Vize-final devri bitti: Yapay zekâ müfredatta olmalı!
Boğaziçi Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan Ahmet Rasim Çağın, yapay zekâ eğitiminin müfredatta yer almasının önemine değinerek, “Eskiden vize ve final yapardık. Artık böyle bir şeyin doğru olduğuna kişisel olarak inanmıyorum. Öğrencileri bilgiyi nasıl işleyeceklerini kanalize etmeliyiz” diyor.
Söyleşi: Sercan Meriç
Teknolojinin kalbi Silikon Vadisi'nden edindiği birikimi Boğaziçi Üniversitesi'ndeki derslerine aktaran Ahmet Rasim Çağın, yapay zekâ ile ilgili bilgi birikimini “Kim Korkar Yapay Zekadan” kitabında bir araya getirdi. Kırmızı Kedi Yayın Yayınevi tarafından okurlarla buluşturulan kitapta, yapay zekânın sadece iş dünyasını değil, eğitimin temel dinamiklerini de kökten değiştirdiği vurgulanıyor. Çağın, ezbere dayalı ve sınav odaklı geleneksel eğitim modelinin yapay zeka çağında yetersiz kaldığını vurgularken, müfredatın acilen yeniden tasarlanması gerektiğinin altını çiziyor. İşte, yapay zeka ile şekillenen geleceğe dair Çağın’ın çarpıcı tespitleri…
Dünyada ve Türkiye'de en çok konuştuğumuz konuların başında yapay zekâ geliyor. Siz de uzun yıllar boyunca Silikon Vadisi’nde çalıştınız. Şu anda da Boğaziçi Üniversitesi’nde yapay zekâ dersleri veriyorsunuz. Kaleme aldığınız “Kim Korkar Yapay Zekâdan?” kitabını okuyan bir okur, yapay zekâyla ilgili ne öğrenecek?
Okur, öncelikle kitabın başında temel bilgileri edinecek. Yani yapay zekâ nedir, nasıl çalışır? Bu temel bilgileri edindikten sonra temel yapay zekâ türlerinin neler olduğunu görecek. Hemen sonrasında, özellikle iş hayatıyla ilgili olduğu için, iş hayatındaki uygulamalarını öğrenecek. İş hayatında hangi alanlarda kullanılıyor, nasıl kullanılıyor, bunları öğrenecek. Daha sonra benim tecrübelerimden ve Silikon Vadisi'ndeki iş arkadaşlarımın da, onlarla diyalog içinde olduğum için, onların tecrübelerinden de faydalanarak çeşitli vaka analizleri yapacağız. Kitapta 12 tane vaka analizi var. Medikal sektörden finansa kadar çeşitli alanlarda yapay zekâ nasıl kullanılıyor, bu konulara değinilecek ve okur bu konularda tecrübe sahibi olmuş olacak.
Siz kitabın ilk cümlesinde “Yapay zekâ sizi işinizden etmeyecek” diyorsunuz, ancak birçok kişi bu endişeyi taşıyor…
Sadece bilgisayarların veya hayal gücümüzde olduğu gibi robotların yöneteceği bir dünyaya en azından şu an için uzağız. Mutlaka başında hâlâ insanlar olacak. Bu insanların sayısı azalıyor olabilir ama yapay zekâ, insanların işini elinden almaktan daha çok; yapay zekâyı kullanabilen, yapay zekâyı anlayan ve iş hayatında bu yapay zekâyı nasıl adapte edeceğini bilen insanlar, diğer insanların elinden iş alıyor olacak.
Amerika'da uzun yıllar yeni teknolojileri gözlemlediniz. Türkiye'ye geldiğinizde nasıl bir perspektifle karşı karşıya kaldınız yapay zekâ açısından?
Yapay zekâ Türkiye'de çok konuşuluyor fakat uygulamaya yönelik yeni yeni adımlar başlıyor. Bunu görüyorum. İş hayatında da kontaklarım var. Nereden başlayacaklarını tam olarak bilmedikleri bir durum söz konusu. İşte nasıl uygulanabilir, nerelerde çalışma yapılabilir? Buralarda, kafalarda soru işareti var daha çok. Bu, iş hayatı tarafı. Öğrenciler tarafı biraz daha iyi. Öğrenciler, bilgisayar teknolojileriyle ve yapay zekâ teknolojileriyle daha haşır neşir oldukları için nasıl kullanacaklarını, neler yapacaklarını daha iyi biliyorlar.
Şu anda yapay zekânın hakim olduğu sektörleri nasıl sıralayabiliriz?
Yapay zekâ biraz yatay bir teknoloji. Bundan kastım, birçok farklı sektöre aynı anda dokunabiliyor. En çok, kendi tecrübemden yola çıkarak, finansal alanlarda kullanıldığını görüyorum. İsim vermem belki doğru olmaz ama bazı bankaların bu konularda ciddi yatırımları olduğunu, hatta KAP'a bildirimler yaptığını biliyorum. Finans konusu tabii ki bir numara. Medikal alanda çok ciddi çalışmalar oluyor. Bu, medikal görüntülemedeki doğruluk oranlarının yükselmesinden tutun, ilaç geliştirmeye kadar çeşitli yerlerde kullanılıyor. Bunun dışında tabii ki perakende sektöründe, özellikle yenilenebilir enerji sektöründe kullanılabiliyor. Yapay zekânın dokunmadığı bir sektörü düşünemiyorum açıkçası.
Öğrencilerin bu konuda iyi olduğunu söylemiştiniz. Yapay zekâ, eğitim açısından müfredata nasıl entegre edilebilir?
Artık yapay zekâyı müfredatın dışında tutmak gibi bir durum söz konusu değil. Kendimden örnek vereyim: Eskiden vize ve final yapardık. Artık böyle bir şeyin doğru olduğuna kişisel olarak inanmıyorum. Çünkü bilgi orada var. Bizim eğitmenler olarak yapmamız gereken şey koçluk. Yani çocukları, öğrencileri doğru yöne yöneltmek. Bilgi orada duruyor. Onlara, o bilgiyi nasıl işleyeceklerini kanalize etmeliyiz. Ben kendi açımdan, öğrencilerimi proje yapmaya ve yapay zekâ teknolojilerini kullanmaya teşvik ederek derslerimi veriyorum. Tamamen pratik önemli.
“Zekâ tarafından şekillenen bir gelecek” tanımınız var. Bu nasıl bir gelecek ve bugüne kadar yaşadığımız dünyadan farkı nedir?
Çok ilginç... İlk defa böyle bir teknolojiyle karşılaşıyoruz. Yani daha evvel kas gücümüzü makinelere devredebildik. Artık çok fazla kas gücümüzü kullanmıyoruz. Ama şu ana kadar, bizim zekâmız, yani kendi insan zekâmız dışında başka bir şeyden faydalanma imkânımız yoktu. İlk defa bu teknolojiyle birlikte kendi zekâmızı daha fazla kullanma ve zekâmızın üstüne koyma imkânı doğdu. Bu açıdan çok önemli diye düşünüyorum.
Yapay zekâ meselesiyle ilgili göz ardı edilen etik sorunlar nedir? Önümüzdeki dönemde regüle edilmesi gereken unsurlar nedir?
Özellikle etik konusunda kanunlar, sadece Türkiye'de değil, Amerika ve Avrupa'da da biraz geriden geliyor. Bunun sebeplerinden bir tanesi de teknolojinin çok hızlı ilerlemesi. Gerçekten çok hızlı ilerliyor. Bu modellerin eğitilmesi denen bir bölüm var. Bu modeller eğitilirken tabii ki neye bakıyorsa ona göre eğitiliyor ve bu baktığı şeyler, internette olan şeyler, belli bir siyasi görüşe veya belli bir tarafa doğru kanalize olmuş olabiliyor. Dolayısıyla tamamen tarafsız ve bağımsız bir yapay zekâ yapmak biraz insanlara kalıyor. İnsanların doğru yönde eğitilmesine ve bu eğitimin o yönde kanalize edilmesine bakıyor. Etik açıdan en önemli problemlerden bir tanesi şu an için bu. Bu konuda çalışmalar yapılıyor ama daha da devam etmesi gerekiyor.
Tam bu noktada aslında algoritmaların şekillendirdiği bir dünyanın geleceği de tartışılıyor. Yapay zekâ teknolojisi, sınıfsal eşitsizliği derinleştirir mi, yoksa giderme potansiyeli var mı yapay zekânın?
Evet, birbiriyle çatışan iki kuvvetten bahsediyoruz ve iki tarafı da var. Sınıfsal farklılığı daha da derinleştirme ihtimali bulunuyor. Bu, her teknolojik devrimde yaşanmıştır. Önceki sanayi devriminde de sanayiciler ortaya çıkmış, onlara karşı bir işçi sınıfı oluşmuştur. Fakat bunun yanı sıra, bu teknolojiyi birçok insan kullanabiliyor. Yani bilgisayarla haşır neşir olan çok insan kullanabiliyor ve kullanmaya başlayıp öğrendiği zaman esasında belli uygulamalarla bu ekosisteme, bu ekonomiye katkı sağlayabiliyor. Ve o katkı sağladığı ölçüde, bunun kendine gelir olarak yansımasını da görebiliyor. Böyle iki tane farklı kuvvetin çarpışmasından bahsediyoruz. İlk etapta –bu benim kişisel görüşüm– bu durum farklılıkları biraz derinleştirecek olsa da uzun vadede, tahmin ediyorum, herkesi bir eşit seviyeye getirecektir. En azından bu yönde çalışmamız gerekiyor. Yani bunu göz ardı etmememiz gerekiyor.
Trump'ın ikinci döneminin başlangıcındaki yemin töreninde tekno-elitlerin boy göstermesi, bu tartışmaları da herhalde biraz ayyuka çıkardı…
Doğrudur. Orada tabii ki tekno-elitlerin tamamı, kendi iş çıkarları açısından, avantaj sağlamaya çalışıyor. Sadece oradaki arka tarafta duran insanlar, yemin törenindekiler, onlar da birbiriyle rakip. Aynı zamanda Amerika, tabii ki Çin'le rakip. Bu konuda başkanın desteğine ihtiyaçları var. Bu da gözden kaçmadı tabii ki. Çok ciddi yatırımlar gerekiyor. Devletin, sektörün önünü açması gerekiyor. Sektörün önünü açarken, bu sektörde olmayan insanları da göz ardı etmemesi gerekiyor. O yüzden devlet çok önemli. Yani burada regülasyonlar, kurallar ve kanunlar devreye giriyor. Şu an yaşayarak görüyoruz.
"Kim Korkar Yapay Zekâ?" kitabı, yapay zekâyı öğrenmek isteyenler için belki ilk adım olabilir. Sonrası için ne önerirsiniz?
Tabii. Bu teknoloji artık kaçınılmaz. Bu teknolojiyle kesinlikle çalışmamız, bu teknolojiyi öğrenmemiz gerekiyor. Birinci olarak, eskiden şöyle bir durum vardı: "Üniversiteden mezun olurum, belli bir meslek sahibi olurum, hayatımın sonuna kadar o mesleği yaparım, sonra da emekli olurum." Artık böyle bir şey söz konusu değil. Sürekli öğrenmek gerekiyor. Bu güzel bir şey bu arada. Eskiden de güzel bir şeydi; şu an artık kaçınılmaz hale geldi. Devamlı öğrenmek, sürekli araştırmak gerekiyor. Benim okuyuculara, izleyicilere tavsiyem, kesinlikle bir yerinden başlamaları. İnternette açık kaynak olarak çok güzel kaynaklar var; buralardan kendilerini geliştirmeleri. Daha sonra, eğer çalışabiliyorlarsa, belli bir mentörlük çerçevesinde çalışmaları, üniversitelerin açık kaynaklarından öğrenmeleri, bu konulardaki toplantılara katılmaları... Yani sürekli olarak, yavaş yavaş, çok acele etmeden ama çok da geride kalmadan üstüne koymaları gerekiyor. Sürekli öğrenme ve sürekli değişim bu işin temeli.
Haber Kaynağı : Sercan Meriç
Çok Okunanlar

General-Binbaşı kavgası TSK’dan ihraçla sonuçlandı

Fatih Altaylı'dan yeni mektup! 'İç cephe' mesajı dikkat çekti

BEDAŞ 26 Haziran Perşembe elektrik kesintisi yaşanacak ilçeleri sıraladı

Erdoğan-Trump görüşmesinde 'zarf' detayı

'İç cephe'

Kirazın fiyatı, özgürlüğün bedeli

Ezgi Mola ve Mustafa Aksakallı'dan şoke eden karar! Boşandılar

Kayısı ağaçları öcünü aldı da zeytin almaz mı?

Yüreğinin sesi zeytin ülkesi

Darp edilen oyuncu dehşet anlarını anlattı
