Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Rusya’daki Porsche’lerin kilitlenmesi, akıllı araçlardaki korkunun gerçek olduğunu mu gösteriyor?

Bazı sahneler vardır; film bittikten çok sonra bile zihninizde yer etmeye devam eder. Netflix’teki Leave the World Behind filminde sürücüsüz araçların aynı noktaya doğru ilerleyip, hiçbir insan müdahalesi olmadan birbirine çarpa çarpa metal bir enkaza dönüşmesi tam olarak böyle bir sahneydi.

Sinemanın yarattığı gerilimden ziyade, kontrolsüz bir algoritmanın nasıl zincirleme bir felakete dönüşebildiğini görmek, zihnimde uzun zamandır needeyse sessiz duran bir korkuyu harekete geçirdi. O sahne bir kapı açtı: new fear loaded.

Kurgu burada bitmeliydi; gerçek hayata sızmasına gerek yoktu. Fakat teknoloji, artık kurgu ile gerçek arasında bir sınır bırakmıyor.

Filmin yarattığı bu rahatsız edici hissin üzerinden fazla zaman geçmeden Rusya’dan gelen haberler, o hayali korkunun ete kemiğe bürünmüş hâli gibiydi. Bir gecede yüzlerce Porsche’un kilitlenmesi… Sürücüler kontak çeviriyor, araç hiçbir tepki vermiyor; kapılar açılmıyor; ekranlar kararıyor. Sanki biri uzaktan düğmeye basmış ve ülke çapında bu markanın varlığını durdurmuştu.

Ülkenin en büyük bayisi Rolf’un ilk açıklaması, sinyal kaynaklı bir teknik arızadan söz ediyordu ama cümlenin içine bıraktığı küçük bir ihtimal, meseleyi bambaşka bir yere taşıdı:

Bunun kasıtlı yapılmış olması mümkün.

Bir anda kurgu ile gerçek birbirine karıştı. Filmin sahnesi, Rusya’da yaşananlarla beraber bir metafor olmaktan çıktı; modern otomobillerin ne kadar kırılgan olduğunu anlatan bir gerçeğe dönüştü.

Kırılganlığın Anatomisi

Sorunun kaynağı Porsche’un VTS uydu güvenlik modülüydü. Normal şartlarda aracı hırsızlıklara karşı koruyan bu sistem, uydu sinyalini kaybettiğinde saldırı altında olduğunu düşünüp tam kilit moduna geçiyor. Rusya genelinde sinyal kesintisi yaşandığı anda yüzlerce araç eşzamanlı olarak kendini kapattı.

Panik hızla büyüdü. Bazı araç sahipleri, sorunu çözmek için sensörleri söktü, modülü parçaladı, kaportayı kırdı. Lüks otomobiller bir anda kullanıcıları tarafından vandalize edilen çaresizlik nesnelerine dönüştü. Servis merkezlerine doluşan araçların arasında bir tamircinin videoya kaydettiği sözler ise tabloyu özetliyordu:

“Porsche’larda kitlesel blokaj var. Hepsi servislerde. Bazıları bize de geldi. Sorunu çözmeye çalışacağız.”

Bu görüntülere bakınca Rusya’daki olayın tek bir teknik arızadan ibaret olmadığı açıkça görülüyordu. Çünkü asıl mesele şu soruda düğümleniyordu:

Bir aracı satın almak, gerçekten ona sahip olmak anlamına geliyor mu?

Bu sorunun cevabı, modern teknolojinin yapısında gizli. Akıllı araçlar artık birer makine değil; bulut bağlantısına, yazılım güncellemelerine, uzaktan erişilebilir modüllere, sinyal akışlarına bağlı birer platform. Yani kontrol fiziksel anahtarda değil, görünmez altyapılarda.

Teknolojinin kör noktası: KitKat

Rusya’daki kitlesel kilitlenme, akıllı araçların dışarıdan kontrol edilebilir olmasının doğurduğu riski gösteriyorsa, San Francisco’daki KitKat vakası da akıllı sistemlerin insan algısını taklit edememesinin doğurduğu başka bir kırılganlığı gözler önüne seriyor.

KitKat, 16th Street’in sembolü olan, mahalle esnafının “Belediye Başkanı” diye andığı dokuz yaşında bir kediydi. Cruise adlı otonom taksi onu fark edemedi; sensörler kediyi kritik bir tehlike olarak sınıflandırmadı. Bir insanın sezgisel olarak yavaşlayacağı bir anda algoritma yoluna devam etti.

Bu kez araç çalışıyordu — ne yazık ki fazlasıyla çalışıyordu.

Ve bir hayatı koruyamadı.

KitKat’ın ölümü, akıllı araçların “akıllı” tanımının aslında ne kadar sınırlı olduğunu gösteren acı bir örnek olarak kayıtlara geçti. İnsan refleksiyle algoritmik karar arasındaki uçurum, bu kez bir sokak kedisinin hayatına mal oldu.

Gerçek korku nerede başlıyor?

Filmdeki sahne, önce zihinsel bir egzersizdi.

Rusya’daki olay, bunun teknik karşılığı.

KitKat ise insani sonucu.

Bu üç olay birlikte okunduğunda akıllı araç teknolojisinde temel bir gerçek ortaya çıkıyor:

Akıllı araçların korkutucu olan tarafı, çalışmaları değil; nasıl, kim tarafından ve hangi koşullarda durdurulabilecekleri.

Birinde aşırı güvenlik tüm aracı devre dışı bırakıyor.

Diğerinde yetersiz algılama bir canlıyı koruyamıyor.

Aradaki çizgi ise giderek inceliyor.

Bugün yaşanan her örnek, yarının teknolojik bağımlılığının ve kontrol mimarisinin nasıl şekilleneceğine dair ipuçları veriyor. Mülkiyet, güvenlik, etik, şehir yaşamı ve hatta ulusal egemenlik tartışmaları giderek aynı soruda birleşiyor:

Bu araçlar gerçekten kimin elinde?

Ve belki de asıl korku burada başlıyor.