Dün,“Ya İstiklâl ya ölüm” parolasının ilk söylendiği Sivas Kongresi’nin 106’ncı yıldönümüydü.
Erdoğan buna ilişkin mesajında, o tarihi kongrede “manda ve himayenin reddedilerek, milletin kendi iradesine ve gücüne güvenmesinin ortaya konduğunu” vurgulayıp, “Bugün bizlere düşen görev, Sivas Kongresi'nin ruhunu daima canlı tutmak, birlik ve beraberliğimizi güçlendirmek, bağımsızlık ideallerimizi gelecek nesillere aktarmaktır.” dedi.
Bağımsızlık ideallerimizin de birlik ve beraberliğimizin de hâli ortada!..
Son olarak bir Anayasal kurum -YSK- da fiilen yok edilerek CHP’nin İstanbul Kongresi iptal edilip ortalık yangın yerine çevrildi... Türkiye’nin bağımsızlığı için o yolları kat ederek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuran CHP’nin akıbeti için de karar anına yaklaşılıyor.
Erdoğan Çin atasözüne atıfla, “tuhaf zamanlardan geçildiğini” belirtiyor... Dünya en vahşi biçimde yeniden kuruluyor... Ama içeride dalga dalga büyüyen/büyütülen bir kaos... Niçin ve ne adına?!
“Odak Kaydırmanın” Dik Alası
Erdoğan Salı günkü AKP MYK toplantısında da “terörsüz Türkiye” süreci için, “Odak kaymasına müsaade etmemek gerek.” demiş.
Ülkenin acilen halletmesi gereken onlarca sorunu varken, CHP’yi konuşturmak ve tartışmak “odak kaydırmanın” dik âlâsı değil midir?!
İşte derhal odaklanmamız gerekenlerden biri; MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “kurucu önder” ilân ettiği İmralı’daki teröristbaşının ayak oyunları ve Suriye’de kurulma aşaması tamamlanmak üzere olan “terör devletçiği”.
Salı günü bizzat AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Suriye PKK’sının başından beri şart koştuğu, ABD bölge valisi Tom Barrack’ın da desteklediği “ademi merkeziyetçilik, federasyonun biraz altında bir yapı” için şunları söylemedi mi?
“Biliyorsunuz bu teröre destek verenler birtakım meşru kavramları tüketim malzemesi olarak kullanırlar. Aslında ademi merkeziyetçilik diye bahsettikleri şey bir ademi merkeziyetçilik değil. Onun ademi merkeziyetçilik dediği şey bizim açımızdan terör devletçiğidir.”
Halbuki 10 Mart’ta ABD’nin Suriye’deki PKK’nın başı Mazlum Kobani ile Şam’ın yeni lideri Colani’yi masaya oturtup anlaşma imzalatmasından ne kadar da mutlu ve umutlu olmuşlardı.
Sözümona İmralı’daki teröristbaşının “silah bırakma” çağrısı, Suriye PKK’sını da kapsıyordu.
Adamlar ilk günden, “Hayır bizi kapsamıyor” açıklamasını yaptığı halde Bahçeli, “MHP için dikkate alınması gereken asıl çağrı İmralı çağrısıdır.” diyor, YPG/PYD’nin tavrını “süreci ağırdan almak ve çirkeflik” olarak nitelendiriyordu!..
Öte yandan kardeşi Mehmet Öcalan’ın İmralı ziyaretinden sonra teröristbaşından getirdiği, “Rojava’daki Kürtler asla silah bırakmaz” şeklindeki mesaj da DEM İmralı heyetince ustaca yalanlanarak görünmez kılınıyordu.
Biz Gördük Siz Görmediniz mi?
Bu arada biz ise 30 Temmuz ve 20 Ağustos’ta şunlara dikkat çekiyorduk:
- “Bahçeli’nin esas aldığı 27 Şubat çağrısı sürecinde teröristbaşının, Mazlum Kobani’ye gönderdiği bir mektup vardı hani... Herhalde bu mektup devletin bilgisi dahilinde gitmiştir ve yetkililerimizin elinde vardır. Açıklansın da teröristbaşı, Mazlum Kobani’ye ne talimatlar vermiş ve ‘çirkeflik’ yapanlar kimlermiş, hep birlikte öğrenip rahatlayalım!..”
- “Açıklayın da teröristbaşı, ‘Silah bırakın’, dahası ‘Özerklikten vazgeçin’ demiş mi dememiş mi, görelim. Dememişse; millete bunca aydır niye başka masallar anlatıldığını sorarız... Demişse de teröristbaşının hiç de sözü dinlenen ve bel bağlanılacak bir ‘kurucu önder’ olmadığı ayan beyan ortaya çıkmış olur!..”
Bahçeli’nin Geldiği Nokta
“Kurucu önder” açılımlı “terörsüz Türkiye” projesiyle, “Siyonist emperyalist plan ve projeleri” ortadan kaldırılıp “kardeşlik devrinin” başlayacağını anlatan ve dahi “vizyonları, bilgelikleri ve dağın ötesini görmekle” övülenlerin geldiği nokta mı?
MHP Lideri Bahçeli Salı günkü açıklamasında; “PKK’nın kurucu önderinin çağrısının bölücü terör örgütünün bütün bileşenleri için bağlayıcı olduğunu, SDG/YPG’nin bu çağrıdan muaf ve istisna olmadığını” tekrarladıktan sonra şunları vurguladı:
- “Bölücü terör örgütü türevlerinin bütünüyle önderleri nezdinde sadakat ve samimiyet testinden geçtiği, Siyonist alçaklığın mı yoksa İmralı’nın mı belirleyeceği olacağı yakında iyice anlaşılacaktır.”
- “PKK’nın ve PKK’lı teröristlerin önderi konumundaki İmralı’ya SDG/YPG’nin aynısıyla bağlılık göstermesi, 27 Şubat açıklamasına uygun davranış ve tavır içinde bulunması herkesin çıkarına olduğu kadar terörsüz geleceğe ve bölgesel huzura da azami düzeyde katkı sağlayacaktır.”
Bölücü terör örgütü türevleri, “önderlerine sadakat, samimiyet ve bağılılık testinden” geçiyormuş!..
Peki bu aynı zamanda Ankara-İmralı arasında da bir “samimiyet testi” değil mi?!
“Kurucu öndere” böylesine güvenildiğine göre, Suriye’deki teröristbaşına yazdıkları neden açıklanmıyor?.. SDG/YPG’nin “sadakatsiz” hâli, Ankara’nın üzerine titrediği teröristbaşının “kurucu önderliğinin” geri alınmasını da gerektirmez mi?..
SDG/YPG,“ABD-İsrail konsorsiyumunun yörüngesinde”, öyle mi?
İmralı “Kraliçesini” Duydunuz mu?
Teröristbaşının Mısır Kraliçesi Nefertiti gibi gördüğü, iktidar ve yazarlarının da el üstünde tuttuğu, İmralı heyetlerinin değişmez ismi Pervin Buldan’a kulak verelim.
Cevap mıydı, bilinmez; Bahçeli’nin o açıklamalarının hemen ertesinde, teröristbaşının, “Rojava (kuzey ve doğu Suriye)”deki gelişmelere dair değerlendirmelerde bulunduğunu, bu gelişmeleri “devlet heyeti” ile görüştüğünü belirtip şunları söyledi:
“Bizimle, DEM heyetiyle sadece Türkiye siyasetini, ama şunu dediğini birkaç sefer biliyorum. ‘Suriye ve Rojava kırmızı çizgimdir. Benim için orası ayrıdır.’ Yani Suriye'ye dair birkaç sefer bu belirlemeyi yaptı. Ama onun dışında Suriye ve Rojava'ya ilişkin bizimle bir değerlendirme yapmadığını ifade etmek istiyorum. Bunu ağırlıklı olarak devlet heyetiyle görüştüğünü, sorunu orada tartıştığını ve hatta eğer fırsat olursa, imkan olursa, fırsat yaratılırsa, orayla da bir iletişim kurmayı önemsediğini ifade ediyor. Evet, yani Rojava'yla bir iletişimin önemli olduğunu birkaç sefer vurguladı. Onlarla konuşup, onlarla kendileriyle tartışıp bu meselede nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini ve nasıl bir karar çıkması gerektiğini onlarla da konuşmak istediğini, tartmak istediğini ifade etti. Bu henüz gerçekleşmedi ama önümüzde yol alınırsa, süreç ilerlediği zaman içerisinde bu fırsat yaratılırsa, belki oraya dair, Rojava'daki yetkililerle görüşmeler, temaslar olursa, sanırım daha kolay çözülür diye tahmin ediyoruz.”
Bu sözlerin en net anlamı; demek ki, teröristbaşının Suriye’deki teröristlerine herhangi bir talimatı olmamış... Onlarla görüşürse, bir yol haritası belirleyecekmiş... Ve dahi “Rojava”ya yapılacak bir operasyonu, “başta sayın Öcalan kabul etmezmiş”!..
“Teröristbaşının görüşleri bunlarsa, kardeşi Mehmet Öcalan’ın 1.5 ay önceki sözlerini yalanlamak neyin nesiydi?” diye sormakla yetinip, Pervin Buldan’ın vurguladığı bir başka ayrıntıyı aktaralım.
Geçmişteki çözüm süreciyle bu dönem arasında büyük farklar bulunduğunu, en açık farkın ise “MHP’nin sürece destek vermesi” olduğunu bildiren Buldan, teröristbaşının da Bahçeli’nin tutumunu “devlet aklının devreye girmesi” şeklinde değerlendirdiğini kaydetti.
Geçmişteki çözüm süreciyle, şimdiki arasında büyük farklar varmış!..
Biz de büyük bir aynıyla vakiliği hatırlatalım.
Tarih 9 Kasım 2013.
İmralı’ya giden merhum Sırrı Süreyya Önder, dönemin Başbakanı Erdoğan’la yaptığı yaklaşık 3 saatlik görüşme hakkında bilgi verirken Erdoğan’ın, “Bana ne yapacağımı soruyorsun, söyleyeyim. Her şeyi yapacağım. Bir zamanı var ve bu konuda Apo ile anlaşmışım. Tek bir kırmızı çizgim var, o da Suriye’dir. Orada kuzey Irak benzeri bir yapılanmaya asla izin vermeyeceğim.” dediğini anlattı.
Teröristbaşı da sinirlenerek, şu karşılığı verdi:
“Sen de ona söyle: biz de merkezi Suriye devleti içinde Kürtleri asla eritmeyeceğiz. Bu da bizim kırmızı çizgimizdir.”
Teröristbaşı “kırmızı çizgisinde” milim değişiklik yapmadığına göre, “terörsüz Türkiye” mimarlarını bu defa da acaba kim “kandırmış” olabilir ki?!
Müyesser YILDIZ
5 Eylül 2025
Çok Okunanlar

Sizi yine kim 'Kandırdı'?!

Özgür Özel, Kemal Bey geri dönmek isterse ne yapacaksınız? sorusuna yanıt verdi

CHP İl Binasına geleceğini açıklayan Gürsel Tekin için flaş iddia

AKP kulislerinde CHP endişesi

Kayyum kararı sonrası ilk anket...

Hayatını kaybeden Nihal Candan'ın babasından itiraf: Bilseydim izin vermezdim

İrem'in iki bacağını, şoförsüz tır koparmış

Akıl ve alkış arasında Türkiye: Popülizmin bedeli, rasyonalizmin umudu

Görev süresinin sonuna yaklaşırken Ali Erbaş'a piyango

İktidar cephesinde seçim planları