Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.367

Adanalı kebapçının tokadı

Televizyona bakıyorum. 

Birkaç günüdür yoğun şekilde Ponzi kelimesi dolanıyor ortalıklarda, anlayamıyorum.

Sosyal medyaya girince yine benzer haberler ile karşılaşıyorum. 

Banker Kastelli benzetmesi yapılınca jeton anında tiring diye düşüyor.

Bir gülme alıyor.

Haberde geçen isimler çok tanıdık.

Sevilen, güvenilen ve yıllardır medya desteği olan isimler.

Genellikle cici babaları ile gündemdeler.

Bazen de kafamızı ütüleyen damat haberleri kulak çeperlerimize çarpıyor ve tenis topu misali anında geri uçuyor.

İşi gücü pek olmayan, tek maharetleri golden apple damat olan, bir baltaya sap olamamış, ancak cevval, cin gibi uyanık temiz yüzlü bebeler.

Kariyerini “alın teri” yerine, daha geçerli olan “kasık teri” modeline bağlayan şehzadeler. 

Bu enderun bebelerinin maaşları var mı bilmem ama SSK’larının olmadığına bahse girerim.

Bu haberleri okuyunca birkaç sene önce İstanbul’da bir banka müdürü, fakülteden arkadaşımla konuştuklarım aklıma geldi.

"Bu sporcular ve sanatçılar bu kadar parayı ne yapıyorlar?" diye sormuştum. 

Ne işçi maaşı ödüyorlar, ne vergi, ne de stopaj. 

Kira da yok.

Hep kar.

Buna rağmen ne bir cami veya hamam, ne de bir okul yaptırıyorlar. 

Bildiğimiz hiçbir imaretleri veya vakıfları ya da hayır hasenatleri yok. 

Ne olacak bu kadar paradan. 

Damatlara mı saklıyorlar; diye sormuştum.

Biz damat olarak avucumuzu yaladığımız için kıskançlık krizine girmiş de değiliz ha.

Sevabın gizlisi makbul deyip, etrafa duyurmadan yapıyorlar ise Allah kabul etsin, daha çok versin. 

Bizim gibi fesat günahkarları da Yüce Mevlam ıslah etsin, affetsin.

Neyse, müdür arkadaşım,

“Öyle bir hassasiyetleri yok. Biz onların paralarını çok çok yüksek faizle özellikle kredi notu bozuk ya da kredi limitleri dolu şeytan iş adamalarına satıyoruz” demişti.

Kastelli’yi duyunca banka müdürü arkadaşımın söyledikleri aklıma geldi.

Neden Şenol Güneş, Rıza Çalımbay, Aykut Kocaman, Oğuz, Ali Gültekin, Feyyaz Uçar, Samet Aybaba gibilere yıllardır yüklendiklerini düşündüm.

Neden İstanbul’dan uzak tutulmaya çalışıldılar?

Oğuz Çetin, İTÜ, İnşaat Mühendisi

Aykut Kocaman, İTÜ, İnşaat Mühendisi

Metin Tekin, İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi

Ali Gültiken, Marmara Üniversitesi, İşletme

Feyyaz Uçar, Marmara, BESYO

Samet Aybaba, İskenderun Teknik Üniversitesi, Maliye

Şenol Güneş, KTÜ, Eğitim Fakültesi

Bu isimler ülkede sınırlı sayıda üniversite varken, oralarda okuma azmi göstermişler. 

Yüksek Tahsil şart mı!

Değil tabi ama bir veri olarak alabiliriz. 

Olanaksızlıklardan dolayı eğitimini yarıda bırakmış ahlaklı sporcularımızın sayısı da çok fazla.

Zurnanın zırt dediği yer zaten burası.

Ahlaklı ve eğitimli olanlar,

Cumhuriyet değerlerini içselleştirenler,

Fetöye himmet vermeyenler, 

Allahsız hoca efendilerinin artık çayına tenezül etmeyenler, hoca efendilerinin terli atletini yalamayanlar, hoca efendilerinin halıya serptiği portakal kabuklarına sıçan gibi üşüşmeyenler……

İstanbul’a ve finansmana yaklaşmasın diye televizyonlardan ve gazetelerden doğrandılar.

Velev ki istanbul’a gelsinler anında bombardımana tutuldular kiralık kalemler tarafından.

Bu espiyonaj haberlerine ve algı operasyonlarına alet olan medya bir öz değerlendirme yapmalı.

Neden yanlış tarafı desteklediler?

Bilmeden yaptılarsa çok ayıp. 

Avanta karşılığı, ya da okyanus ötesinden aldıkları talimat ile bilerek, isteyerek ise esas ahlaksız olan “Medya”nın ta kendisi. 

Destekledikleri ve sürekli sırtını sıvazladıkları Fetöcü ve tefeci çıkarken, neden sürekli aşağıladıkları pür-i pak hala kariyerlerine gözlerden uzakta devam diyor? 

Bu arada bu isimleri hayatımda yakından görmedim. Bazılarını uzaktan görmüşlüğüm vardır elbette.

Kefilleri değilim, basından gördüklerimle yazıyorum.

Algoritmayı derinleştirdikçe bu isimler sistem dışında olmalıymış. 

Çünkü, hikaye şöyle;

Fetö himmet istiyordu,

Banka para bekliyordu,

Kredi notu sıfırın altında olan batık iş adamı kredi dileniyordu,

Medya bastırıyordu, masraflar ağırdı, bir şişe petrus 10 bin dolardı.

Avantacı ayak takımı medya çakalları restorana doğru ilerliyordu.

Şunu öne çıkarın, bunu doğrayın diye talimat veriyordu.

Ahlaklılar sistemin dışına itiliyordu.

Ve son.

Bu süre zarfında en çok aşağılanan isimlerin başında gelen isimlerden biri de Şenol Güneş Hoca idi.

Doğranıyordu televizyonlarda, gazetelerde.

Himmet vermediği, Pensilvanyalı sahte hoca efendilerine biat etmediği için,

Saçı, başı, kıyafeti üzerinden akıl almaz eleştirilere maruz kalıyordu.

Futbolcuları ile gayet rahat anlaştığı halde, dediği anlaşılmıyor diyorlardı.

Alegorik işlerin adamı değildi.

Haramı helali biliyordu.

Hakkına razıydı.

Kuzey’in Güneş’iydi.

Çocukluğumuzda kuzeyin güneşi ile ısınıyorduk

Kuzeyin Güneş’ini takip ediyorduk. 

Kariyerimizin her basamağında bu güneş yörüngesinin izi vardı belki de.

Nasıl Fener’in Cemil’i, Selçuk Yula’sı, Beşiktaş’ın Metin’i, Samet’i, Rıza’sı var ise Trabzon’un da Şenol Güneş’i, Ali Kemal’i vardı.

Çocukluğumuz Karadeniz Fırtınası Trabzonspor’un üst üste şampiyonluğuna rastladığı için epeyce şanslıymışız. 

Bizden sonraki nesil tam 38 yıl beklemek zorunda kaldı şampiyonluğun nirvanasına varmak için.

Bu şampiyonlukların en önemli yapı taşlarından birisi İskefiyeli Öğretmen Şenol Güneş’dir.

Trabzon Merkez Karakaya ilköğretim okulunda öğretmenlik yapmış.

Milli Takımın başında Brezilya’nın ardından Dünya üçüncülüğü, 

Trabzonspor’un başında iken kazanılan şampiyonluklar, 

Beşiktaş’taki art arda şampiyonluklar, 

Güney Kore’de efsane olması.

Bu kariyer Dünya’da kimde var, ben bilmiyorum. 

Cahilliğime verin. 

Bilen varsa, bana da yazın, ben de öğreneyim. 

50 yıllık kariyerinde en ufak bir sinir bozucu, keşke olmasaydı denilen bir olay yok.

Aykut Kocaman’da var mı?

Oğuz Çetin’de var mı?

Metin Tekin’de var mı?

Rıza Çalımbay’da var mı?

Feyyaz Uçar’da var mı?

Ali Gültiken’de var mı?

Bildiğim kadarıyla ne bu isimlerde, ne de benzerlerinde yok.

Ne kendilerinin, ne de ailelerinin absürt bir magazinsel olay ile anıldığına şahit olmadı ülke. 

Şenol Hoca’nın yakaladığı başarılar kendisine değil de öncekilere yazıldı, 

Cevap bile vermedi.

Yukarda adı geçen isimler medya maymunlarına yakın durmadı.

Siyasi ortamlardan ezelden uzak durdular.

İşlerinden başka bir olay ile ülke gündemini meşgul etmeyince ailelerini de kimse tanımadı. 

Yüzde bilmem kaç haksız faiz almak için, paraları çuvallayıp taşıyacak damatları yok muydu bu isimlerin!

Bunları söyleyince,

Fenerli dostlarım Saraçoğlu’nda “Bordo Mavi kravat taktı” diyorlar.

O kadar da kusuru olsun be bre adam! 

Akşam yiyip içtiklerinin parasını kim öderse ya da cebine az da olsa harçlık kim sıkıştırsa, dümenini o tarafa kıran kalın kafalı medya sansarları.

Şenol Güneş, bir Cumhuriyet öğretmeni olarak fikr-i hür vicdan-ı hür irfan-ı hür nesiller yetiştirirken, 

Aykut Kocaman, Oğuz Çetin, Feyyaz Uçar, Abdullah Ercan, Hami Mandıralı gibi isimler Türk Futbol Tarihine altın harflerle yazılırken,

Bazıları da FETÖCÜ ve TEFECİ tipitipler yetiştirmiş.

Bu yazıyı yazarken açık olan televizyondan haber geçiyor. Beşiktaş’a başkan adayı olan Hasan Arat’ın yanında Samet Aybaba, Feyyaz Uçar, Ali Gültekin duruyor.

Belki de son olayların ardından artık “ahlak” ve “teknik kapasite” ön plana çıkacak.