Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2894
Dolar
Arrow
35,4879
İngiliz Sterlini
Arrow
43,2468
Altın
Arrow
3037,0000
BIST
Arrow
9.837

'YEE'deki yemeler: 'Firmaları yukarıdan başkanlık gönderirdi'

Haftalardır Yunus Emre Enstitüsü’nde (YEE) yaşanan, milyarlarca lirayı bulduğu öne sürülen yolsuzlukları konuşuyoruz. Başkan Yardımcıları olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş'ın eşi Rahmi Göktaş ile MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın oğlu Kutalmış Yalçın sessiz sedasız görevlerinden ayrıldı. Peşinden kurumda çalışan bazı personel gözaltına alındı, tutuklandı. Burada tam 6 yıl görev yapan eski başkan Şeref Ateş hakkında Almanya’ya gittikten bir gün sonra yakalama kararı çıkarıldı. Ama bugüne kadar, YEE’den sorumlu Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere hiçbir iktidar yetkilisinden ses çıkmadı.

Mayıs 2007’de “Yunus Emre Vakfı Kanunu” ile kurulan devlet destekli, yarı resmi YEE’ye, ilk başkanı Prof. Ali Fuat Bilkan’ın bazı özellikleri ve bir sohbette yaptığı açıklamalar nedeniyle dikkat kesilmiş ve sonraki yıllarda uzaktan izlemeye başlamıştım.

İsmiyle “müsemma”, faaliyet alanları ise son derece “ulvi” olan YEE’nin kurucuları önemli şahsiyetlerdi. Kurucu Mütevelli Heyeti; dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le birlikte AKP’li üç eski bakan ve TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’ndan oluşuyordu. Mütevelli Heyeti’nde, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’ndan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e çok sayıda bakan ve üniversitelerden profesörler vardı.

Yunus Emre Vakfı’nın Yönetim Kurul’unda da dönemin Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı İsmet Yılmaz ile Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Dr. Hakan Fidan gibi önemli isimler yer almıştı.

İlk Başkan Prof. Ali Fuat Bilkan’ın özelliği şuydu: o zamanki adıyla “cemaatin” kurduğu Fatih Üniversitesi’nden TOBB’a transfer edilmişti ve YEE’nin de cemaatin eline geçtiği söylenir olmuştu.

Tarihçeyi uzatmayayım; 2010’da Deniz Feneri’ndeki yolsuzluklar konuşulurken, Ankara’daki tarihi Tekel binasının meçhul bir fiyatla 49 yıllığına Yunus Emre Vakfı’na kiralandığı ortaya çıkınca şunları yazdım:

“Deniz Feneri’nde kişilerin bağışları söz konusu. Buradaki ise garip, gureba, yetim başta, 70 milyonun hakkı. Ne denli ‘ulvi’ hizmette kullanılacak olsa da, ne kadar ‘hukuka’ uydurulsa da, ‘Kimin malı, kime veriliyor?’ diye sormamız gerekiyor. O yüzden kimse kusura bakmasın!.. Ve bir soru; vakıflar mı devletleştiriliyor, yoksa Devletimiz parça parça vakıflara mı devrediliyor?!”

SORUŞTURANLAR DEVEDE KULAK 

17/25 Aralık yolsuzluk operasyonundan sonra YEE’nin yurt içi ve yurtdışı teşkilâtlarının “FETÖ”den temizlendiği açıklandı, ama gelinen durum da ortada. 

Burasını “uzaktan takip ettim” dedim ya, öncelikle şunu belirteyim; şimdi gündemde olan yolsuzluk rakamları, konuşulanların yanında devede kulak kalıyor. İnşallah savcılık ve müfettişler sonuna kadar gider. Özellikle yurt dışındaki ihale ve harcamalar konusunda!..

Mevcut soruşturmadan bazı notlar aktaracak olursak; 15 kişi hakkında yakalama kararı çıkarıldı. 11’i bulundu, 8’i tutuklandı. Gizlilik kararı bulunan bu dosyadaki yolsuzluk miktarının bile 2 milyar lira olduğu tahmin ediliyor.

Üstelik şimdilik soruşturma konusu yapılan; 200 bin liranın altındaki mal ve hizmet alımları. Özelliği, 200 bin liranın altındaki harcamanın ihalesiz, doğrudan başkan yetkisiyle gerçekleştirilmesi.

Bir başka ilginç nokta; sadece eski başkan Şeref Ateş’e odaklanılması. Oysa Ateş dönemi de olsa, Bakan Mahinur Göktaş’ın eşi Rahmi Göktaş ve MHP’li Semih Yalçın’ın oğlu Kutalmış Yalçın’ın yanı sıra nedense hiç gündeme gelmeyen üçüncü bir isim daha Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı. Nitekim birçok sözleşmede özellikle Göktaş ve Yalçın’ın imzasının bulunduğu öne sürülüyor.

Konuya vakıf olanların tespiti şu:

“Zarar o kadar büyük ki, burada durmaz. Ya birileri daha gider veya dosya kapatılır.”

Bu arada; yolsuzluk iddiaları savcılığa intikal etmeden önce denetimi yapan Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü müfettişlerinin vahim tabloyu ilettiği kimi yetkililerin, “Dünyaya rezil olmayalım, bu işi kapatalım.” dediğinin öne sürüldüğünü de kaydedelim.

TUTUKLANANLARDAN BİRİSİ BARINMA EVİNDE KALIYORMUŞ 

Halen devam eden soruşturma dosyasında; “suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklamak” ve “hizmet nedeniyle görevi kötüye kullanmakla” suçlanan isimlere gelelim.

Eski Başkan Şeref Ateş döneminin Destek Hizmetleri Daire Başkanı M.Ç., Strateji Daire Başkanı S.Y. ve Özel Kalem Müdürü M.D.’nin yanı sıra 5 kişi daha gözaltına alınıp tutuklandı.

Evvela bu 5 kişinin hakimlik sorgusunda neler anlattığını aktaralım.

E.E. isimli şüpheli, “…… isimli firmanın sahibi olarak ben görünüyorum. Ancak şirkette işlemleri ben yapmadım. A.Y. isimli şahıs gerçekleştirdi. Eğer sahte fatura düzenlendiyse bilgim yok, imzalar da bana ait değil.” dedi.

E.T.E., şirket kendi adına olsa da işlemleri Ş.Ö.’nün yaptığını, borçları nedeniyle üzerindeki hisseyi yine onların yönlendirdiği, ismini hatırlamadığı bir şahsa devrettiğini söyledi. Avukatı da E.T.E.’nin üniversitede son sınıf öğrencisi olduğunu, Ş.Ö.’ye sadece genel bir vekalet verdiğini, E.T.E.’nin muhasebeci olan annesinin, şirketin onun üzerine kurulduğunu anlayınca hisseyi devrettirdiğini ve şirkete ait evraklarda hiçbir imzasının bulunmadığını bildirdi.

Akli melekeleri yerinde olmadığı belirtilen F.K. da Ş.Ö.’nün ismini verip şirketin kendi adına olduğunu, ama tüm işlemleri yapan Ş.Ö.’nün kendisini istismar ettiğini kaydederken avukatı, “Müvekkil burada bir maşa durumundadır.” diye konuştu.

M.K. isimli şüpheli ise olayla hiçbir ilgisinin bulunmadığını, kimlik fotokopisi alınarak şirket kurulduğunu, şirket kurulduğundan haberinin dahi olmadığını söyledi.

En ilginç olan ise çay ocaklarında günlük 450 liraya çaycılık yaptığı belirtilen H.K.’nin durumu. Avukatı, H.Ö. isimli kişinin müvekkilinin zor durumundan yararlanarak vekalet çıkararak şirketi kurdurduğunu öne sürüp H.K.’nın hiçbir imkânı olmadığı için 3 yıldır barınma evlerinde kaldığını vurguladı.

SADECE O İSİM YUKARIYA İŞARET ETTİ 

Şeref Ateş döneminin iki daire başkanı ve özel kalem müdürüne gelince; Strateji Daire Başkanı S.Y. burada 12 yıldır çalıştığını, herhangi bir disiplin soruşturması dahi geçirmediğini, faturalar birimlerden kontrol edilerek geldiği için bunların sahte olduğunu bilmediğini anlattı.

Eski özel kalem müdürü M.D., görevleri arasında satın almanın bulunmadığını, firmalarla hiçbir iletişim kurmadığını, ihale yapmadığını, evraklardaki bazı imzaların vekaleten kendisinin yerine bakan kişiye ait olduğunu iddia ederken avukatı da, “Bir imza hiyerarşisi vardır. Başkan özel kalemine bir talimatta bulunuyor. Birimlerden gelen talepler, müvekkilin imzasından geçmeden başkana ulaşamamaktadır. Dolayısıyla atılmış olan imzalar usulü imzalardır. Problem olan imzalarda müvekkilin imzası bulunmamaktadır. Bir kısmı vekaleten atılmış imzadır. Vekalet eden kişinin ismi dahi bulunmamaktadır.” şeklinde savunma yaptı.

Yolsuzluk iddialarında ismi ön plana çıkan Destek Hizmetleri Daire Başkanı M.Ç. ise yukarıyı işaret eden tek kişi oldu. M.Ç. şöyle konuştu:

“Kuruma 2012 yılında girdim. Satın alma ve idari işler bölümünde yıllarca çalıştım. Daha sonra özel kalemde işe başladım. Başkan Beyin talimatı ile buradaki satın almaları yapmam istendi. Öncelikle üç tane teklif danışmaya gelirdi. Tekliflere istinaden satın alma dosyasında şablon oluşturduktan sonra imzaladığım evrakı memur imzalar ve özel kaleme teslim ederdim. Daha sonrası beni ilgilendirmezdi. Ben kurumdan herhangi bir menfaat görmedim. Firmaları bilmezdim. Firmaları yukarıdan başkanlık gönderirdi.”

M.Ç.’nin avukatı da, “Müvekkilim suç işleme kastıyla hareket etmemiş, kendisine talimat olarak verilen görevleri yerine getirmiştir. Hizmet içi eğitim verilmemiştir. Hazırladığı evrakın neye ilişkin olduğunu tam olarak bilmemektedir. Sadece satın alma komisyonu olarak aldıkları teklifleri başkana iletmekle yükümlüdür. Satışların yapılması ve paranın alınması aşamasında bir sorumluluğu yoktur.” dedi.

Acı bir tesadüf olarak, kısaltması “YEE” olan Yunus Emre Enstitüsü’nde neler, nasıl yenildi; takibi sürdüreceğiz.

Müyesser YILDIZ

13 Ocak 2025