PKK elebaşı Öcalan'dan dikkat çeken talep: Özgür Özel ile görüşmek istiyor! Mazlum Abdi'ye mektup yollamış
DEM Partili Cengiz Çandar İmralı’da tutuklu bulunan PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile ilgili çok konuşulacak bir iddiayı gündeme getirdi. Çandar'a göre Öcalan CHP lideri Özgür Özel ile görüşmek istiyor. Öte yandan YPG'nin başındaki Mazlum Abdi’nin Türkiye tarafıyla sınırlı da olsa temas halinde olduğunu iddia etti. İşte ayrıntılar...

DEM Parti Diyarbakır Milletvekili ve gazeteci-yazar Cengiz Çandar, dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Çandar’a göre, PKK elebaşı Abdullah Öcalan, CHP lideri Özgür Özel ile görüşmek istiyor. Öcalan’ın “Benim derdim AK Parti ya da Cumhur İttifakı değil, Türkiye devleti. Ve Cumhuriyet Halk Partisi de devlet gibi” dediğini aktaran Çandar, İmralı’da yapılan son görüşmelerde CHP vurgusunun çok güçlü şekilde öne çıktığını belirtti.

Çandar, bunun yanı sıra Türkiye'nin YPH elebaşı Mazlum Abdi ile temaslarının bulunduğunu öner sürdü.
T24'ten Cansu Çamlıbel'e konuşan Cengiz Çandar'ın röportajından öne çıkan bölümler şu şekilde:

“Bahçeli ve Erdoğan, vizyoner yeteneklerden ziyade önseziyle hareket ettiler”
-Devlet Bahçeli ve iktidar ortağı Tayyip Erdoğan Ekim 2024’ten itibaren kullanmaya başladıkları ‘iç cephenin güçlendirilmesi’ jargonuna bakınca demek ki bu savaşı bekliyorlar mıydı? Demek ki Türkiye Cumhuriyeti devletinde İsrail'in çılgınlık olarak gördüğümüz şeylerin hepsini yapabileceği öngörüsü mü vardı?
Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin iktidar sahiplerine, karar merkezlerine baktığım zaman en başta da iki ortak olarak bu isimleri zikredeceksek, Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli'nin vizyoner yeteneklerinden ziyade bir önseziyle hareket ettiklerini düşünüyorum. Bence yaklaşım şu oldu: “Bölgenin İsrail'e çok açık hale gelebileceği bir tarih evresine doğru ilerlemekteyiz ve bu evrede Kürt kartı İsrail tarafından kolaylıkla kullanılabilir hale gelirse ve hele hele bir Trump Amerika'sı İsrail'le aynı safta durursa Kürtlerin yaşadığı en büyük coğrafya olarak ve meselesi de aşılmamış bir ülke olarak Türkiye bundan bekasını etkileyecek şekilde çok olumsuz etkilenebilir. Ön alalım. Durumu bizim Kürtlerimizle öyle bir sağlama alalım ki durumu yarın Türkiye aleyhine olabilecek muhtemel gelişmelere şimdiden set çekelim.” Bunun birinci derecede yansıyacağı ve uygulanacağı saha da ister istemez Suriye tabii.

“İsrail’in Türkiye’ye saldırabileceği bir denklem yok”
-Devlet Bahçeli gelinen noktada açıkça “İsrail’in bir sonraki hedefi Türkiye’dir” demeye başladı. Bu argüman kamuoyunda, televizyonlarda da çok sık işleniyor. İsrail’in Türkiye ile savaşa girmeye cüret edip edemeyeceği ciddi ciddi tartışılıyor. Siz de ısrarla diyorsunuz ki “Kendisi NATO’nun koruma kalkanı altında olan İsrail NATO üyesi Türkiye’ye saldıramaz.”
“Böyle bir denklem yok” diyorum. Benim kendi mazim, duygularım ve düşüncelerim itibariyle 86 milyonun içinde İsrail hakkında olumlu söz söyleyecek en son kişilerden biri olduğum tartışılmaz bile. Ama bu soruya gerçekçi bir cevap vermemiz lazım. İsrail evet soykırımcı, bugün Gazze’te yaptığı soykırım, zaten kuruluşu etnik temizlik ve Filistin halkının büyük bölümünün kendi toprakları dışına zorla sürülmesi temeline dayanıyor. Etnik temizlikle, savaşla kuruldu ve soykırımla, savaşla var olmaya çalışıyor. Bütün bunların sonucunda da olsa, Lübnan, Hamas vesaire Allah’ın günü İsrail’in tepesine füze yolluyordu. Esas beka sorunu İsrail için kendiliğinden var. Ve binlerce yıllık tarihe sahip 92 milyonluk koca bir devlet olan İran İsrail’e “Senin var olma hakkını tanımıyorum, seni haritan sileceğim” diyor. Birtakım müttefikleri aracılığıyla da bölgede ısırıyor sürekli. İsrail'e hasım ve bunu ortaya koyan, eylemler yapan coğrafi noktalar, İran’ın İsrail’e karşı harekât alanıydı. Sen de diyorsun ki “İran, henüz nükleer silah sahibi olacak kıvama gelmemiş ama”. İran, eğer, o kıvama gelmediyse bu 13 Haziran 2025’te başlayan İsrail saldırısının meşruiyetini sorgulattırır. Ama İran'ın nükleer güç olmasının İsrail nezdindeki tehdit algılamasının gerçekliğini ortadan kaldırmaz. Türkiye ile İsrail arasında kurabileceğimiz, İran ile İsrail arasındakine benzer, böyle bir denklem var mı? Türkiye, İran gibi “Ben seni haritadan sileceğim” diye bir tavır aldı mı İsrail’e karşı?

“İsrail hangi gerekçeyle Türkiye’ye saldıracakmış, biri bana izah etsin!”
“Türkiye’nin İsrail’e karşı asla İran, Hamas, Hizbullah’ınki gibi bir tavrı olmadı”
-Yok hiçbir zaman öyle bir tutum almadığı gibi Türkiye İsrail devletini ilk tanıyan ülkelerden biridir.
İlk tanıyan ülkelerden biridir evet. İkincisi ben Meclis’te de söyledim: 20 Eylül 2023’te New York’ta Türkevi’nde ağırladı Erdoğan Netanyahu’yu. Yani 7 Ekim saldırısından biraz önce. İsrail ve Türkiye bayrakları yan yana. Ortak basın toplantısı yapıldı. Hakan Fidan orada oturuyor, İbrahim Kalın orada oturuyor. Aradan bir hafta geçiyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Azerbaycan dönüşü uçakta gazetecilere diyor ki “Önümüzdeki birkaç hafta içinde diyor Netanyahu Türkiye'ye geliyor.” 7 Ekim'de Hamas olayı patladı, gerisini biliyoruz. Yani 7 Ekim’den sadece iki hafta önce Netanyahu'nun Türkiye'de kabul edileceğini adeta müjde gibi veren bir Türkiye Cumhurbaşkanı var. Bunları söyleyince de hiç hoşlanmıyor iktidar grubu.

Şimdi İran'la aynı şey mi Türkiye'nin İsrail'e karşı duruşu? Biz ne zaman Türkiye olarak böyle bir düşmanlık ortaya koyduk? Koymadık. Gazze’de bu son soykırım politikasını izlediği zaman ayağa kalktık. Fakat İsrail'e “Sen Filistin halkına bunları yapıyorsun. Ben ilk fırsatta senin tepene Türkiye'nin gücünü göstererek bineceğim ve seni yok edeceğim” diye bir tavır alındı mı? Hayır, böyle bir şey yok. Tam tersine Suriye'de sürtüşme ihtimali belirdiği zaman “Biz İsrail'le savaşmak istemiyoruz” denildi. Yani Türkiye’nin asla Lübnan, İran, Hamas, Hizbullah gibi bir tavrı olmadı İsrail’e karşı. Dolayısıyla İsrail böyle bir Türkiye'ye neden saldıracakmış? Biri bana izah etsin.

“Öcalan 27 Şubat açıklamasından önce Mazlum Abdi’ye de mektup gönderdi”
-Örgüt kurup Türkiye’ye karşı savaşmış olan Öcalan da eline hiç silah alıp savaşmamış olan Kürt siyasetçi Selahattin Demirtaş da açık biçimde Türkiye’deki Kürt siyasi hareketinin gelecek tasavvurunun Türkiye içinde olduğunu ortaya koyuyor evet. Ancak Öcalan’ın kurduğu PKK’nın İran kolu PJAK mesela…İsrail-İran savaşında İsrail’den yana açık bir pozisyon koydu. Suriye’de YPG/PYD bugün bu kadar açık pozisyon almasa da bugünee kadar İsrail ile temaslarını hiç gizlemedi. Dolayısıyla iş Öcalan’ın kendi kurduğu örgütün parçalarını yüzde yüz kontrol edemeyeceği bir yere doğru gidiyor olabilir mi?
Geleceğe ipotek koymak siyasi analizci olarak, siyaset adamı olarak, tarihçi olarak yanlış bir şeydir. Bugün dediğim gibi bir geçitten geçiyoruz ve bölgede her şeye açık bir durum var. Dolayısıyla da soruna “Hayır, böyle bir şey mümkün değildir” diye yanıt vermek mümkün değil açıkçası. Ama bu tür bir bölünmenin panzehri Öcalan’ın elinin güçlendirilmesi ve daha görünür bir role kavuşturulmasıdır. Senin hatırlattığın o 13 sayfalık son görüşme notlarına bakarsan, Suriye’de Kürtlerin kendi kimlikleri ve öz yönetimlerine sahip olabilecekleri bir statüden bahsederken bunun Şam ile anlaşarak yapılmasından bahsediyor. Zaten bunları bizzat bölgedeki bütün Kürt liderlere yazdığı mektuplarda da söyledi.

-O zaman siz Öcalan’ın 27 Şubat 2025 çağrısı öncesinde YPG lideri Mazlum Abdi’ye bir mektup gönderdiğini doğrulamış oluyorsunuz.
Evet ona da yazdı. Dahası Mazlum Abdi dün yeni yayınlanan bir söyleşisinde başka bir şey daha söyledi. Daha doğrusu soru şöyle sorulmuş; “Öcalan’ın sizinle İmralı’da görüşmek istediği söyleniyor. Doğru mu?” Mazlum Abdi’nin yanıtı “İmralı’ya gidip kendisiyle görüşmekten onur duyarım” oluyor.
“Türkiye de SDG De yalanladı ama bendeki bilgiye göre Mazlum Abdi sınırlı şekilde de olsa İbrahim Kalın ile görüşüyor”
-Tabii bu söylediğiniz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kırmızı bültenle adeta ‘bir numaralı terörist’ olarak aradığı Mazlum Abdi’yi topraklarımıza ayak bastığında tutuklamak yerine İmralı’ya gidişine izin vermesi anlamına geliyor ki hayli radikal bir hamle olur. Devlet o noktaya gelebilir mi sizce?

Ama zaten Mazlum Abdi Türk devletiyle sınırlı da olsa iletişiminin olduğunu söylüyor.
-Türkiye bu iddiayı net bir dille yalanladı oysa ki.
Yalanladı ama doğru olduğunu ben biliyorum. Mazlum Abdi’nin bunu bir bilgi olarak aktardığı birinden biliyorum. Hatta ben Dışişleri yalanlamasını bir mecburiyet olarak aldım. Bu tür yalanlamalar aslında yalanlama değildir. Hele de yalanlama resmi kanallardan yapılırsa genelde doğruluğun teyididir. Bir de üzerine SDG’nin kendisinden yalanlama geldi. Onu da görünce ben “Şu ara bir iş yürüyor, bozmayalım. Teması kamufle edelim” gibi bir çaba olduğunu düşündüm SDG tarafında.
-O zaman belki de Mazlum Abdi’nin Türk tarafında görüştüğü kişiler üst düzey olabilir mi?
Eğer bendeki bilgi yanlış değilse, zaten üst düzey. Öcalan ile teması götüren kademeyle, Öcalan ile teması götüren şahsiyetle hatta.

-MİT Başkanı İbrahim Kalın’la mı?
Ona benzer bir bilgi geldi bana. Ama tabii yalansa ikisi de çıkıp ‘yalan’ diyebilir. Bu arada görüşme notlarında dikkatini çektiyse, Öcalan Suriye’deki bir ‘Arap lobisinden şikâyet ediyor. Bununla kast ettiği Suudi Arabistan. Yani aslında YPG’ye “Gidin de Muhammed el-Şara’ya teslim olun. Silahlarınızı verin” falan demiyor. “Yerel demokrasiyi güçlendirin” diyor.

“Sırrı Süreyya ve Pervin Buldan’ın ilk İmralı ziyaretinde o kadar çok CHP vurgusu yapmış ki, Sırrı döner dönmez Özgür Özel’i aradı”
-Neden Özgür Özel değil de Sezgin Tanrıkulu gidebilir?
Devlet istemiyor herhalde. Ama Öcalan, Cumhuriyet Halk Partisi'ni çok önemsiyor. Ben tam burada bendeki önemli bir bilgiyi paylaşmak isterim. Kasım ayında Sırrı Süreyya (Önder) ve Pervin’in (Buldan) İmralı’ya yaptığı ilk ziyarette Öcalan o kadar çok CHP’den söz ediyor ki. “CHP olmadan çözüm olmaz. Mutlaka mecliste komisyon kurulmalı ve CHP aktif olmalı” diyor. Bunun üzerine Sırrı Süreyya İmralı’dan gelir gelmez Özgür Özel’i arıyor. “İmralı’dan şimdi geldik, sizden çok bahsetti” diyor. Özgür Özel de tam o noktada DEM Parti heyetini kabul etmekte kararsız, bunun üzerine kendisi kabul etmeye karar veriyor. Yani Öcalan en başından beri Cumhuriyet Halk Partisi’nin sürecin çok önemli bir aktörü olmasını talep ediyor.
Haber Kaynağı : 12punto
Çok Okunanlar

İşte meslek meslek zamlı rakamlar

Fatih Altaylı, CHP'ye yönelik operasyonları bitirecek tek formülü açıkladı

Sabancılarda boşanmayı tazminat pazarlığı kilitledi!

Bahçeli hakkında açılım süreciyle ilgili bomba iddia!

Simge Sağın da cinsel istismar kurbanı olduğunu açıkladı

Ümit Özdağ masasındaki son anketin sonuçlarını açıkladı

Kandil'den provokasyon!

'Parti yönetilmek zorunda, kaçmak olmaz' dediği ileri sürülmüştü

Kemal Kılıçdaroğlu'ndan 'bu iyi bir görüntü değil' tepkisi

Alt bir tür