Başımıza ardı ardına felaketler geliyor.
Hep beraber kepçe ile toplu mezarlara gömülüyoruz.
Bazılarımızın cesedine bile ulaşılamıyor.
Yani mezarımız var ise şanslı sayılıyoruz.
Dünyada bu tip felaketler sadece bizim başımıza gelmiyor ama, en çok biz ölüyoruz.
Bunun nedeni sadece doğa mı?
Yoksa bizim de katkımız var mı?
Bu soruların cevabını bilimciler yıllardır her ortamda anlatıyor.
Fay hattı var, dikkatli olun, 2-3 katlı bina yapın, altın madeninde siyanür havuzu yapmayın, diyorlar.
Sonuçlar, dinleyen olmadığını açıkça gösteriyor.
Milletimiz zihnini daha çok gündüz kuşağı programları ile doldurduğu için bilimcilerin söylediklerini depolayacak yer kalmıyor.
O zaman, görsel dokümanlarla, fıkralar ve kıssalar ile anlatmaya çalışayım da belki anlayan olur.
Yeşilçam’ın en tematik filmlerinden, Yaşar Seriner’in yönetmeliğini yaptığı, Nur Sürer’in başrolde oynadığı, 1990 yapımı, “Kiraz Çiçek Açıyor” filmi.
Eğitimi olmayan, geliri olmayan ve çalışmayan ancak evdeki yaşlıları ve de çocukları bir şekilde besleyen bir kadına, sürekli aynı soru soruluyor.
“Bu yemekler nereden geliyor?”
Öyle ya,
İş yok, güç yok,
Bu yemekler nereden geliyor.
Enerjinin korunumu prensibi gereği, yemek geliyorsa muhakkak bir karşılığı vardır.
Dünyada yalıtılmış bir ortamda toplam enerji miktarı değişmez.
Enerji ne yok edilebilir, ne de yoktan var edilebilir.
Ama enerjinin türü değişebilir.
Suyun durağan enerjisi, suyun hareketinden dolayı kinetik dönüşür.
Dinamitin kimyasal enerjisi, patlama ile kinetik enerjiye dönüşür.
Enerji kaybolamaz.
Yeni göreve başladığım bir yerde, şehrin en lüks lokantasına davet ettiler bir akşam.
Gittiğimde çok sıcak davrandılar.
Mekan da çok iyiydi.
Yedik, içtik.
Sıra hesaba gelince, “ne demek hocam, misafirimizsiniz” dediler.
Eh, ne diyelim.
Yarım ağız ısrar ettiysek de, bedava bir hoş geldin yemeği rüşvet sayılmazdı.
İkinci kere gittiğimde de hesap gelmeyince rahatsız oldum ve bir daha da gitmedim.
Belediyeye yapılan ani baskınla lokantacı dahil, epeyce insan gözaltına alınınca anladım ki, hesabı ödeyen biri varmış.
Yediğimiz yemeğin faturası şişirilmiş bir şekilde bir yerlere fatura ediliyormuş.
“Bedava peynir ancak fare kapanında olur”
Yediğimiz yemeğin faturalandırılmaması “enerjinin korunumu prensibine” aykırıdır.
Malzeme alındı, aşçı pişirdi, ocak yandı, garson getirdi.
Bedava olması mümkün mü?
Tüm bu hizmetin para olarak bir karşılığı olmalıydı.
Varmış da!!
Yıkılan binalarımız, patlayan madenlerimiz, kayan siyanür havuzlarımız.
Hep ucuza yaptığımızı düşündük.
Oysa ki kimse kimseye ucuza veya bedavaya bir şey vermez.
“Ucuz etin yahnisi yavan olur”
Enerjinin korunumu prensibine aykırıdır.
Fareye sormuşlar, “bu kadar para teklif edilmesine rağmen neden atlamadın” diye.
Fare de “para çok, mesafe kısa” demiş.
İnşallah anlayan olur.
Çok Okunanlar
BEDAŞ 21 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
A101 21 Kasım 2024 Perşembe aktüel ürünler kataloğu yayımlandı!
21 Kasım 2024 burç yorumları
Hasan Arat'tan Fenerbahçe'ye Rafa Silva'lı 'Talisca' yanıtı
Fatih Altaylı'dan Acun Ilıcalı ve yasa dışı bahis yorumu
21 Kasım Perşembe maç programı: Bugün maç var mı, hangi maçlar var, saat kaçta?
UEFA Uluslar Ligi'nde Türkiye'nin rakibi kim olacak? Play-off maçı ne zaman?
Ebru Baki Sözcü'den ayrıldı mı?
Onur ve Semih arasında MasterChef'te kavga! Yeni fragmanda olay anları
20 Kasım reyting sonuçları 2024: Annem Ankara, Kuruluş Osman, Leyla