ''BAŞARIYI'' KİM ENGELLEDİ?
Erdoğan’ın, “sabotajcılardan” yakınıp, “İnşallah bu sefer başaracağız” vurgusu yapmasına gelelim.
İmralı heyetindeki DEM’li Gülistan Kılıç Koçyiğit’in aktardığına göre, teröristbaşı da, “sürecin başarılı olması için gerekenlere” dikkat çekip “bu sefer mutlaka başarmak gerektiğini” belirtirken, 2013-2015’teki süreci “çözüm karşıtı odakların” sabote ettiğini söylemiş. Kastı “FETÖ” ise artık yok... MHP ise açılımın en önünde gidiyor!..
Madem öyle, önceki sürece ilişkin şunları da hatırlayalım. Tüm müzakereler yapıldı. İddialara göre, 28 Şubat 2015 günü oturma düzeni bile Erdoğan tarafından belirlenen Dolmabahçe’de 10 maddelik deklarasyon açıklandı. Teröristbaşının, PKK’yı bahar aylarında silah bırakma için kongreye davet ettiği bildirildi.
Peki Erdoğan’ın tepkisi ne oldu? İlk gün, “hasretle beklediğimiz bir çağrıdır” dedi...11 gün sonra “silah bırakma çağrısının sözde kalmayarak uygulamaya geçirilmesi” dileğinde bulundu... Bundan 9-10 gün sonra, “izleme heyetinden haberinin olmadığını, bu olaya olumlu bakmadığını” ve “Dolmabahçe toplantısını doğru bulmadığını” vurguladı... Yaklaşık 1 yıl sonra da “çözüm sürecini buzdolabına koyduklarını duyurdu.
Dönemin HDP eş başkanı Pervin Buldan, Dolmabahçe mutabakatının 6’ncı yıldönümü olan 2021’de, “yeri geldiğinde bize verdiğiniz vaatleri açıklayacağız.” demişti.
Keşke “yeri gelse”, artık açıklasa da o sürecin nasıl “sabote” olduğunu öğrensek!..
NUTUKLAR VE GERÇEKLER
Milletvekillerinin teröristbaşının ayağına gönderilmesiyle “yeni bir sürece geçildiği” söylendiğine göre, bunu da konuşalım.
MHP Lideri Bahçeli’nin 22 Ekim 2024’teki açılımının özeti, “terörün bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın, umut hakkından yararlansın” idi.
Geçen 1 yılda göstermelik çağrılar ve şovlar yapılıp sözde fesih kararları alındıktan sonra milletvekillerinin İmralı ziyaretinin ertesinde bizzat iktidar medyasında şöyle haber ve yazılar yayımlandı:
“PKK peyderpey silah bırakıyor, ama bu adım biraz da metazori ilerliyor... Zap’ta mağaraları boşalttığını açıklasa da sahadan farklı bilgiler de geliyor. Silahların, Sincar-Mahmur, Kamışlı-Haseke hattına aktarılmasına dair duyumlar alınıyor.”
“Mağaralar boşalıyor, ama Gara’da bir yoğunlaşma var... Irak Kürt Bölgesel Yönetimi, Terörsüz Türkiye sürecini destekliyor. Neçirvan Barzani’nin SDG’ye bakışı şudur: ‘A. Şam’a entegre olsunlar çünkü zaman aleyhlerine işliyor. B. Bunu yaparken ademi merkeziyeti savunsunlar. C. Askeri güçlerini de korusunlar.’”
“İki bin civarında PKK’lının Türkiye’nin attığı adımların ardından Suriye’ye geçtiği değerlendiriliyor.”
27-28 Kasım’da bu bilgileri veren iktidar medyasının birisi dün de “Mağaralar boşalıyor! MİT, PKK’nın Zap’tan çekildiğini teyit etti” derken, bir diğeri özetle şu bilgileri verdi:
“Terörsüz Türkiye sürecinde PKK, ilk aşama olarak ‘Türkiye'den çekildiğini’ açıklamış, ikinci aşamada ise Zap'ta bulunan 4 mağaradan tamamen çekilerek silah, mühimmat ve lojistik malzemeleri bıraktığını duyurmuştu... Dördüncü aşamada terör örgütünün Suriye koluna lojistik desteğin sağlandığı Sincar ve Mahmur hattındaki PKK’lılar silahlarını teslim edecek. Silah bırakma süreci PKK açısından tamamlanma aşamasına geldi, ancak Suriye tarafında bazı problemler devam ediyor... Örgütün çekildiği yerlerde silah ve mühimmat envanteri de çıkarıldı. Ağır silah diye nitelendirilen silahın olmadığı belirtiliyor. Tüm bunlar da kayıt altına alındıktan sonra imha ediliyor.”
Hangi silahın hangi eylemde kullanıldığı, bunlarla kimlerin şehit edildiği de belirlenmiştir herhalde. Keşke şunların kayıtlarını ve imha görüntülerini görsek!..
İlginç, “ağır silah” yokmuş... Eee yüzlerce askerimizi şehit ettikleri o “taciz ateşlerinde” kullandıkları roket veya füzeler nerede?! Veya 7 ay önce bizatihi Savunma Bakanımız Yaşar Güler’in, “Bu arada dün bir tane drone attılar, o da bizim Mehmetçiğe çarptı... Kurtaramadık, şehit oldu.” dediği drone’lar da mı bulunmadı?!
“Silah bıraktı, kendisini feshetti” denilen PKK, başka ne yaptı?
27 Kasım’daki 47’nci kuruluş yıldönümünde “medya savunma alanları” ile terörist kaynağı olan Mahmur’da meşalelerle “1978” ve “sonsuzluk işareti” oluşturdu.
Kazanda silah yakma şovunun başrol oyuncusu KCK yürütme konseyi eş başkanı Bese Hozat, İmralı’ya gitmeyen CHP’ye, “O klasik politikasından belli ki tam vazgeçememiş... Halen o ezber, o eski kodları tam olarak bırakamıyor... Bir hata yaptı, ama bu hatadan dönebilir.” suçlamasını yöneltirken, “kararsız” olarak nitelendirdiği iktidara, “Kürtlerin varlığını ve kimliğini tanımazsa, yasal anlamda çok köklü reformlara gitmezse, Türkiye’nin geleceği çok karanlıktır.” tehdidini savurdu. Dahası, af ve eve dönüş yasaları istemediklerini belirtirken, “Biz suç işlemedik.” dedi.
Günün 24 saati “terörsüz Türkiye”yi anlatan yetkililerimize de kulak verelim.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, İmralı seferinden bir gün sonra yapılan MYK toplantısının bitiminde, “odak noktasının, PKK’nın bütün unsur ve uzantıları ile feshi ve silah bırakması” olduğunu söyledi...
İmralı seferinden iki gün sonraki MGK toplantısında; “PKK/KCK-PYD/YPG, FETÖ ve DEAŞ terör örgütleri başta olmak üzere milli birlik ve beraberliğimiz ile bekamıza yönelik her türlü tehdit ve tehlikeye karşı yürütülen faaliyet hakkında Kurula bilgi verildiği” açıklandı...
Aynı gün TBMM’deki bütçe görüşmelerinde konuşan Savunma Bakanı Yaşar Güler, “Sürecin sağlıklı bir şekilde işlemesi ve devam etmesi için PKK ve iltisaklı tüm gruplar fesih kararı kapsamında başta Suriye olmak üzere bulundukları tüm bölgelerde derhal tüm terör faaliyetlerine son vermeli ve koşulsuz olarak silahlarını teslim etmelidirler... Başta PKK/PYD/YPG/SDG olmak üzere hiçbir terör yapılanmasının bölgede kök salmasına izin vermeyeceğiz.” dedi.
Başlı başına şu resmi açıklamalar bile, değil SDG/PYD/YPG’nin, PKK’nın dahi kendini fesh etmediğinin ve silah bırakmadığının itirafı değil mi?!
NE İYİ ETTİNİZ DE İMRALI'YA GİTTİNİZ!..
Bir kez daha Bahçeli’nin teröristbaşı denklemine dönelim: “Örgütü lağvet, umut hakkından yararlan”.
Gelinen noktayı da İmralı’ya gidip ne görüştüklerini açıklayan DEM’li Gülistan Kılıç Koçyiğit’ten dinleyelim. Özetle dedi ki;
“Bir kesimin sayın Öcalan'ın temsiliyetini, gücünü sınırlandırma; onu sadece örgütün silah bırakması ve fesih meselesinde bir muhatap olarak görme gibi bir yaklaşımı var. Oysa biz hep şunu söyledik: sayın Öcalan sadece silah bırakma ve PKK'nın fesih meselesinin muhatabı değildir. Aynı zamanda Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünün de muhatabıdır... sayın Öcalan’ı sadece ‘silahlı güçleri tasfiye edecek kişi’ olmakla sınırlandıran anlayışın dışında aslında siyasi bir güç olduğunu, siyasi bir muhatap olduğunu gördük.”
Ne umdular ne buldular, değil mi?!
Ez cümle; millet eli böğründe, “Du bakali ne olacak?” diye sessizce ve sabırla bekliyordu. Ama bölücü terör örgütü gerçekte milim adım atmamışken, yapılan şu İmralı seferi var ya; herkesi öyle bir uyandırdı ki!.. Teşekkürler Sayın Hüseyin Yayman ve Feti Yıldız... Ne iyi ettiniz de gittiniz!..
Müyesser YILDIZ
1 Aralık 2025
Çok Okunanlar
Kasım ayının son anketinde iktidar yine üzülecek
Hani silah bırakmışlardı! Bölücü terör örgütünden geri adım geldi
Erdoğan’ın '86 Milyon + 10 Milyonlar' hesabı!..
Dilovası’ndaki fabrika patlaması davasında tutuklanmıştı
'İkinci Habur' görüntülerine ilk tepki geldi
Özgür Özel'in anahtar listesi belli oldu!
Son tahmini tutmuştu: Ünlü ekonomistten asgari ücret tahmini
Şamil Tayyar'dan Mehmet Metiner'e sert sözler
KAIROS gemisindeki yangın tamamen söndürüldü
AKP'li eski milletvekili hayatını kaybetti