Yazının başlığına bakıp da ilahiyat ya da mühendislik yazısı sanmayın.
Deprem için yardıma gelen Hollandalı yardım ekibinden arakladım bu başlığı.
“Siz ne yaptınız ki TANRI sizi bu kadar sert cezalandırdı” demişti.
Neyse, işin orasını uzmanları düşünsün.
Bolca var ülkemizde.
Her an ekrandalar.
Ben bu yazıda basit bir hesap ile “düşük ahlakın” topluma maliyetini meşhur bir Yeşilçam filmi üzerinden hesaplamaya çalışacağım.
6 Şubat.
Ülkenin 11 şehrini yıkıp geçen yüzyılın afeti.
Binlerce insanımızı kaybettik.
Binlerce binamız yıkıldı.
Şehirlerimiz, altyapımız alt üst oldu.
Geçenlerde depremin en sert vurduğu illerden biri olan Hatay ili merkezinde bir inceleme yaptım.
Moloz bir şehir havası var.
Asi nehrinin havzasına kurulan yeni şehir yerle bir olurken, dağın eteğine yıllar önce geleneksel-eski metotla inşa edilmiş evlerde bir hasar göremedim.
Dere yatağına yapılan çok katlı binalar zemindeki sıvılaşma neticesinde yerle bir olmuş.
Binlerce vatandaşımızı kaybettiğimiz Rönesans sitesi, yerin altına 3 kat bodrum üzerine yapılmasına rağmen, zemin o kadar kötüymüş ki 10 metrelik derin temele rağmen ayakta kalamamış.
Geçtiğimiz 25 yılda yapılan binaların neredeyse hepsi yıkıldı.
Projeleri mühendislerce tasarlanmış ve onaylanmış, denetimi yapılmış, iskanı alınmış binalar yerle bir oldu.
Bilimcilerin 3-4 kattan fazla yapmayın dediği tarlaları arsaya dönüştürerek oluşturulan RANT’a dayanamayan milletimiz, tam zenginlemek üzereyken, elastik hareket gereği, eskisinden daha beter hale geldi.
Malının yanında canlarını da kaybetti.
Telafisi mümkün değil.
Yeşilyurt’da kayısı bahçelerine yapılan 15 katlı binalar ağır hasar alınca, dinamitleniyor.
Sandı ki, 3 kata imarlı arsasının 13’a çıkmasıyla havadan 3-5 fazla daire sahibi olmuştu.
Ancak tabiat olmayacak işe izin vermeyecekti,
Vermedi de.
Hem havadan-irtifaktan aldığı evler, hem de canı cananı tarumar oldu.
Binlerce insanımızı kaybettik.
Çoğu büyük maddi manevi emeklerle yetişmiş binlerce doktor, mühendis, öğretmen, meslek erbabı.
Hepsi trajik bir şekilde hakkın rahmetine kavuştu.
Yüce Mevla rahmetiyle muamele etsin.
Berlin’e, Stalingrad’a, Hiroşima’ya ve Nagasaki’ye ne olduysa bize de aynısı oldu.
Ama farklı bir modelle.
Havadan bombalama olmadan.
Bu eğitimli nesli yetiştirmenin maddi karşılığı 100 milyar dolardan fazla bir rakama karşılık geliyor.
Yeniden yetiştirmenin alacağı zaman ve duygusal travmalar hariç.
Telafisi 20 yıl sürecek bir inşaat süreci bizi bekliyor.
Yıkılan 400 binden fazla konutun yeniden yapılmasının maliyeti de 100 milyar dolardan fazla.
Evlerde bulunan eşyaların maliyeti 10 milyar dolar civarında.
Depremin verdiği altyapı hasarı yaklaşık 5 milyar dolar civarında tahmin ediliyor.
Hala bulunamayan canlar, uzuv kaybı yaşayanlar, ruhsal tedavi süreçleri hariç, 200 milyar dolardan fazla kaybımız var.
Halbuki, 5-6 yıldır bulunması zor, Aziz Nesin’in “ZÜBÜK” adlı eserinden uyarlanan, Türker İnanoğlu’nun yapımcılığını yaptığı, Kartal Tibet’in yönettiği, Kemal Sunal’ın başrolünü oynadığı ZÜBÜK filmi, başımıza gelecek olanları önceden bize haber vermişti.
Filmin başında, Metin Serezli tarafından “kendi çıkarları için her yolu mubah sayan, sözünde durmayan, üçkağıtçı, egoist, düzenbaz, ahlaksız, kalleş, namussuz, palavracı, dönek” olarak tanımlanan ZÜBÜK, bir kasabanın ahlaki yapısını ortaya koymuş.
Vekil karısı olacağım diye ırzına geçilen Nevra Serezli, yeni imar yolunun dükkanının önünden geçmesini isteyen mahallenin kurnaz terzisi Şemsi İnkaya, selden kütük kapmaya çalışan mahalle bakkalı Nubar Terziyan, sermayesini arttırmak için ali cengiz oyunlarının ustası kasabalı iş adamı Ali Şen.
İbrahim ZÜBÜKZADE hepsinin alnını karışlamıştı.
Ranta aç,
Sistem-kural tanımayan,
Kısa yoldan zengin olmaya çalışan,
Avantacı,
Eğitimli insanını dinsiz-imansız olmakla suçlayıp, sürekli horlayan-aşağılayan,
Dini-imanı kutsal mabetten çıkarıp, kişisel çıkarları için günlük-sosyal hayatın içine sokmaya çalışan,
Lise yerine, ikinci bir cami için kasabanın cumhuriyet ışığı avukat Burhan Bey’i zındık ilan edip bozgunculukla suçlayan,
Gominis oyunu diyerek müslüman mahallesinde salyangoz sattırmayan,
Kamuflaj olarak da namaz kılmadığı halde memleketin en büyük camisini inşa edeceği palavrasını atan,
Kendini fakir fukara babası diye yutturan ya da zannedilen,
ZÜBÜKZADE sistemi.
Oysaki büyük Önder Atatürk ne demişti bize:
Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar; önce haysiyetlerini sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.
Kaybetmediğimiz ne kaldı.
Değer miydi?
Çok Okunanlar
BEDAŞ 21 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
A101 21 Kasım 2024 Perşembe aktüel ürünler kataloğu yayımlandı!
Hasan Arat'tan Fenerbahçe'ye Rafa Silva'lı 'Talisca' yanıtı
21 Kasım 2024 burç yorumları
Fatih Altaylı'dan Acun Ilıcalı ve yasa dışı bahis yorumu
21 Kasım Perşembe maç programı: Bugün maç var mı, hangi maçlar var, saat kaçta?
UEFA Uluslar Ligi'nde Türkiye'nin rakibi kim olacak? Play-off maçı ne zaman?
Ebru Baki Sözcü'den ayrıldı mı?
Onur ve Semih arasında MasterChef'te kavga! Yeni fragmanda olay anları
20 Kasım reyting sonuçları 2024: Annem Ankara, Kuruluş Osman, Leyla