Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Kırılımların anası: Yapay Zekânın çağrısı

Medyascope’daki bu haftaki programımda konuğum Türkiye Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı’ydı. Her zamanki sakin ama derin tavrıyla, teknolojiyle felsefenin kesiştiği o ince çizgide gezindik. Sohbetimizin ekseni, değişim, yapay zekâ, kurumların dönüşüm sancısı ve bireyin bu yeni çağdaki rolü etrafında dönüyordu. Eczacıbaşı’nın cümleleri arasında en çok aklımda kalan şu oldu: “Artık değişim konjonktürel değil, strüktürel.” Aslında bu, geleceğe dair bütün tartışmaların özeti. Çünkü bugün konuştuğumuz meseleler geçici bir dalganın değil, geri dönüşü olmayan bir dönüşümün parçası. İnternetle başlayan kırılma, mobil dünya, sosyal medya ve kriptoyla katmanlandı. Şimdi de yapay zekâyla birlikte bambaşka bir eşiğe geldik. Faruk Bey’in ifadesiyle, bu yeni dönem “kırılımların anası.”

Türkiye Bilişim Vakfı bu yıl 30 yaşına bastı. Ancak kuruluş amacı hâlâ güncel: teknolojinin kendisiyle değil, teknolojinin insan davranışını nasıl değiştirdiğiyle ilgilenmek. Eczacıbaşı programda çok çarpıcı bir benzetme yaptı: “Bizim kurumlarımız trafik kurallarına göre kurulmuş, ama uçak artık havada.” Gerçekten de öyle. Kurallar yerçekimine göre yazılmış ama biz bulutların arasında yön bulmaya çalışıyoruz. Bugün yaşadığımız kaosun nedeni teknolojinin hızı değil; henüz havacılık kuralları olmayan bir dijital gökyüzü. Sosyal medyanın ilk yıllarında yaşanan iyimserliği hatırlayın. Özgürlük, bağlantı, demokratikleşme derken kısa sürede yanlış bilgi, eksik bilgi ve karanlık bilgiyle tanıştık. Şimdi aynı hikâyeyi çok daha sofistike bir versiyonuyla, yapay zekâ üzerinden yaşıyoruz.

Einstein’a atfedilen bir söz vardır: “Zeki insanlar problemleri çözer, bilge insanlar oluşmadan önler.” Bugün dünyanın asıl meselesi tam da bu — öngörülemezlik. Problemleri çözmek için zeka yeter ama öngörülemeyeni yönetmek için bilgelik gerekir. Ve o bilgelik artık bireylerde değil, kurumlarda sınanıyor. Çünkü teknolojik dönüşümün eşiği teknik değil, kültürel. Bir kurumun değişime vereceği cevap “nasıl adapte oluruz?” değil, “neyi unutmamız gerekiyor?” olmalı. Kurumlar bazen sadece hatırlayarak değil, unutmayı öğrenerek de büyür.

Faruk Eczacıbaşı’nın altını çizdiği üç kavram, çağın özeti gibiydi: mindset, skillset, toolset. Önce zihniyet, sonra yetkinlik, en sonunda araç. Oysa bugün bu sıralama tersine dönmüş durumda. Herkes yeni bir araç peşinde ama onu hangi amaçla kullandığını kimse tam olarak bilmiyor. Araç bolluğu amaç boşluğunu kapatmıyor. Zihniyet olmadan teknoloji sadece gürültü üretiyor. Dolayısıyla bireylerin ve kurumların önce şu soruya dönmesi gerekiyor: “Ne istiyoruz?”

Sohbetin en dikkat çekici kısmı ise jenerasyonlar arası gerilimdi. Gençler farklı alışkanlıklarla düşünüyor, eski kuşaklar ise eski normları hâlâ değişmez doğrular olarak görüyor. Ortada ne tam bir çatışma ne de uzlaşma var. Sadece anlam boşluğu. Bu boşluğu doldurmanın yolu baskı değil, dinlemek. Yeni kuşaklara “bizim gibi olun” demek yerine, “biz artık sizin gibi öğrenmeliyiz” diyebilmek.

Eczacıbaşı’nın şu cümlesi bence her şeyi özetliyordu: “Uçağı uçarken modernize edeceğiz.” Bu bir teslimiyet değil, bir görev tanımı. Dünyanın artık “bekleyip görelim” lüksü kalmadı. Yeni kurumlar, yeni hukuk biçimleri, yeni davranış kodları inşa etmek zorundayız. Yapay zekâ bir trend değil, yeni norm. Bu çağda akıllı olmak yetmeyecek. Bilge olmak, yani düşünme biçimimizi yeniden kurmak gerekecek. Ve o bilgelik artık yalnız bireylerde değil, birlikte hareket eden toplumlarda sınanacak.

Gelecek, kuralları birlikte yazanların olacak.