Türkiye'de “gündem” değirmenin taşı öyle hızlı dönüyor ki, bıraktık artık yakalamayı, ucundan, kenarından tutmak bile neredeyse imkansız hale geldi. Günde beş vakit olmasa da en az üç vakit, - moda tabirle- güncellenen gündemin peşinde koşturuyoruz.
Şimdilerde “İç cepheyi tahkim” meselesi revaçta!
Tayyip Erdoğan ve Bahçeli, ısrarla üzerinde duruyor.
Güya, İsrail'in hedefinde Türkiye varmış, bu tehdidi bertaraf etmek için mutlaka birlik ve beraberlik içinde olmalıymışız filan...
Çıktı dedi ki:
“Bugün de Türkiye’nin en büyük ihtiyacı birlik ve kardeşlik siyasetidir. Birbirimize inanarak, birbirimize güvenerek, 86 milyon kalp kalbe vererek güzel yarınlara inşallah hep beraber varacağız.”
Ekürisi de geri kalmadı:
“İsrail’in nihai gayesi bellidir. Bununla ilgili uyarılarımız birilerini rahatsız etmiş olsa da vaki akıbetin farklılaşması düşünülemeyecektir. İsrail’in siyasi ve stratejik amacı Anadolu coğrafyasını çevrelemek, terörsüz Türkiye hedefini efendileri hesabına baltalamaktır”
Gülelim mi ağlayalım mı şaşırdık!
Bugüne kadar, yurdum insanını kutuplaştırmak için hemen hiçbir fırsatı kaçırmayan Tayyip Erdoğan birden aydınlanma mı yaşadı veya hidayete mi erdi de şimdi iç cephenin önemini fark etti.
Elbette değil.
Derdinin bu olmadığını zaten biliyoruz. İç cepheden anladığı şu:
“Muhalefet etmeyi bırakın, peşime takılın...”
O'nun için geri kalanı lafı güzaf!
Tayyip Erdoğan, başı ne vakit dara düşse ya da muhalefeti sıkıştırmak istese veya yurdum insanının rızasını üretme derdinde olsa “iç cephe” meselesine sarılıyor.
Geçmişte onlarca belki yüzlerce örneği var.
Pragmatizmde Makyavel'e rahmet okuttuğu cümlemizin malumu.
Din, iman, vatan, millet, Sakarya diyerek yürüdüğünde CHP, araba farı görmüş tavşan gibi kalakaldığından bu stratejisi çoğunlukla sonuç verdi.
Amma velakin şimdi işin ucu çok daha ciddi bir noktaya uzanmakta; emri hak vaki olana kadar o koltukta oturmasını sağlayacak karşılığında da Kürtçülerin gönlünü yapacak bir yeni bir anayasanın peşinde!
O cenahın aklında Tayyip Erdoğan'ın post modern Halife olarak idare edeceği İslamcı-Kürtçü bir federasyon var.
Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'i göz göre göre yıkmak istiyorlar.
Geçenlerde, “Müslümanlık hepimizin en üst kimliğidir” demiş olması boşuna değil! Laikliği tamamen ortadan kaldıracak; belli ki nabız tutuyor.
Tam olarak yeni Türkiye'yi inşa etmeyi düşündükleri zemini bir cümlede tarif etmiş.
Haber kanallarında, sosyal medyada yavaş yavaş köpürtmeye başladılar bile.
Şimdi “iç cephe” filan diyerek CHP'ye “gel, gel” yapıyor.
Çünkü, ne olursa olsun bu işi CHP'nin desteği olmadan nihayetlendiremeyeceğinin farkında.
Abdullah Öcalan'ın da CHP ısrarı bu yüzden.
DEM'ci Bakırhan'ın İmralı'daki görüşme sonrasında yaptığı “CHP'yi çok önemsiyor. CHP'nin desteğinin, katkısının, işin içerisinin olmasının çok büyük önemde olduğunu söylüyor. Nasıl Bahçeli’nin çıkışını önemsiyorsa CHP'nin de bu sürece dahil olmasını o kadar önemli görüyor” açıklamasını hatırlayalım.
Öcalan, Tayyip Erdoğan ve Bahçeli ile aynı çizgide. Yani “iç cephe” diyerek CHP'nin iktidarın peşine takılmasından yana!
Üstelik kendince İsrail'in Türkiye'yi hedef almasına ve Ortadoğu'da istediği gibi at oynatmasına mani olmak gibi bir misyon üstlenmiş.
CHP işin içine girerse, destek verirse ya da en azından sessiz kalırsa yurdum insanının tepkisinin kontrol edilebileceğini düşünüyor olmalı.
Özgür Özel veya Sezgin Tanrıkulu ile görüşmek istemesi de bu yüzden.
Oysa meselenin yurdum insanı açısından CHP'yi de aşan bir hassasiyeti var.
Yani öyle çok kolay değil.
Bu noktada cevabı kritik önemi haiz olan soru şu:
Bu mesele nereye bağlanır?
İktidarın, Özgür Özel'in şimdiye kadarki ikircikli tutumu ve çoğu zaman ne anlama geldiği belli olmayan açıklamalarından cesaret aldığı ortada.
CHP'nin ilkeli bir karşı duruş sergilememesi, “esasına bir itirazımız yok da usulü tartışabiliriz” havasında olması, işlerine geliyor.
Meclis'teki grup toplantısında dedi ki;
“Türkiye'nin bir sonraki Cumhurbaşkanını, Cumhurbaşkanı adayımızı doldurursanız iç avluyu kalabalıklaştırırsanız iç cepheyi asla güçlendiremezsiniz. Buradan iç cephe diyenlere diyorum ki: Önce demokrasi önce adalet! Ondan sonra gör bakalım ne kadar güçlü Türkiye..."
Açıklamasına bakarsak, meselenin ciddiyetini pek kavrayamamış olduğu ortada.
Büyük bir hak, hukuk, adalet sıkıntımız var, demokrasinin esamisi artık okunmuyor, ağzını açanı içeri atıyorlar, kaşını kaldıranın ümüğüne çöküyorlar. Buna kimsenin itirazı yok ama Türkiye'yi “iç cephe” hikayesiyle son derece tehlikeli yere sürüklemek istediklerini de biliyoruz.
Siyasi denklemi yanlış kuruyor.
Tayyip Erdoğan, “Tamam dediğin gibi olsun” derse, o vakit ne yapacak?
Yani İmamoğlu, diğer CHP'li belediye başkanları, tutuklanan gazeteciler, öğrenciler filan tahliye edilirse, demokrasi adına göstermelik üç, beş adım atarsa Özgür Özel “iç cepheyi tahkim edelim” diyerek Tayyip Erdoğan'ın peşine mi takılacak?
İslamcı-Kürtçü federasyonun Anayasasına, Kürtçülerin memleketin tapusuna ortak olmasına destek mi verecek?
Tayyip Erdoğan'ın ömrünün sonuna kadar o koltukta oturmasına “evet” mi diyecek?
Zurnanın zırt dediği yer burası!
Hep birlikte göreceğiz!
Çok Okunanlar

General-Binbaşı kavgası TSK’dan ihraçla sonuçlandı

AKP'li isimden dikkat çeken Berat Albayrak çıkışı

Kılıçdaroğlu ile ilgili bir kulis daha... O görüşmede CHP İl Başkanına ne dedi?

BEDAŞ 26 Haziran Perşembe elektrik kesintisi yaşanacak ilçeleri sıraladı

Gupse Özay ile Barış Arduç boşanıyor mu? İddiaya yanıt geldi

Gelinim Mutfakta 25 Haziran Çarşamba puan durumu: Bugün çeyrek altını kim aldı?

2026 NATO zirvesi Türkiye'de

Fatih Altaylı'dan yeni mektup! 'İç cephe' mesajı dikkat çekti

Ezgi Mola ve Mustafa Aksakallı'dan şoke eden karar! Boşandılar

Yeni dönemin adı: Denetimli hükümlülük