Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,4156
Dolar
Arrow
33,7542
İngiliz Sterlini
Arrow
43,8905
Altın
Arrow
2717,0000
BIST
Arrow
10.002

NATO da kandırdı

Son üç yılda üç NATO zirvesi yapıldı: 28-30 Haziran 2022 Madrid, 11-12 Temmuz 2023 Vilnius ve de 9-11 Temmuz Washington zirveleri.

İlk iki zirvenin ülkemizi doğrudan ilgilendiren kısmı, birtakım şartlar karşılığında İsveç’in ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine onay vermemizdi.

Neydi bu şartlar? PKK/YPG/PYD ve FETÖ’nün terör örgütü olarak kabul edilmesi, sözkonusu ülkelerdeki teröristlerin Türkiye’ye iadesi ve ülkemize uygulanan silah ambargolarının kaldırılması; adı konulmayan son şart ise ABD’nin F-16 vermesi idi.

Erdoğan’a göre, ilk üç şartı NATO da kabul etmiş ve terör örgütleri NATO belgelerine girmişti.

Nasıl geçen haftaki Washington zirvesinin ardından bugün 15 Temmuz darbe teşebbüsünün 8’inci yıldönümü ise, geçen yılki Vilnius Zirvesi ardından da 15 Temmuz’un yıldönümü etkinlikleri yapılmış ve Erdoğan şunları söylemişti:

“Son olarak NATO zirvesinde FETÖ’yle birlikte diğer terör örgütlerine karşı tavizsiz duruşumuzu bir kez daha ifade ettik. NATO Liderler Zirvesi’ni izlediniz değil mi? Oradaki havayı gördünüz değil mi?”

Ankara’nın NATO’yla bu sınavında 3 yılda nereden nereye geldiğini görmek için Erdoğan’ın, “Başarıyla tamamlandı” dediği, iktidar yazarlarının büyük bölümünün de “zafer” olarak sunduğu Washington zirvesini masaya yatırmaya devam edelim.

ANKARA RUTTE’NİN GELMEYECEĞİNİ BİLMİYOR MUYDU?

Diplomasimizin halini göstermesi açısından şundan başlayalım:

Erdoğan Washington’a hareket ederken; bir vakitler “Faşist”, “Nazi kalıntısı”ifadeleriyle suçladığı Hollanda Başbakanı Rutte’nin yeni NATO Genel Sekreteri olarak seçilmesinde Türkiye’nin “üst düzeyde rol” oynamasıyla övünüp, “Rutte ile tabii Amerika'da ayrıca görüşmelerimiz olacak” dedi.

Ama Erdoğan Washington’da Rutte ile görüşemedi; çünkü kendisi gelmemişti!.. Acaba öylesine mi söylemişti, yoksa yanlış mı bilgilendirilmişti?!

Erdoğan yine de Washington’da Rutte’nin adını anmadan geçemedi; “Rutte’nin görevi boyunca müttefiklerin menfaatlerini ve hassasiyetlerini gözeteceğine güvendiğini” belirtip başarılar diledi. Bu arada gerek ABD’deki basın toplantısında gerekse Türkiye’ye dönüş yolunda, “NATO’nun ikinci adamının bir Türk olacağı”yönündeki açıklaması hatırlatılınca kendilerinin teklifi yaptığını, ancak nihai kararı Rutte’nin vereceğini söyledi.

Anlaşılan o ki, Rutte’nin NATO Genel Sekreterliği’ne onay için böyle bir şart koşmuşuz; ama herhangi bir garanti alamamışız!..

SIZLANMA MAKAMI OLMAYA DEVAM

Terör örgütleri ve teröristlerin iadesi şartına gelelim.

NATO Zirve bildirisi yayımlanıp iktidar medyası “İstediğimizi aldık” sunumunu yaparken, “Güncellenen NATO’nun terörizmle mücadele strateji belgesinde PKK/YPG/PYD ve FETÖ var mı; asıl ondan haber verin” demiştik.

Çünkü Erdoğan, Washington’da da müttefiklerden yakınmayı sürdürmüştü. Bunun anlamı, yine hava aldığımızdı!..

Erdoğan’ın yakınmaları Washington’da kalmadı; dönüş yolunda ve Türkiye’ye geldikten sonra katıldığı etkinliklerde de sürdü.

Örneğin dönüş yolunda; “Terörle mücadelede NATO’yu duruma müdahale etme noktasında henüz netice alabilmiş değiliz” derken, hafta sonu Milli Savunma Üniversitesi mezuniyet töreninde şöyle konuştu:

“Sadece ele geçirilen silahların türüne ve çeşidine bakmak bile Türkiye'nin nasıl çok uluslu ve çok ortaklı bir terör konsorsiyumu ile mücadele ettiğini ortaya koymaya kâfidir... Birileri Türkiye'yi farklı isimler vererek maskeledikleri teröristlerle yan yana yaşamaya alıştırmaya çalışmaktadır.”

Kim bu “terör konsorsiyumu” ve “Türkiye’yi teröristlerle yan yana yaşamaya alıştırmaya çalışan birileri”?!.. Elbette, evvel emirde, Erdoğan’ın “Bel kemiğiyiz.”dediği NATO ve onun patronu ABD ile diğer sözde müttefiklerimiz.

Erdoğan, 15 Temmuz şehidi Mustafa Cambaz adına düzenlenen fotoğraf yarışmasının ödül töreninde de, “emperyalistlerin uşaklarına Türkiye’nin teslim alınmayacağını, Türk milletinin iradesine zincir vurulamayacağını yeniden gösterdiklerini” anlattı.

Evet, 15 Temmuz’da emperyalistlerin uşaklarına Türkiye’nin teslim alınmayacağı gösterildi. Ya emperyalistlere?!

Washington’daki NATO zirvesinde emperyalistlerin dünyayı ve ülkemizi ateşe atacak o kararlarına onay verdikten hemen sonra bunları demeyeydi, iyiydi!..

15 Temmuz münasebetiyle yapılan iki açıklamanın daha altını çizelim.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un söylediğine göre; ABD, FETÖ iade dosyalarına cevap vermeye bile tenezzül etmemiş...

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın verdiği rakamlara göre de FETÖ firari üyelerinin yaklaşık yüzde 16’sı ABD’de, yüzde 23’ü ise Almanya’daymış...

NATO ve sözde müttefiklerimizin bu konuda verdikleri sözleri nasıl tuttukları (!) da ayan beyan ortada olduğuna göre, üçüncü başlığa geçelim.

SİLAH AMBARGOSUNA DEVAM

Güya ülkemize uygulanan silah ambargosu kaldırılacaktı ya; bizzat Erdoğan’ın ağzından hangi noktada olunduğuna bakalım.

NATO zirvesinden sonra Washington’da düzenlediği basın toplantısında, Almanya’nın Eurofighter alımını engellemesine ilişkin bir soru üzerine konuyu Başbakan Olaf Scholz’la görüştüğünü belirtip, “Hep birlikte takipçisi olacağız. İnşallah sonucu da hayırlı olur." dedi.

AB üyesi ülkelerle askeri sanayi alanındaki işbirliğinde herhangi bir ilerleme olup olmadığı sorusuna, “Maalesef herhangi bir gelişme sözkonusu değil” cevabını vermekle kalmadı, Siemens’in Akkuyu Nükleer Santrali için göndermesi gereken türbinlerin Alman gümrüklerinde beklediğini açıkladı.

Dönüş yolunda ise, “NATO’nun Vilnius Zirvesi’nde bütün müttefikler bu yönde taahhüt vermişlerdi... Ancak bazı NATO üyeleri verdikleri sözlere rağmen, menfi tutumlarını değiştirmedi” dedikten sonra Almanya ile sadece Eurofighter, Akkuyu türbinleri değil, fırkateynlerimiz için alınacak makinalarla ilgili sıkıntıların sürdüğünü söyledi.

F-16’DA ÖLÇEK KÜÇÜLTME!..

Malum; ABD, parasını verdiğimiz F-35’lerin üzerine yatarken İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği karşılığında F-16 lütfetti.

Geçen ay da F-16 Blok 70 Viper serisi uçak alımı, modernizasyon kiti ile özellikli mühimmat teminine ilişkin sözleşme imzalandı. Derken yabancı basında “F-16 alımının ölçeğinin küçüldüğü, bazı parçaların lokal üretileceği” şeklinde haberler yer aldı.

NATO zirvesinde ve dönüş yolunda bu sorulduğunda da Erdoğan, şunları söyledi:

"Bu konuyla ilgili özellikle dün akşam ve bugün Sayın Biden ile tekrar konuştum. Denildiği gibi olursa, 'Üç dört hafta içinde ben bu problemi çözeceğim.' dedi. Bugün ayrılırken yine hatırlattım. Üç dört hafta içinde çözeceğini söyledi, aramızda bazı nükteler de oldu. Parçalarla ilgili konu, her zaman görüştüğümüz konular.”

“Bu uçakların ve parçalarının bize gelmesi halinde zaten bizim şu anda teknik kadrolarımız yeterlidir. Bu alanda bütün atölyelerimiz F-16 modernizasyonu konusunda çok çok başarılı. Bu süreci gerek biz, gerek ilgili bakanlarımız ve kurumlarımız yakından takip ediyor ve kısa sürede netice alabilmek için de çalışmalarımızı sürdürüyoruz.”

Bu anlaşılmaz ifadelerin anlamını ve sorunun ne olduğunu sağolsun Sabah’ın Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu’ndan öğrendik.

Türkçesi; Lockheed Martin firması ayak sürüyüp faturayı kabartma peşindeymiş... Bu yüzden iş 2028’den 2030’a doğru kayacak gibi görünüyormuş!..

Hasılı kelâm; yöneticilerimiz, Biden’ın yüzü suyu hürmetine elimizdeki en önemli kozları peşin peşin harcayıp kandırılmayı kabul etmiş, ABD ve NATO da fıtratının gereğini yapmışken, hâlâ “zafer” masalları anlatanlara ne denir ki?!