Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Dönüşüm

Son dönemlerde ülkenin dengesi epey şaştı. Dizilerde olay akışına tamamen zıt şeyler olur sonra da hepsi rüya çıkar ya, işte tam öyle bir Ekim sonu yaşadık. Belli ki söylemler zamanın ruhuna göre değişiyor. Biz nesnel veriler üzerinden yaşadığımız topraklar üzerinde 150 yıllık bir yolculuk yapalım.


1914 sayımına göre nüfusun Hakkâri ve Van sancaklarında %26’sı, Muş, Bitlis, Siirt sancaklarında %27’si, Diyarbakır sancağında ise %14’ü Ermeni. Bu yüzdelikler kent merkezleri ve köylerin toplam oranları. Merkezlerde ise durum farklı. Muş merkezin %50’si, Van Merkezin %42’si, Diyarbakır merkezin %30’u Ermeni. Merkez nüfusları önemli çünkü yaşam ve kültür kentlerde şekilleniyor. O dönemin yaşantısında köylüler köle. Gayrimüslimler ise ekonomik hayatta baskın ve belirleyici. Bunu Osmanlı şeriye sicilleri ve Avrupalı gezginlerin anıları teyit ediyor. Köylü açlık sınırında yaşayan yarı asker yarı çiftçi. Kent merkezinin kimlerden oluştuğu kent kültürünün kimlere ait olduğunu gösteriyor. 


Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir.” olarak bilinen vecizesinin aslı; “Türkiye'nin asıl sahibi ve efendisi kimdir? Türkiye'nin gerçek sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür.” şeklinde. 1 Mart 1922’de TBMM’nin üçüncü toplantı yılını açarken söylüyor. Derinliği hayranlık uyandırıcı. Bu söz Anadolu’da komünizmin gelebileceği son nokta. Türkiye’de kentler köylülerin omuzları üzerinde yükseliyor, kentleri siz besliyor, orduları siz oluşturuyorsunuz, farkına varın ve paylaşımdan hakkınızı alın demek. Ancak cumhuriyetin ilk yüzyılında köy ve köylülük yok oldu. Tarım bitti. Toprak makinenin kölesi oldu, biz hala toprağın kölesi kaldık. 


1927’de nüfus sayımı yapıldığında İstanbul’un %31’i gayrimüslim. Nüfusun %50’si tarımla uğraşıyor.  Türkiye’de 1.2 Milyon insanın aile içinde konuştuğu dil Kürtçe, genel nüfusa oranı %8,69. Kürtçe anadil oranı Diyarbakır’da %69, Siirt’te %74, Bitlis’te %75, Van’da %77, Hakkari’de %89.


2002 yılı Aralık ayında televizyonda bir bakanın ağzından inşallah sözcüğünü duyduğumda yaşadığım şaşkınlığı hala hatırlıyorum. Devlet gerçek dünyaya ait bir kavram. Hayırlısı, kader, mukadderat ise insan ile yaratıcısının özeli. Bakan inşallah demez, yapar ve oldurur. Devlet yerine getirir, imar eder, kentsel dönüştürür, kalkındırır, yıkar ve baştan yapar ama işini Allah’a bırakmaz. Çeyrek asırdır başımıza gelenlerin sebebi işte bu. Devletsiz kalma pratiği olmayan bir ulus olarak 21. yüzyıla girdiğimizden beri başımızda bizi gözeten bir devlet yok. Biz ise halen kurtarıcı bekliyoruz. Sahipsiz kalma pratiğimiz olmadığı için kendi kendimizi kurtarma pratiği de gelişmemiş, her seferinde biri çıkagelmiş.


14 Mayıs 2023 seçimlerinden sonra d’Hondt sistemi ve yasa kaynaklı milletvekili dağıtım haksızlığı sebebiyle TBMM’de; AKP %45, CHP %21, DEM %10, MHP %8,5, İYİP %5, Saadet %3,5, DEVA %2,5 ve Yeniden Refah yalnızca %0,7 temsiliyete yani söz hakkına sahip. Bu seçimden hemen 10,5 ay sonra yapılan 31 Mart 2024 mahalli idareler seçiminde il genel meclisinde CHP %34,5, AKP %32,50, Yeniden Refah %7, MHP %6,5, DEM %6 oy aldı. Demokratik bir ülkede yaşıyor olsaydık meclis güvenoyu almak için kendiliğinden erken seçim kararı alırdı. Zira kısa zamanda yaşanan bu oy kayması toplumun 14 Mayıs 2023 genel seçimindeki tercihinden fena halde pişman olduğunu gösteriyor. 


1,5 yıldır ekonomiyi düzeltme çalışmaları ve suni gündemlerle oyalanıyoruz. Bu süreçte geride güçlü bir anayasal dönüşüm hazırlığın yapıldığı anlaşılıyor. TBMM bu haliyle halkın iradesini doğru yansıtmaktan çok uzak. Anayasa gibi devletin iskeletine dair bir konuyu ancak toplumun güncel iradesiyle oluşan yeni bir meclis çözebilir. Halkın desteğini çektiği bir meclis önceki tarihli seçimden aldığı sandalye çoğunluğuna dayanarak anayasa değiştiremez. O halde bir erken seçim istemek için ne duruyoruz? Neden bize tevdi edilen gündemlere bağlı kalıyor, erken değil derhal seçim mitingiyle toplumdaki değişim talebine el yükseltmiyoruz? Anlamıyorum.