Son günlerde yine bir anket çılgınlığıyla karşı karşıyayız. Siyasetin bu kadar matematiğe indirgenmesi, siyasi partilerin siyaset üretme kapasitelerini sınırladığı için son derece tehlikeli.
Unutmamak gerekir ki siyaset, sadec ematematiksel bir iş değildir. Onun analitik yanı daha da önemlidir. Nitekim 2019 seçimlerinden sonra muhalefetin siyaseti yalnızca matematiğe indirgeyip gelecek cumhurbaşkanlığı seçimlerine kesin olarak kazanılmış olarak bakmasının sonuçlarını hep beraber gördük: özgüven patlaması, toplumla temas yerine elitler arasına sıkışmış bir ittifak görüntüsü ve sonuçta mağlubiyet.
Gelelim anket meselesine… İlk olarak şunu hatırlatmalıyım: Seçim gündeminin olmadığı bir dönemde kararsızlar dağıtılmadan ortaya çıkan farkı baz almak gerekir.
Çünkü bu oranlar sandıkta oransal ya da özel yöntemlerle dağılmıyor ve kararsız seçmen seçim dönemindeki temel beklentileriyle iktidarın son bir yıllık ekonomik performansına göre bir partiye yöneliyor. Unutmamak gerekir ki mevcut durumda kamu gücünü elinde bulunduran iktidar, bu açıdan göz boyamak için muhalefete kıyasla büyük bir avantaja sahip.
İşte bu noktada benim bir araştırmacı olarak gözlemim şu: Ak Parti seçmeninde daha önce gözlemlemediğimiz oranda bir duygusal kopuş ve kalıcı kopma var. Fakat CHP’deki yükselişin devam ettiğini gösteren bir trend de gözlemlemiyoruz.
Evet, CHP’nin kalıcı olarak %30’un üzerine çıkması elbette anlamlı. Ancak hatırlamak gerekir ki Kılıçdaroğlu da partinin oy oranını %20’den %25 bandına taşımış ve dillere pelesenk olan “orta gelir tuzağı” gibi o oranda takılı kalmıştı. Ayrıca mevcut oran CHP’nin seçim kazanması için yeterli de değil.
Yani CHP, belli bir oranda oyunu yükseltmiş olsa da ülkenin kahir ekseriyetinin Türkiye’nin yönetilemediği konusunda mutabık kaldığı bir ortamda henüz ülkeyi yönetme yetkisini alabilecek bir çoğunluğa ulaşabilmiş değil. Başka bir ifadeyle seçmen, ülkeyi kimin yönetemediği konusunda bir görüş birliğine varmış olsa da henüz ülkeyi kimin yönetebileceğine karar vermemiş.
Şüphesiz buna namzet yegane parti de CHP. Ancak bu, CHP için avantaj olduğu kadar, AkParti için de avantaj. Çünkü kararsız seçmen, CHP’nin ülkeyi yönetemeyeceği algısına kapıldığı anda üçüncü bir güçlü alternatifin yokluğunda yine aslına rücu eder.
Peki, bu nasıl engellenebilir? Seçmen, böyle büyük kriz ortamlarında ülkenin kim tarafından ve nasıl yönetileceğini duymak ister. Dolayısıyla CHP’nin komplike program hazırlıklarına yönelmektense seçmene 5N1K gibi basit soruların cevaplarını vermesi gerekiyor.
Şüphesiz CHP’nin Türkiye ütopyasına dair kapsamlı bir programı olması anlamlı ancak bu da bir riske gebe: Altılı Masa’nın 2400 vaadi gibi seçmenin dikkat eşiğini aşan bir vaatler setinin ortaya çıkması ve partiyi içine kapatan bir sürecin doğma olasılığı…
Bu riskin önüne geçmek için CHP’nin Türkiye’nin ekonomi, göç ve sağlık gibi öncelikli meselelerine yükte hafif pahada ağır cevaplar üretmesi gerekli. Başka bir ifadeyle CHP, akut dönem vaatleriyle uzun vadeli Türkiye vizyonunu bir birinden ayırmayı başarabilmeli. Bu da neticede “kim ve nasıl yönetecek?” gibi basit sorulara basit cevaplar üretmekten geçiyor. Tıpkı AkParti’ye iktidarın kapılarını açan “3Y” gibi akılda kalıcı ve basit cevaplar üretmekten…
Çok Okunanlar
Dondurulmuş halleri daha fazla vitamin ve mineral sunuyor. İşte o ürünler
20 Eylül 2024 cuma reyting sonuçları
1 Ekim'den itibaren bu telefonlarda WhatsApp çalışmayacak!
Artık İngiltere’ye sadece vize ile bile girilemeyecek
Melih Gökçek’in mal varlığına haciz konuldu
CHP için Riskler ve Fırsatlar
Hulusi Akar muhafazakar insanları sokağa çağırdı
Metin Arolat'ın 16 gün önce katıldığı program yeniden gündeme geldi
İsrail'den Hizbullah'ın üst düzey askeri komutanı öldürüldü iddiası
Gösteri toplumunun mahkumları