Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.367

Al gülüm ver gülüm! Al siyanür ver felaket

BERGAMA’DAN SİYANÜR GÜNLÜKLERİ-4

Siyanür ve altın meselesi ve yarattığı olumsuzluklar Dünya’da ve Türkiye’de yıllardır konu oluyor.

Daha da olacağı anlaşılıyor.

Türkiye’de ilk “siyanürlü altın madeni” 1975 yılında, Kütahya-Gümüşköy’de TC. Devleti’ne ait ETİBANK tarafından çalıştırılmaya başlandı. 1980 yılında gümüşü topraktan ayıran işletme kuruldu. (https://www.etimaden.gov.tr/tarihce).

“Açık hava zehir fabrikası” anlamına gelebilecek böyle bir işletmeyi, ülkede uygulayacak işlevsel bir yeterlilik daha yoktu. Almanlara baş vuruldu. 

Kütahya-Gümüşköy’de kurulan böyle bir tesis 1987 yılında Alman KRUPP Şirketi tarafından işletilmeye alındı. (https://www.dedeliyatirim.com.tr/tarihce.php).

Ve Anadolu’da toprak, “siyanür ve bileşikleri, arsenik” gibi korkunç zehirlerle tanıştı.

Zaten “siyanür” gibi zehirler 2.Dünya Savaşı sırasında Almanya’da çok kullanılmış, benzer nedenlerle, Kütahya’da bu tesisi çalıştıran KRUPP şirketi yöneticileri “Savaş suçlusu” olarak yargılanmıştı.

“İroni”ye bakın ki; bu zehirli teknoloji Türkiye’de ilk kez “kötü şöhretli” bir Alman şirketi tarafından uygulanmasına rağmen, yıllar sonra, 1990’lı yıllarda yine Alman şirketleri destekli bir çokuluslu şirketin Bergama’da “siyanürlü altın madeni” işletmek için ülkeyi zorladığı süreçte, buna karşı çıkan çevreciler “Alman Devleti Türkiye’de madenlerden altın çıkarılmasını istemiyor” yaygarasıyla, Alman çıkarlarına uygun davranmakla suçlanmışlardı.

(Kütahya-Gümüşköy Siyanürlü gümüş-altın madeni ve işletmesi)

Dış ülkelerdeki “siyanürlü altın madenlerine” özenip Kütahya toprağınızehirle buluşturan TC.Devlet’in ETİBANK ve ona bağlı ETİ GÜMÜŞ Şirketive Kütahya’daki işletmesi; ülkenin ekonomik politikası  haline gelen özelleştirmeler kapsamında  1998’de ünlü medyacı ve siyasetçi Dinç Bilgin ve Cavit Çağlar’a satıldı.

İşi beceremeyen (!) bu kişiler; “ETİBANK’ı, Devlet’i zarar uğrattıkları” gerekçesiyle yargılandılar.

Devlet’in Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) 2000 yılında ETİBANK'a el koydu.

***

1999'da kurulan, Bülent Ecevit Başbakanlığındaki DSP-MHP-ANAP Koalisyon Hükümeti isebu ortamda; yüksek kamu borcu ve sürekli artan bütçe açıkları ile mücadele etmeye çalışıyordu. Ekonomi çok kırılgan bir hale gelmişti.

Şubat 2001’de patlak veren büyük ekonomik krizi çözmek için ABD’dengelen Kemal Derviş görevlendirildi. IMF ile anlaşıldı.

“Sıkı para politikası” denen uygulamalarla halkın canı çıkarıldı! Pahalılık, yoksulluk aldı başını gitti.

Bu durum sonucu oluşan toplumsal sarsıntı sonucunda halk yeni arayışlara girdi.

18.08.2001 yılında Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül önderliğinde kurulan AKP, 03.11.2002’de yapılan Genel Seçimlerde iktidar oldu.

Ülke başka bir siyasal iklime doğru yöneliyordu.

Siyasal aktörler değiştiği gibi ekonomik aktörler de değişiyordu.

Tabii ki “global ekonomiye” uyum, “kapitalizmin kurallarına” bağlılık esastı.

Ancak, ülke siyasetinde etkisi her zaman var olan “dinsel ögelerin” varlığı giderek başat hale gelecek, toplumu dönüştürme niyet ve eylemleri belirgin hale gelecekti.

Bu da yeni politik çatışmaların habercisiydi.

***

Yeni ortamda ETİ GÜMÜŞ ŞİRKETİ ve Kütahya-Gümüşköy’deki“ siyanürlü gümüş-altın madeni ve işletmesi” 2004 yılında “YILDIZLAR SSS HOLDİNG” ve “KOZA-İPEK HOLDİNG”e satıldı.

Artık Türkiye ekonomisinde, geçmişten beri var olan KOÇ, SABANCI, ECZACIBAŞI, vd. gibi büyük holdingler yanında, “Anadolu’nun bağrından” (!) çıkmış yeni ve atak girişimciler sahne alıyordu.

Geleneksel işlerinin yanı sıra yeni yatırım alanlarına yayılıyorlardı.

Küçükken büyüyorlar, dönüşüyorlardı! 

Büyük sermayedarlar çeşitleniyor, güçleniyordu.

“YILDIZLAR SSS HOLDİNG”, 1973 yılında kurulmuş “SÖĞÜT SERAMİK” adlı kuruluşu 2003 yılında tamamen satın almış, seramikçilikle, granit taşçılığıyla, enerji-petrol alanında, madencilikte hızla büyümüştü, büyüyordu!

Arkasında güçlü bir rüzgar vardı!

 (Söğüt Seramik işletmesi)

Kütahya-Gümüşköy’deki“zehirli gümüş madeninin” yanı sıra “YILDIZLAR SSS HOLDİNG”, onun mülkü olan yan şirketler aracılığıyla, Gümüşhane merkezi“Midi” mevkiinde bakır cevher zenginleştirme tesisi kuruyor, yine bu yörede “siyanürlü altın madeni” işletmeye hazırlanıyordu. 

Çankırı Orta ilçesinde kömürle çalışacak Termik Santral yapma girişimi de vardı.

Bu şirketin kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Sebahattin YILDIZ, 1957 yılı Patnos-Ağrı doğumluydu. (https://acikerisim.tbmm.gov.tr/bitstreams/397243b3-e7ed-41c5-b462-46e3ea4fa5a9/).

“Ticaret geleneğine sahip bir ailenin üçüncü kuşak temsilcilerindendi. 1972 yılında Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi tesislerindeki taahhüt ve inşaat işleri ile (çok) genç yaşta ticaret hayatına atılmış, 1983–2000 yılları arasında inşaat, yol ve taahhüt işleri yapmıştı”. (https://yildizlarsssholding.com.tr/toplulukHakkinda.php).

Halen altıyüzden fazla işletmesi olduğu bildiriliyor.

Küçük yaşlardan beri kültür ve sanata karşı duyduğu yakınlık bağlamında Ankara’da kendi adında, biriktirdiği eserlerle bir “Müze” açmıştı.

“Sebahattin Yıldız Müzesinde” elan, “mensubu olduğu köklü ailesinin Osmanlı Devleti yönetimi ile olan yakın münasebetleri nedeniyle armağan edilen kutsal emanetler ve saray armağanlarının yanı sıra Arkeolojik nitelikteki kültür varlıkları ve sikkeler, Etnografik nitelikteki eserler, Osmanlı Dönemi’nden birçok gümüş obje, Osmanlı Nişan ve Madalyaları, el yazması eserler ve askeri tarihimiz ile ilgili belge ve dokümanlar da bulunuyor”. (https://yildizlarsssholding.com.tr/sebahattin-yildiz-muzesi)

Sebahattin Bey aynı zamanda , TBMM tarafından “2010 YILI ÜSTÜN HİZMET ÖDÜLÜ”ne layık görülmüştü.

Hitabetinde geleneksel “en kalbi duygularımla” deyimini kullanmayı sevdiği anlaşılıyor. (https://yildizlarsssholding.com.tr/kurucumuz)

 

 (Yıldızlar SSS Holding Ankara merkezbinası)

***

YILDIZLAR SSS HOLDİNG, Kütahya-Gümüşköy’deki“siyanürlü gümüş-altın madeni, işletmesi”yatırımına tek başına girmemişti. 

Bu işteki ortağı,FETÖ’cülükle suçlanıp vatan haini ilan edilen kağıt ve davetiye üreticisi, KOZA HOLDİNG’e sahip olanHamdi Akın İpekidi.

Aslen Kahramanmaraşlı olan, 1963 doğumluH.Akın İpek de Ağrılı Sebahattin Yıldız gibi Anadolu’da parlayan bir sermaye yıldızıydı.

Babasından devraldığı İPEK MATBAACILIK ve KOZA İPEK HOLDİNG’le özellikle Davetiye basımıyla “ekonomik gücünü” arttırmış, 2005 yılında, “20 milyon doları peşin 45 milyon dolara Bergama'daki “OvacıkSiyanürlü Altın Madeni”ni satın almıştı. (https://www.biyografi.info/kisi/akin-ipek#google_vignette)

Bu belalı maden ilk önce “Alman-Amerikan-Fransız” ortaklığındaki “Eurogold” şirketinin elindeydi. 

Dünyadaki “siyanürlü altın” şirketlerinin toplamının, “SiyanürcüAhtapot’un bir koluydu.

Dillere destan çevreci ve köylü direnişiyle bu uğursuz maden yıllarca sürekli işletilemedi.

Amerikan “Newmont” şirketinin devraldığı Bergama Ovacık Madeni onun tarafından da çalıştırılamayınca2005 yılında KOZA HOLDİNG’e, H.Akın İpek’e satıldı. 

Atak ve hırslı bir girişimci olduğu görülen H.Akın İpek,aynı yıl Ciner Grubu'ndan Bugün Gazetesi'ni, 2008 yılında gazeteci ve politikacı Tuncay Özkan'ın kurduğu Kanaltürk Televizyonunu, radyo ve internet sitesini satın aldı.

Ovacık-Bergama-İzmir “siyanürlü altın madeni” yetmedi; Gümüşhane-Mastra, Eskişehir-Kaymaz, Kayseri-Himmetdede, Çukuralan-Dikili-İzmir’da da “siyanürlü altın” işlerine girişti. 

Davetiye basıp satmaktan “zehirli altıncılığa” çok hızlı bir yükselişti bu!

Sahip olduğu basın organları; Bergama ve diğer Anadolu yörelerinde “siyanürlü altın madeni” işletmeye çok hevesli olan H.Akın İpek’in siyanür karşıtı çevrecilere karşı kullandığı etkili bir propaganda aracına dönüştü.

Tabii ki bu kadar “zehir”le haşır neşirken topluma sevimli görünmek, gönül almak da gerekiyordu!

“İpek” adıyla bir Üniversite kurdu. Öğrenci yurdu açtı. Hatta çalışmayan bir “peynir mandırasını” bile devraldı.

Ülke, eski ve büyük sermaye gruplarına dokunmadan, yeni yükselen burjuvazinin gücüyle yeniden şekillendirilirken görüntü de önemliydi.

Rüzgar, yeni siyasal ortamda “Yeni Türkiye”den yana esiyordu!

Ülkede özelleştirmelerin kapısı ardına kadar açıktı ya artık seramikçiler de kağıtçılar, davetiyeciler de “siyanürlü gümüşçü”, “siyanürlü altıncı” oluyordu.

Nasıl olduysa AKIN İPEK, 41 milyon TL (2004 yılında yaklaşık 28 milyon dolar) değer biçilen madendeki hisselerini ertesi yıl YILDIZLAR HOLDİNG’e devretti.

Başka alanlara çevirmişti gözlerini demek!

2002 yılında iktidara gelen AKP Hükümeti yönetimiyle birlikte yepyeni yüzler hızla parlıyor, yeni siyasetin dayandığı yeni sermeye çevreleri ortaya çıkıyordu.

Hatta, bir ekonomi politik” deyimiyle,bunlar “tekelleşiyorlardı” bile.

Tabii ki başlangıçta H.Akın İpek de yeni siyasal duruşun destekçisi, belki de bir parçasıydı.

Her büyük güç içinde çelişkiler taşır.

15 Temmuz 2015’de Devleti ele geçirmek isteyen FETÖ’cülerin başarısız darbesiyle işler değişti.

H.Akın İpek hakkında “Fethullahçı Terör Örgütü” üyesi olmak, bu örgüte mali yardım sağlamak suçlamalarıyla tutuklama kararı verildi. 

Oysa Akın İpek yurt dışındaydı ve yakalanamadı. Orda kaldı.

2016 yılında, "Anayasayı ihlale teşebbüs etmek, silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek, hükümeti yıkmaya teşebbüs etmek" savlarıyla açılan dava kapsamında,22 Kasım 2016’da gıyabında yargılanmaya başlandı. ( https://www.hurriyet.com.tr/gundem/feto-cati-davasi-basladi-40284977). 

Ertesi yıl Hamdi Akın İpek'in tüm mal varlığına el konuldu. 24 Ocak 2017. (https://web.archive.org/web/20170204085159/https://tr.sputniknews.com/turkiye/201701241026919430-akin-ipek-mal-varligi-el-konuldu).  

***

İşte, TC.Devlet’i kuruluşu ETİBANK eliyle Kütahya-Gümüşköy’de,1980 yılında,şaibeli Alman KRUPP şirketinin işletmeye aldığı “siyanürlü gümüş madeni”, 1988’de özelleştirilmiş, 2000yılında Devlet’in eline yeniden dönmüş,2004’de de YILDIZLAR ve KOZA HOLDİNGİ’in eline geçmişti.

(https://bianet.org/haber/gumuskoy-de-siyanur-sizintisina-karsi-nobet-129988)

Kütahya-Gümüşköy “siyanürlü gümüş madeninin” yeni sahibi tabii ki para kazanmak için satın almıştı madenin tümünü.

Siyanürün yardımıyla para kazanılacak, sermeye biriktirilecek, yeni yatırımlara yönelinecek, daha daha çok para kazanılacaktı.

“Müze kurmak, Üniversite açmak gibi “sosyal sorumluluk projelerini” ihmal etmeden!

Ülke ekonomisine sağlandığı söylenen “katma değerin, azıcık (!) verginin” yanı sıra Halk’a da bir şeyler verilmeliydi kuşkusuz…

Oysa YILDIZLAR HOLDİNG’in;Kütahya-Gümüşköy’deki işletmesinin daha önce yarattığı çevre kirliliğini, felaket oluşturma potansiyelini bilmemesi olanaksızdı!(https://12punto.com.tr/yazarlar/sefa-taskin/arsenikle-siyanur-dul-etti-kadiri-48406)

O da göğüslendi demek!

Öylece işe girişildi.

Kapitalizmin baş kuralıydı.

Herkesin bildiğiydi bu!

Az koy, çok al! 

“Denetim”, Devlet kurumlarının işiydi.

Görevini yapsın efendim!

“Tedbir” yasalarda yazıyordu!

Ama altın da gümüş de memleketin yüce menfaatleri (!) için lazımdı!

Toplum zorlamazsa “tedbir”?

“Gümüş ve altın cebe, siyanür ve arsenik doğal ortama!”

Tabii ki olacak olan oldu!

***

21 Mayıs 2011 günü YILDIZLAR HOLDİNG’in işlettiği Kütahya-Gümüşköy“gümüş madeninde”bir felaket yaşandı.

Şirketin siyanür kullanarak topraktan, “siyanür liç” yöntemi denen usulle siyanür kullanarak gümüşü topraktan ayrıştırdığı maden tesisinde, zehirli atıkların biriktirildiği barajının setlerinden birinin çökmesi sonucu siyanürlü sular, zehirli atıklar çevreye yayıldı. 

 (Kütahya-Gümüşköyde yıkılan zehirli atık barajı)

Zaten “zehirli atık barajı” bir uçurumun kıyısına yapılmıştı.

ETİBANK adıyla Devlet’in işlettiği dönemde var olan üretim kapasitesi yeni sahibi tarafından iki kat arttırılıp, işçi sayısı yarıya indirilince olan olmuştu.

Teknoloji değişmediğine göre, az işçiyle ne kadar çok üretim yapılırsa o kadar çok para kazanılıyordu.

Modern kavramlardı bunlar: “İşçi tasarrufu!”. “Prodüktivite”!

Kapitalizmin geliştirilen kurallarından biri de buydu!

Oyun böyle oynanıyordu! Yoksa oyun dışına çıkıyordu sermayedar!

İşin sırrı “kar etmekti”!

Bu bağlamda Kütahya’daki “siyanürlü gümüş madeninde”; cevher siyanürle muamele edildikten sonra geride kalan zehirli atıkların biriktirildiği havuzu tutan set fazla yüke dayanamadı.

Baraj yıkıldı.

Tonlarca siyanürlü, arsenikli atık doğaya yayıldı.

(Kütahya-Gümüşköy’de çevreye yayılan zehirli atıklar)

***

Her felaketten sonra sorumlu aranır!

Toplumun vicdanı vardır. Devletin yasaları.

Kimdi bu felaketin sorumlusu?

Soruşturmalar, yargılamalar….

Falan filan!

Tabii ki riskleri önceden bilen, madeni işleten şirket de böyle olmasını istemezdi!

Kim bulaşmak ister böyle bir belaya!

Hele, sahibi Ankara’da kıymetli tarihi eserler içeren bir Müze’ye sahip bir kuruluş ise!

Ancak vicdan parayla yıkanmıyor!

 (Kütahya-Gümüşköyde zehirli çevre kirliliğine karşı çıkan köylüler)

***

Sorun bu tür işletmeciliğin, “siyanürlü altın madenciliğinin kendisindeydi”.

Bu tür açık hava madenciliğinin fıtratında, özünde vardı böyle felaketler!

Bir avuç gümüş, altın için tonlarca zehir kullanılan, ölümcül atık üretilen bu tür işletmelerde ısrar edilince er geç olacaktı bu!

Kurban doğa ve insandı.

Mühendis Odaları, Sağlık Kuruluşları, Çevreciler, duyarlı yurttaşlardoğaya ve insana sahip çıktılar, durumu sorguladılar, madenin kapatılmasının istediler.

Çözüm buydu: Böyle “siyanürlü” madenleri kapatmak, izin vermemek!

Oysa gümüş ve altın, pırıl pırıldır! 

Kör eder gözleri! Doldurur cepleri!

Kimlerin işine gelir bu!

Topluma yararlı başka kalemlerden elde edilmesi becerilemeyen “zenginlik”, ekonomik “katma değer”, illaki kolay yoldan, “zehir”den sağlanacaktır!

Öyleyse, “siyanürlü gümüş-altın” madenciliğine berdevam!

***

Kütahya-Gümüşköy’deki bu felaketten tabii ki ders alınmadı!

Beş yıl sonra “siyanür ve arsenik kardeşler” kendisini bir daha hatırlattı!

2016 yılında, 15 gün içinde 150 oğlak ve bir büyükbaş hayvanın zehirlenerek öldüğünü yazdı gazeteler, çevredeki Kütahya-Gümüşköy madeni yakınındaki “Dulkadirli” köyünde.

Bu köyde zaten “Kadirlerin” hep “dul” kaldığı söyleniyordu, zehirli atıklarda bulunan arseniğin muhtemelen neden olduğu kansere yakalanan eşleri yüzünden.

 (Kütahya-Dulkadirli köyünde siyanürü/zehirli su sızıntılarından ölen hayvanlar.https://www.kutahyaninsesi.com/haber/15317226/dulkadirde-siyanur-bilmecesi

İçten çevreciler, yörede yaşayanlar bağırıyordu, “imdat” diyordu  ama kulaklar sağırdı?

“Memleket menfaatleri” (!) her şeyden üstündü.

Kamuoyunu avutmak beceriliyordu.

Kaza heryerde, her şeyde olurdu! 

***

Ancak artık çocuklar bile öğreniyor, biliyor.

Bir hata tekrar yapıldığında yine bir hataya, felakete neden oluyorsa artık bu bir “kaza” sayılamaz!

Madenci (!) olmadan önce seramikçilik yapan, Ağrılı Sebahattin Yıldızlar’ın YILDIZLAR SSS HOLDİNG’i daha sonraları “Giresun-Şebinkarahisar”da da işlettiği“ siyanürlü altın madeninde” yaşanan çevre kirliliğindensorumlu tutulacaktı.

Bakın ne yollardan geçiyor “siyanürlü altıncılık”.

Daha neler var neler!

Allah aklımızı korusun!