Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Mideniz kaldıracaksa İmralı’ya gidin!..

İlla da CHP’li belediyelere ve CHP’ye operasyon... İlla da Bahçeli’nin “kurucu önder” ilân ettiği teröristbaşının engin ve derin katkılarıyla (!) “terörsüz Türkiye” süreci... Ülke tamamen bunlara kilitlendi.

Oysa başımızı bir kaldırsak, göreceğimiz şunlar:

“Adamımız” Şara/Colani Suriye’nin başına oturtulduğunda, kendisiyle Doğu Akdeniz’i yakından ilgilendiren “Deniz yetki anlaşması”nı imzalayacaktık. Ama hem Yunanistan hem Rum kesimi anında devreye girdi ve bu konu konuşulmaz oldu.

Nihayet geçtiğimiz günlerde Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, topu Dışişleri Bakanlığı’na atarken, anlaşmanın daha zamanı olup olmadığı sorusuna şu müthiş cevabı verdi:

“Suriyeliler savaştan çıktılar, ama pazarlık etmesini iyi biliyorlar. Süreci kaçırmamak lâzım. Onun için süreci takip ediyoruz.”

Adını biz koyalım: o süreci öyle bir kaçırdık ki!..

Suriye PKK’sına Operasyon

Aynen Suriye PKK’sına operasyon gibi...

ABD, Şara ile Mazlum Kobani’yi masaya oturtup anlaşma imzalattı. Ankara bu muğlak anlaşmayla PKK’nın silah bırakıp Suriye yönetimine entegre olmasını beklerken, hatlar karıştı.

Son olarak Suriye PKK’sının askeri hamisi ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM)’un yeni Komutanı Oramiral Brad Coop, önce Erbil’e giderek Barzanilerle görüştü. Oradan “Rojava”ya geçip Mazlum Kobani’yle buluştu ve “SDG’ye desteğimiz sürecek” dedi. Son olarak BOP Valisi, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’la birlikte Şara’yı ziyaret edip, ağırlıklı olarak “IŞİD tehdidini”, beraberinde de “silahlı grupların orduya entegrasyonu” ile “istikrarlı, barışçıl bir Suriye için devam eden işbirliklerini” konuştular.

Şimdi Şara ne diyor? Şunu: “SDG ile müzakereler iyi gidiyordu, ancak anlaşmanın uygulanmasında bir tür yavaşlama veya engelleme olduğu görülüyor.”

Önceki açılım sürecinde Ankara’nın kırmızı halıyla karşıladığı PYD eleşbaşlarından Salim Müslüm geçenlerde ne buyurdu? Suriye’de en doğru yönetim biçiminin ademi merkeziyetçilik, “ABD, Fransa ve İngiltere’nin de sürece garantör” olduğunu hatırlatıp, “Bizsiz hiçbir şey yapılamaz. Demokratik özerklik en küçük birimden başlar, federalizme kadar uzanır.” dedi.

SDG/YPG’nin ipe un serdiği ortaya çıkınca, Ankara’nın gündemine operasyon girdi ya; sözümona teröristbaşının sözünü dinleyen PKK’nın Avrupa yapılanması KONGRA-GEL’in yöneticisi Remzi Kartal bakın nasıl bir tehdit savurdu.

AKP’nin, “önder Apo’dan Rojava’nın HTŞ’ye teslim olmasını istediğini” öne süren Kartal, teröristbaşının, “Rojava kırmızı çizgimizdir” sözünü hatırlatıp AKP’nin “gururu” Mesut Barzani’yi de dahil ederek, “Rojava’ya yönelik bir saldırı olursa”, “bütün Kürtlerin kendi güçlerini, askeri güçlerini özerk yönetimde birleştireceğini” duyurdu.

“Dostumuz” Yunanistan’ın Ajandası

Sırtını ABD-AB-NATO-İsrail’e dayayarak Ege’de adeta “hükümranlığını” ilân eden Yunanistan’la ilişkilerimiz Ankara’ya göre gayet barışçıl gidiyor, değil mi?

Ama Başbakan Miçotakis ne yaptı; bir kez daha Türkiye’nin Avrupa savunma fonlarından (SAFE) yararlanabilmesi için; Yunanistan’ın Ege’de karasularını 6 milin ötesine genişletmesinin “casus belli-savaş sebebi” sayılmasına ilişkin kararımızı kaldırmamızı şart koştu.

İsrail Rum Kesimine Silah Yığarken

“Dostumuz” ABD de boş durmuyor. Hem Yunanistan hem İsrail hem de -Suriye’de kurulması planlanan “Kobanistan”ın Akdeniz’e çıkışı açısından önemli olan- Kıbrıs için yeni planlar peşinde.

Bu kapsamda ABD Kongresi, 2025 Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası’nda (NDAA) yapılacak düzenlemeyle; “Türkiye’nin Yunan hava sahası ihlalleri, S-400’ler ve KKTC’deki askeri varlığımız” gerekçe gösterilerek, Ankara’ya F-35’ler de dahil olmak üzere silah transferlerinin yasaklanması öngörülüyor. Keza Beyaz Saray’ın, “Türkiye’nin HAMAS’ı maddi olarak desteklemediğini onaylaması” ayrıca “Türkiye’nin İsrail’e askeri tehditte bulunmadığını ve Rusya, Çin, İran veya Kuzey Kore ile İHA dahil askeri işbirliği yapmadığını belgelemesi” isteniyor.

Öte yandan da İsrail, Rum kesimine silah yığıyor... ABD ve İngiltere’nin yardımıyla Katar’a düzenlenen saldırıdan sonra açıkça Türkiye hedef gösteriliyor...

Batı ve güneyimizde durum buyken, kuzeyde Rusya-Ukrayna savaşı iyice kızışıyor ve üyesi olduğumuz NATO, bölgeye büyük bir askeri yığınağa hazırlanıyor. Öyle veya böyle, buradaki gelişmelerin de en çok Türkiye’yi etkileyeceği ortada.

Erdoğan “Canım İstanbul” Şiirini Okurken

Lozan Antlaşması’na göre, tamamen iç meselemizken, Ankara’nın “açılımları” sayesinde “uluslararasılaştırılan” Fener Rum Patrikhanesi’nden de yeni iki haber verelim.

Erdoğan önceki gün İstanbul’daki bir etkinlikte Necip Fazıl Kısakürek’in “Canım İstanbul” şiirini okuyup, “İstanbul 86 milyon vatandaşımızla birlikte Türk İslâm coğrafyasının ortak değeridir... Bu can, bu tende olduğu müddetçe İstanbul'a olan sevdamız bitmeyecek... Gazze'den Suriye'ye, Somali'den Sudan'a, Kafkasya'dan Balkanlar'a nerede varsa orada İstanbullu olmanın hakkını vermeye çalışıyoruz. Çünkü mücadeleyi biz burada öğrendik... Hamdolsun bugüne kadar İstanbul'un aziz hatırasına ve emanetine gölge düşürmedik. İnşallah bundan sonra da emanete layıkı veçhile sahip çıkacağız.” derken;

Kendisini önce “Ekümenik”, ardından “Archbishop of Constantinople-New Rome and Ecumenical Patriarch” (Konstantinopol-Yeni Roma Başpiskoposu ve Ekümenik Patrik) ilân eden Fener Rum Patriği Bartholomeos, Letonya Cumhurbaşkanı Edgars Rinkevics’in “resmi davetlisi” olarak Riga’da idi.

Letonya Cumhurbaşkanlığı, Rinkevics-Bartholomeos görüşmesiyle ilgili paylaşımda; “Konstantinopol Ekümenik Patriği” unvanını kullandı.

“Konstantinopol”den Beyaz Saray’a

Patrik Bartholomeos’un bir programı daha var. Bugün “resmi ziyaret” için ABD’ye gidiyor. 25 Eylül’e kadar orada kalacak. Programından birkaç detayı aktaralım.

“Konstantinopol”deki İstanbul Havaalanı’ndan hareketle Maryland’deki Joint Base Andrews Havalaanı’na inecek. Burada ABD Protokol Şefi, diplomatlar ve devlet yetkilileri tarafından karşılanacak.

Erdoğan davet bekleyedursun, Bartholomeos’un yarınki ilk işi de Beyaz Saray’da Trump’la görüşmek olacak.

Salı günü ise ABD Büyükelçimiz Sedat Önal tarafından kahvaltıda ağırlanacak.

19 Eylül’deki programı ilginç; ABD’nin “derin devleti” olarak bilinen Dış İlişkiler Konseyi’nde (CFR) konuşacak. Gezisinin bitiminde de Yunanistan’a uçacak.

Başını Kuma Gömmek

Tablo bu iken ve dahi iktidar medyasının bir yazarı bile, “siyasi iç çekişme ve yarılmalara” dikkat çekip “hükümetiyle muhalefetiyle ülkenin bütün kesimlerini başlarını gömdükleri kumdan çıkmaya” davet ederken, CHP operasyonları ile “Komisyon acilen İmralı’ya gitsin, baş aktör Öcalan’la görüşülsün” histerisi hız kesmeden sürüyor.

Malûm; Cuma günü, bugünlerin temelinin atıldığı 12 Eylül darbesinin 45’inci yıldönümüydü. Bu vesileyle “yeni anayasa” arzuları da depreşti.

Ancak aynen sözde “Kürt sorunu” gibi, “yeni anayasa” veya “anayasa değişikliğinden” murat edilen nedir; DEM dışında madde madde adını koyan yok.

Anlaşılan o iş de İmralı’da kotarılıyor ve TBMM’deki komisyonun teröristbaşının ayağına gitmesi bunun için isteniyor.

Nereden mi çıkarıyoruz? Mayıs’taki İmralı görüşmelerine ait olduğu öne sürülen notlardan. Bakın, teröristbaşı neler söylüyor:

Anayasa yok, çünkü Kürt yok. Anayasanın olabilmesi için Kürdün varlık ve özgür olarak katılması lâzım. Böyle mümkündür... Önce varlık kabul edilecek, şimdi az çok varlık kabul ediliyor. Sonra özgürlük. Dedim ki, Anayasa Komisyonu gelecek, onlarla tartışacağım. Gelecekler ve ben soracağım: Kürt var mı?.. Onları eşit yurttaş olarak kabul ediyor musunuz?.. Bunlara cevap verecekler... Şimdiye kadar bu savaş iki trilyon dolara mal oldu. Şimdi on trilyona ulaşır. Gerekçelerim uzun. Komisyon gelirse anlatacağım.”

Heyet, “Komisyon gelecek mi? Gelmezse ne olacak?” diye soruyor.

Teröristbaşı, “Gelmek zorundalar. Gelmezlerse, hepiniz ayağınızı ona göre denk atarsınız. Savaş riski artar gelmezlerse. Beklenen cehennem bu.” tehdidini savuruyor.

Silahlı eyleme katılmadığı düşünülen teröristlerin Türkiye’ye gelmesi, PKK yöneticilerinin ise yurtdışına gönderilmesi planı tartışılırken de şunları buyuruyor:

Üst kademeyi dışında bırakırsak, ASALA’dan korkunç intikam örgütü kurarlar. Bumerang gibi bize döner. Bu böyle olmaz. O formüllerin hiçbirisini kabul etmiyorum. Meclis komisyonu gelecek, stratejiyi önereceğim... Bu parlamento komisyonu gelecek buraya. Çok sade bir şekilde bu olguya dayalı, ‘PKK'nın feshi, silahsızlanmasına dair kanun taslağı’ öneriyorum diyeceğim... Bu davadan mağdur olan, katılım yapan, dağda olan, sürgünde olan herkesin geri döneceği, kimlikleri ve dilleri ile devletle bütünleşmeleri kabulümüzdür diye bir kanun taslağı öneriyorum. Hukukçular şekil verir. Daha önemli bir husus öneriyorum. PKK isyanı, sonuçları ile ilgili çözüm lâzım. Diğer suçları neden karıştırıyoruz? Bu defa sadece PKK için yasa çıkabilir.”

Teröristbaşının, “Şimdi Suriye’de yarı yarıya devletiz.” dediğini de kaydettikten sonra noktayı şöyle koyalım:

Şayet bunlar doğruysa; yani teröristbaşı, heyeti sorguya çekip ellerine birtakım taslaklar tutuşturacaksa, midesi kaldırabilen gitsin!..

Müyesser YILDIZ

14 Eylül 2025