Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
34,9385
Dolar
Arrow
32,5064
İngiliz Sterlini
Arrow
40,8451
Altın
Arrow
2441,0000
BIST
Arrow
10.087

Kira/tahliye konusu ve gözden kaçanlar

12 Punto'daki ilk yazımda son 2 senedir büyük çoğunluğumuzu etkileyen kira/tahliye konusu ve genel olarak kentsel dönüşüm hakkında gözden kaçanlardan bahsetmek istedim. Dilerim hukukçu olmayan okuyucularda bir farkındalık yaratabilirim.

Son yıllarda gıda pahalılığından sonra en çok barınma sorunu ile uğraşıyoruz. Geldiğimiz noktada bu soruna bir yerinden temas etmeyen kalmadı. Evsiz bir nesil geliyor ve kiracı doğal olarak kiraladıkları taşınmazdan belirleyici bir olay olmadıkça ayrılmama eğiliminde.

Bu sebeple konu haklı/haksız boyutundan çoktan çıktı, alınan kararlara hukuki değil iktisadi gerekçeler yön veriyor, hukuk artık yalnızca bir infaz yolu olarak görülüyor.

Milyonlar değerindeki taşınmazından az getiri elde eden mal sahibi tüm hukuki tuşlara bastığında istediğini elde edebiliyor, bu dava yükünden çekinen kiracının tahliyeden başka çaresi kalmıyor.

Farklı yasalara tabi şekilde pek çok tahliye yolu varken Putin gibi karşı tarafı tüketme stratejisi başarı sağlıyor. Buna karşın kiracıların Bakanlıkça finanse edilen adli yardım haricinde kamusal başka bir desteği yok.

Hal böyleyken her genel seçim öncesinde olduğu gibi konut kredi faizleri düşürülürse kiracıların oturdukları evleri görece makul bir değere satın almaları sonucu bu davaların sulh ile sonuçlandığını da görebiliriz. Tabii bu durumda içeriye emlakçıyı sokmayan kiracının pazarlık masasına 1-0 önde oturacağı ve bu döneme kiracısız giren mal sahibinin büyük kazanç sağlayabileceği ihtimalleri de mevcut.

Yazının ikinci bölümünde kentsel dönüşüm konusuna girmek istiyorum.

Ülkemizde genel olarak imar mevzuatı ve uygulaması vatandaşa yardımcı olmaktan çok uzakta. Ve ne yazık ki İstanbul’un 6 Şubat’ı yaklaşıyor.

Türkiye’nin kalbi kriz geçirmek üzere ve biz %1 bile hazır değiliz. Ülkenin en kötü ihtimalde bağımsızlığı, en iyi ihtimalde ise nitelikli iş gücünün kaybı söz konusu. O halde mevcut durumda olağanüstü yollara başvurmanın abartı olmayacağı düşüncesindeyim.

9 Kasım 2024 itibariyle kentsel dönüşümdeki karar yeter sayısı 2/3’ten %51’e düşürüldü. Artık salt çoğunluk tarafından verilecek hızlı kararların doğal olarak daha fazla usulsüzlük, haksızlık ve hukuksuzluk getireceğini göreceğiz.

Bunlara mahal vermeden, tekil olarak iktisadi mecburiyetlere katlanmak yerine kamusal müdahaleleri tercih ederim. İstanbul’u bambaşka bir metotla ve derhal kurtarmamız gerektiği çok açık.

Binbir sebepten dolayı çürük binasını bunca sene yenileyemeyen vatandaşı ani ve hızlı kararlar almaya zorlamak, İstanbul’u dönüştüremez. Yalnızca kentsel dönüşememe deneyi yapmış, yerli ve milli yeni bir sorun yaratmış oluruz.

İstanbul sadece İstanbullulara bırakılamayacak kadar özel ve ülkemiz için hayati bir yer ve bu tarihi kentin yenilenmesi, 500 yıl sonra bize ilk defa İstanbul’a planlı ve nizami şekilde yerleşmemize vesile olabilir.

Deprem riskini her daim taşıyacak olan kentimizin sanki deprem olmuş gibi özgürce dönüşmesi lazım.

İstanbul’un şu an olduğu gibi parsel/vatandaş-müteahhit ekseninde değil, kamu himayesinde ada/mahalle bazlı yenilenmesi lazım. Sokak ve caddelerin en çağdaş haliyle yeniden çizilmesi, altyapının yenilenmesi, dikey mimariye göre toplu şekilde yapılaşarak zeminde olabildiğince boş/yeşil alan bırakılması ve bütçenin üretilen ekstra taşınmazlarla desteklenmesi yoluna gidilmeli.

Kentin yaşlanan nüfusunun da bu yolla kentten kalıcı olarak ayrılması sağlanabilir. Aslında Paris de farklı gerekçelerle 150 yıl önce bu şekilde düzenlendi, yani elimizde dünyaca ünlü bir örnek de var.

Dilerim birilerinin siyasi ajandasında böyle kamusal yaklaşımlar vardır. Keza geçtiğimiz on ve yüz yıllar gösteriyor ki biz kentsel dönüşemiyoruz, merkezi veya yerel idarelerin bizi kentsel dönüştürmesi lazım.”