18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’nde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diploması iptal edildi... Ertesi sabah şafak operasyonuyla evi basılıp gözaltına alındı... CHP’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığı için ön seçim yaptığı dün de yolsuzluk suçlamasıyla tutuklandı. Bundan tutuklandığı için terör soruşturmasından tutuklama kararı verilmedi... Şimdilik!..
En başta belirteyim; oy vermeyi hiçbir zaman düşünmediğim İmamoğlu’nu sahipleniyor, ona kefil oluyor değilim. Sadece, bugüne kadar olduğu gibi, şüphelinin/sanığın kimliğine ve neyle suçlandığına bakmaksızın hukuka, adalete sahip çıkmaya çalışıp böylesi operasyonlarla Türkiye’nin götürülmek istendiği “menzile” itiraz ediyorum.
Ekrem İmamoğlu’nun soruşturulmasına ve yargılanmasına da karşı çıkmıyorum. Diyorum ki; bariz bir siyasi amaç uğruna üç kere seçilmiş, milyonlarca İstanbullunun oyunu almış birisinin önünün bu yol ve yöntemlerle kesilmesi yol değildir, kimseye hayır getirmez.
Şafak operasyonuyla gözaltına alınmak yerine çağrılsa, soruşturma tamamlandıktan sonra yargılansa, tutuklanacaksa da ondan sonra tutuklansa; ekonomi böyle tepetaklak olur, insanlar isyan etme noktasına gelir ve fiili OHAL ilân edilir miydi? Bu ağır fatura sadece İmamoğlu’na ve ona oy verenlere değil, 86 milyonun sırtına yüklenmiş olmadı mı?
“İç cepheyi” tahkim uğruna PKK ve DEM’le bile masaya oturanların, bu sonuçları hesap etmediği düşünülebilir mi?
İMAMOĞLU SORGUDAYKEN “HUKUK DEVLETİ” DERSİ
İmamoğlu Çağlayan’da sorgudayken, Erdoğan AKP İstanbul Teşkilâtı’nın iftarındaydı.
Yürütmenin başı olarak devam eden bu soruşturma hakkında konuşmakta herhangi bir beis görmediği halde; Türkiye’nin “hukuk devleti” olduğunu tekrarlayıp mahkemelerin rahat bırakılmasını istedi ve “hiç kimsenin hukukun kapsama alanı dışında olmadığını” anlattı.
“Yüz binlerce gencin hakkının yendiği diploma sahtekârlığı dâhil ortaya... Bir sürü pislik saçılıyor. Sağdan soldan balya balya paralar, dolarlar, avrolar fışkırıyor. Yüzlerce milyar liralık korkunç bir vurgundan bahsediliyor” dedi.
CHP’nin düzenlediği eylemlere, “Türkiye üzerine operasyon yapılmasına, ameliyat yapılmasına, toplum mühendislikleriyle 85 milyonun arasına yeni nifak tohumları örülmesine müsamaha göstermeyeceğiz” sözleriyle tepki gösterdi.
Özgür Özel’in iktidar medyasına yönelik eleştirilerini de, “alenen tehdit” saydı.
ÇOK ŞÜKÜR HAFIZAMIZI YİTİRMEDİK
Şu 23 yılda akla hayale gelmeyecek neler neler yaşadık; ama çok şükür, henüz hafızamızı yitirmedik.
Şarakışlalı Serdari’nin Sivas yöresine ait “Nesini söyleyim canım efendim” türküsündeki gibi, “arzuhâl eylesem deftere sığmaz”... Hangi birini söylesek ki!..
İmamoğlu’nun, “Belediye Başkanı seçilmek için terör suçuna iştirak etmekle” suçlanmasından başlayalım.
Oslo ve İmralı pazarlıkları, 2019’daki belediye seçimlerinde İmralı’daki teröristbaşından mektup alınması, kardeşi Osman Öcalan’ın TRT’ye çıkarılması ve dahi günümüzdeki açılım... Ne yani; bunların hiçbirinde seçim hesabı yok muydu, yok mu?!
Gizli tanık ağzından bir başka garip suçlama; İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde danışman emekli bir büyükelçi, İmamoğlu’nu yurt dışında parlatmış. Erdoğan ve AKP için yurtdışında yürütülen lobi faaliyetlerini nereye koyacağız? Hele de danışmanlığı sırasında Cüneyt Zapsu’nun Washington’da Erdoğan için, “Deliğe süpürmeyin... Kullanın” deyişini?!
“BUNLARIN HEPSİNİN TALİMATLARINI VERDİK”
“Türkiye bir hukuk devleti. Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü geçerli” ve de “mahkemelerin rahat bırakılması gerekiyor” değil mi?
En sıcak olay İmamoğlu soruşturmasından başlayalım.
AK Sözcüsü Ömer Çelik’in, “Dosya hakkında bilgimiz yok. Siyasetçinin yapması gereken yargı sürecini izlemek” dediği gün Erdoğan ne söyledi?
İmamoğlu hakkındaki bilgi ve belgelerin bizzat CHP’liler tarafından yargıya aktarıldığını açıkladı.
Bu gözaltından yaklaşık 2 ay önce de, turpun büyüklerinin heybede olduğunu belirtmişti zaten.
İmamoğlu’nun “yolsuzlukla” suçlanması konusunda ise tek kelam edelim.
İstanbul için, “Biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hala da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum.” itirafında bulunan Erdoğan değil miydi? Ne oldu; o ihanetlerin hesabı soruldu mu?
İmamoğlu’nun “diploma sahtekârlığı” ile “yüz binlerce gencin hakkının yenmesi” mi? Devri iktidarlarında soruların çalınmasıyla ve halen devam eden mülakat sistemiyle kaç milyon gencin hakkı yendi, geleceği çalındı?
Biraz daha geriye gidersek;
Ankara İstinaf 20. Ceza Dairesi, 15 Temmuz darbe davası sanıklarından eski korgeneral Metin İyidil’in beraatına ve tahliyesine karar verince; “Tabii bunların hepsinin talimatlarını da verdik... Sağ olsun Adalet Bakanlığı’mız ve savcılarımız bu noktada adımlarını attılar ve en kısa zamanda İçişleri Bakanlığı’yla beraber yaptıkları operasyonla da yakaladılar.” diyen kimdi?
Veya Ergenekon’un savcılığını üstlenen, Balyoz kumpasından tutuklanan emekli Korgeneral Engin Alan’ın, “Çanakkale anma töreninde kendisi gelince ayağa kalkmadığı için bedelini ödediğini ve gideceği yeri bulduğunu” anlatan?!.. Ya da Trump ve Merkel’in tehditleri üzerine Rahip Brunson’u, Deniz Yücel’i bıraktıran, Cemal Kaşıkçı’nın vahşi cinayetinde yargılama yetkimizi Suudi Arabistan’a devrettiren?! Anayasa Mahkemesi’nin kimi kararları için, “karara uymayacağını, saygı da duymadığını” ilân eden?!
İktidarın beğenmediği kararları veren savcı ve hakimlerin başına neler geldiğini, bilmem, ayrıca hatırlatmaya gerek var mı?
KOVULAN GAZETECİLER AĞLATILAN MEDYA PATRONLARI
Erdoğan’ın, Özgür Özel’i “basın yayın kuruluşlarını alenen tehdit etmekle” suçlamasına karşın, son 20 yılda medyaya yapılan operasyonları anlatsak, ciltlere sığmaz.
“Muhtar bile olamaz”, “411 el kaosa kalktı” gibi manşetlerini yıllar yılı Hürriyet’in başına kakmadı mı? Halen de her fırsatta o manşetleri işaret etmiyor mu?
Kimi manşetler için, “terbiyesizlik, seviyesizlik” demedi mi?
İmralı tutanaklarını yayınlayan Milliyet Gazetesi’nin sahibi Erdoğan Demirören’i ağlatıp, haber yapan muhabir Namık Durukan ve Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak’ın atılmasını istemedi mi? Yine bu yüzden bir zamanlar “Hasan Abi” dediği Hasan Cemal’e kürsüden, “Batsın sizin gazeteciliğiniz” diye seslenmedi mi?
Hepsi bir yana; ortağı Devlet Bahçeli’nin gazete ilanıyla ya da kürsüden gazetecileri hedef göstermesine Erdoğan’ın hiç ses çıkardığını duydunuz mu?
NEREDE NE DÖNÜŞECEK?
Bu aziz, güzel millete bugüne kadar yaşatılanlar ve bundan sonra yaşatılması planlananların şifresine gelince;
İktidar medyası, Erdoğan-Trump görüşmesinde Trump’ın, “Bölgede size güveniyoruz.”, “Bölgesel politikalarımızda sizinle çalışacağız” dediğini duyurmuştu.
Heybedeki turpu Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff çıkardı. Witkoff, iki liderin “muhteşem” ve “dönüşümsel” bir konuşma yaptığını açıklarken, Trump'ın Ankara Büyükelçisi Adayı Tom Barrack'ın “olağanüstü iş” yapmasını beklediklerini vurguladı.
İç cephemiz biraz daha tarumar edilip düşmanlarımıza bakamaz hale getirilirken, “muhteşem, dönüşümsel” neler olacak; bunu da bir başka yazıda anlatalım.
Müyesser YILDIZ
24 Mart 2025
Çok Okunanlar

Can Ataklı'dan gündemi sarsacak iddia

İmamoğlu’nun tutuklanması siyaseti sarstı: Anketlerde İmamoğlu fırtınası!

CHP Lideri Özel’den boykot çağrısı: Hangi markalar listede?

'Bardağı masadan kaldırmayan gençler, memleketi ayağa kaldırdı'

Gelinim Mutfakta 25 Mart Salı puan durumu: Bugün çeyrek altını kim aldı?

İBB soruşturmasındaki gizli tanık ayrıntısında yeni detay

Özgür Özel'in boykot çağrısına fenomenlerden destek

AKP'de Ekrem İmamoğlu krizi: Parti içinde çatlak mı var?

Sözcü ve Nefes Gazetesi Özgür Özel'in boykot listesini sansürledi

İmamoğlu'nun kaldığı 9 Nolu Cezaevi'nde bakın kimler kalıyor!