Dün bölücü terör örgütünün, Eruh ve Şemdinli baskınlarıyla başlattığı silahlı eylemin 40’ıncı yılıydı.
Dile kolay, 40 yıldır mücadele ediyoruz.
Binlerce şehide-gaziye, bu kadar imkâna, bu kadar operasyona rağmen niye PKK’nın köküne kibrit suyu dökülemiyor?
Çünkü ülkemizi yönetenler teröristlerle mücadele ediyor, ama sahipleriyle “dost ve müttefik”!..
Bakın, geçen hafta ABD’nin Suriye’de PKK/YPG’ya teslim ettiği Deyrizor’da çatışmalar çıktı. Kimi kaynaklara göre çatışma, Suriye yönetimi güçleri ile teröristler, Anadolu Ajansı’na göre ise Arap aşiretleri ile teröristler arasında yaşanmıştı.
Öncesinde teröristlere hava savunma sistemleri veren ve 700 teröristi Fırat nehrinin kıyısındaki üslerine sevk eden ABD, Deyrizor’daki çatışmalardan sonra ne mi söyledi?
Suriye’nin kuzey ve doğusunu Demokratik Suriye Güçleri (DSG) görünümlü teröristlere teslim etmeye başladığı günden beri ne söylüyorsa aynısını tekrarlayıp; “DSG kararlı ve güçlü bir askeri ortağımız olmaya devam ediyor. IŞİD'in güçlenmemesinden emin olana kadar DSG ile çalışmaya devam edeceğiz... IŞİD'in yenilgiye uğratılmasını sağlayacak kapsamlı bir strateji çerçevesinde, Suriye'nin kuzeydoğusundaki sınırlı varlığımız üzerine kararlıyız.” dedi.
Birkaç gün önce de ABD’li emekli albay ve Savunma Bakanlığı eski danışmanı Douglas McGregor şu itiraf veya tehditlerde bulundu:
“Türkiye'ye saldırmaları için Suriye'de güçlerimizi hazırlıyoruz şu anda. Kimleri mi kastediyorum? PKK, YPG ve onlarla birlikte hareket eden diğer bazı örgütleri Türkiye'ye saldırmaları için teşvik ediyor ve silahlandırıyoruz.”
Büyükelçi Dalgasını Geçip Gidiyor
Geldiği günden beri her ziyareti ve açıklaması olay olan, Erdoğan’ın da bir ara, “Sen bundan sonra hangi yüzle Cumhurbaşkanı’ndan randevu isteyeceksin?” sözleriyle tepki gösterdiği ABD’nin Ankara Büyükelçisi Jeff Flake, 3 yıllık görev süresini 1 Eylül’de tamamlayıp gidecek.
Giderayak önce İstanbul’da, ardından Ankara’da basın mensuplarıyla bir araya gelen Flake ne dese beğenirsiniz; ABD-Türkiye ilişkilerinin "uzun zamandır olduğundan daha iyi bir noktada" olduğunu belirtti. Ki, geçen ay da Türkiye’nin Batı’ya “güçlü şekilde demir attığını” ve “iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın daha önce hiç bu kadar güçlü olmadığını” söylemişti.
Flake, başka neler anlattı?
O da iktidar medyası gibi; MİT’in gerçekleştirdiği takas operasyonunu öve öve bitiremedi, ama şunları araya sıkıştırmayı ihmal etmedi:
“Müzakere tarafında yer almadılar, lojistik tarafta önemli bir rol oynadılar… Bir başka ülke, kendisine verilen bu işin üstesinden gelebilir miydi, emin değilim… Türkiye çok profesyonel bir bürokrasiye sahip… Ne zaman Türkiye faydalı bir rol oynasa, Ukrayna’da, MİT’in takas operasyondaki gibi; Kongre’deki arkadaşlarıma ‘Sadece onlar yapabilirdi.’ diyorum.”
Flake’ten aldığımız ikinci övgü; Somali-Etyopya arabuluculuğu için oldu. Birkaç gün önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile ABD’li mevkidaşı Blinken’ın yaptığı telefon görüşmesinde bu konunun gündeme geldiğini, Türkiye’nin Somali’deki varlığını pozitif gördüklerini belirttikten sonra baklayı ağzından çıkardı: meğer bölgedeki faaliyetlerimizden, Çin’in önünü kesmek için memnunlarmış!..
Flake, HAMAS için “terörist örgüt” derken Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın TBMM’de konuşturulmasını “harika” olduğunu kaydetti. Sahi, bir ara Abbas’la birlikte Halid Meşal’in de TBMM’ye davet edilmesi gündeme gelmişti; yoksa ABD mi istemedi?
Flake’in övgülerinden sonra ülkemize verdiği görev listesini de özetleyelim:
Gerilimi azaltma konusunda İran’ı ikna edecekmişiz… Rusya’nın savaş kabiliyetinin elinden alınması için askeri donanım ihracını kesecekmişiz… F-35 alabilmek için S-400’ü halledecekmişiz… Ermenistan’la normalleşecekmişiz… ABD, Suriye ile ilişkilerini normalleştirmeyecekmiş, yani biz de normalleştirmemeliymişiz.
İktidarın kimi yazarları MİT’in takas operasyonunu, Somali-Etiyopya arabuluculuğunu, ABD’nin İsrail-HAMAS ateşkesi ve İran’ı ikna için Ankara’yı aramasını, Türkiye’nin “marka ülke” haline gelmesine bağlasa da adamların bizi adeta “emir eri” gibi gördükleri ortada!..
Ana konumuz ABD-PKK ilişkisi olduğu için bu bölümü Flake’in, emekli albay Douglas McGregor’ın yaptığı açıklamaya verdiği cevapla bitirelim. McGregor’un ABD hükümeti adına konuşmadığını belirten Flake, “Bu tür bir şeyin rapor edildiğini duymadım. NATO'yla tamamen ilgisiz olduğunu ve bu yönetimin ya da Kongre'deki tanıdıklarımın görüşlerini yansıtmayan bazı saçmalıklar söylediğini duydum, bu yüzden bu iddiaya itibar etmem." dedi.
Peki ABD yönetimi topyekûn DSG görünümlü teröristleri “müttefik” saymıyor mu? CENTOM komutanları kimin adına teröristlerle al takke ver külah ilişkisinde?..
Ez cümle; adam aklımızla alay edip gidiyor!..
Savunma Bakanı: Aklımızla Alay Etmesinler
“Aklımızla alay etmek” demişken; Milli Savunma Bakanımız Yaşar Güler’i unutmak olmaz.
Önceki gün bir televizyon kanalında konuşan Bakan Güler, MSB ve TSK’nın teröre karşı İstiklâl Harbi’nden bu yana en yoğun, kapsamlı ve etkili faaliyetleri icra ettiğini vurgularken, “PKK terör örgütü ülkemizin başına bela edilmiş bir örgüttür. İnanıyoruz ki, en kısa zamanda, ne kadar destek verirlerse versinler, kim arkasında durursa dursun, hepsiyle beraber bunları tarihin sayfalarına gömeceğiz.” dedi.
ABD'nin terör örgütü YPG'ye hava savunma sistemleri vermesi konusunda şunları söyledi:
“Başından beri PYD diye bir şey yok, bu tamamen PKK'nın kendisi. Bunu anlamamak mümkün değil. Diyorlar ki dostlarımız bize, 'DEAŞ'la mücadele için kuvvete ihtiyacımız var. Bunu açık açık ABD'li dostlarımıza ifade ettim. 'Sen gerçekten DEAŞ'la mücadele etmek istiyor musun?', 'İstiyorum'. O zaman ne kadar kuvvet ihtiyacın varsa biz sana vereceğiz. Ses yok bu sefer. Biz hem bir NATO müttefikiyiz hem de aklımızla alay etmek gibi bir şey geliyor bize... Oradaki hava savunma PYD'ye getirilen bir hava savunma değil. ABD'liler, Suriye'nin kuzeyinde İranlı milisler dahil oradalar. Bunlar füzelerinden, roketlerinden kendi üs bölgelerini korumak için getirdikleri sistemler. Orada bazı PYD'lileri eğittiklerini duyuyoruz. Bu kabul edilemez. 'Sen yarın öbür giderken oradaki sistemleri bunlara teslim edip gideceksin.' diye düşünüyoruz.”
Sadece Yaşar Güler’in değil, önceki bakan Hulusi Akar’ın da YPG/PYD’yi PKK’dan ayıran “dost ülkeleri” defalarca, “Kimse aklımızla alay etmesin” diye uyardığını, ama onların aklımızla alay etmeye devam ettiğini kaydedelim.
Güler’in, DEAŞ’la mücadele için ABD’ye yaptığı, “PKK’yı bırak, bizi al” şeklindeki çağrıya karşılık olarak da Erdoğan’ın 2017’deki şu açıklamasını hatırlatmakla yetinelim:
“Suriye’de DEAŞ neyse, YPG-PYD de odur. DEAŞ’ı kim kurdu, silahlandırdı, ülkeyi kana ve ateşe boğduysa bugün YPG-PYD’yi de onlar donatıyor, yönetiyor, yönlendiriyor.”
Erdoğan'ın "FETÔ", NATO ve bilimun düşmana karşı çok sık kullandığı bir hadis var; "Müslüman aynı delikten iki defa ısırılmaz."diye.
PKK/FETÖ hamiliği başta olmak üzere Ankara’nın ABD’yle şu ilişkisine bakınca, çıkan sonuç şu:
Ya yöneticilerimiz bu hadisi hiç anlamamış, ya da defalarca ısırılmayı umursamıyor veya hoşlarına gidiyor!..
Çok Okunanlar
BEDAŞ açıkladı... İstanbul'da elektrik kesintisi
23 Kasım 2024 günlük burç yorumu
Fenerbahçe-Kayserispor muhtemel 11 belli oldu
Verona- Inter maçında Hakan Çalhanoğlu oynayacak mı? 11'de yer alıyor mu?
Kenan Yıldız Milan - Juventus maçında ilk 11'de mi? Maç ne zaman, saat kaçta?
Yalı Çapkını dizisinde ayrılık
Al-Nassr'da kadroya alınmayan Talisca'nın gitmesine bu formülle izin verecek!
Av. Turan Karakaş hayatını kaybetti
23 Kasım 2024 Cumartesi günü için Kanal D, ATV, Show TV, Star TV, TRT 1 ve TV8'i
Conor McGregor'a cinsel tacizden ceza