Al gülüm ver gülüm

İktidarı eleştiriyoruz. Çok da haklıyız. Topluma ve devlete zararlar veriyor. İktidar liberal bir ekonomi siyaseti izliyor. Hele dinci sermaye ve tarikatların çıkarı için her türlü kayırma kollama var. Erzincan’daki maden faciası tam bir kayırma kollama ve siyasal yozlaşma örneğidir.  

Soralım: Madenleri hangi kişiler ve sermaye grupları işletiyor? Maden ocakları ne durumda? Liyakat mı yönetiyor sadakat mı? Yandaşlar dinciler ve bir de çeşitli gizli ortaklar ve yabancı sermaye madenleri işletiyor. Ülkenin kanını emiyorlar. 

Madenler konusunda tam bir sınıfsal sömürü var.

AKP’nin yaptıkları meydanda. 

CHP de gelse kendi sermaye grupları ile ve yandaşları ile gelecek.

Her iki parti de sermayenin partisidir. Sermayeye hizmette yarışıyorlar. Gündemlerinde halk yoktur. Halk onlar için sömürü kaynağıdır. Kanı emilecek bir insan yığınıdır.

AK Parti veya CHP’den hangisi madenleri devletleştirelim diyor? 

Kamuculuk bu iki parti için de suçtur. Kamuculuk deyince yılan görmüş gibi olurlar.

Hele madenleri devletleştirmek...

Mümkün mü?

Bu partilerin hiçbirisi madenleri devletleştirelim diyemez. Çünkü bu partilerin her ikisi de sermayenin ve sermaye gruplarının çıkarlarının partisidir. 

Bu partilerin her ikisi de zaten nasıl birer sermaye partisi olduklarını ispat ettiler.

Medya desen ayrı bir felaket. Bir iki tv gazete hariç gerisi egemen sınıfların yanında. Vatandaşın bildiğini bilinmez hale getirme görevi yapıyorlar. 

CHP de emperyalizme karşıyım, demek yasaklandı da bizim mi haberimiz yok?

Atatürkçülük demek emperyalizme ve kapitalizme karşı olmak demektir. CHP'liler yeminli gibi emperyalizmden söz etmezler. Tabi medyaları da öyle. Hele “Görkemli Hatıralar” diye Pazar günleri yayınlanan bir programları var.

Allah! Allah! Allah!

Atatürk!

Deniz Gezmiş!

Sabahattin Ali!

Yahu bu insanlarla sizin bir ilginiz var mı?

Atatürk’ten bahsederken neden emperyalizmden kapitalizmden tam bağımsızlıktan kamuculuktan hiç söz etmiyorsunuz? Ha neden?

Sabahattin Ali de Deniz Gezmiş de onların yoldaşları da emperyalizm ve kapitalizme karşı mücadele yolunda katledildiler. Ne olur yahu bir kere de emperyalizme karşıyız deyin. Korkmayın sizi yemezler.

Bence siz Atatürkümüzün de Denizimizin de Sabahattin Alimizin de yakasından düşün. Çekin yolunuza gidin.

Yoksa siz bu tür programlarla Atatürk’ü Deniz Gezmiş’i Sebahattin Ali’yi kendinize benzetmeye mi çalışıyorsunuz? Onların gerçek devrimci, halkçı, emekçi sınıftan yana tavırlarını gizlemeye mi çalışıyorsunuz, saklamaya mı çalışıyorsunuz? Bence siz bu gayretten vazgeçin buradan size ekmek çıkmaz. Çünkü onların arkasında büyük sınıfsal gerçekler büyük bilimsel gerçekler var. Siz bu gerçeklerle savaşıyorsunuz. Şimdiye kadar gerçeği kimse yenememiş. Unutmayın dikkatli olun. Rüzgara tüküren yüzüne tükürür.

CHP de olanları ellerini ovuşturarak izliyor.

Önerisiz eleştiriler yapıyor. Aman yıpransınlar da  biraz da biz sermayeye hizmet edelim diyorlar. Sadece sermayeye  mi zannediyorsunuz, eğer öyle sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Yandaş yaran ağını atmış pusuda bekleyen müteahhitler…  

Müteahhit vurgunu, işbirlikçi siyasetçi, dini ticaret ve siyasette kullanan dini imanı para olan tarikatçı, dinci tayfa, en yakın yandaş ve yaranlar, sırdaşlar, özelleştirme soyguncuları Türkiye’nin en tehlikeli kanser hücreleridir. 

Seksenli yıllarda başlayan özelleştirme, Türkiye’yi bir deri bir kemik haline getirmiştir. Devlet de toplum da vatandaş da çok ciddi boyutta kan kaybetmiştir.  

Peki bu 2 parti böyle de başka hangi partiler madenleri devletleştirelim diyebiliyor?

Ancak birkaç sosyalist arayış içerisinde olan partiler diyebiliyor.

Sahte sosyalistler, kalpazan sosyalistler ise sosyalizm perdesi altında kapitalizme hizmet ediyorlar. Medya neredeyse tamamıyla bunların kontrolünde. Sadece tarikatlar cemaatler değil bu sahte sosyalistler kalpazan sosyalistler, liberal özlü sözde sosyalistler de en az tarikatlar ve cemaatler kadar toplumu karartıyorlar. 

Her gün televizyonlarda başımızı şişiren o televizyon gevezelerinin çok büyük çoğunluğu da liberal. Türkiye karadan havadan her taraftan kuşatılmış. Emperyalizmin kuşatması altındayız emperyalizm ve işbirlikçileri bizi felakete sürüklüyor. Tıpkı 1918 yılında olduğu gibi bağımsızlığı savunan, emekçinin menfaatini halkın menfaatini savunan, yurtsever ne kadar insanımız var acaba? Sözde aydınlarımız meydanda. Her gün beyin yıkıyorlar. Halkımız bilinçlerinden yakalanmış, kirlenmeye ve yozlaşmaya götürülüyor. 

Gerçeği ve bilimi rehber edinip öne çıkartmazsak, bilimsel siyasetler yapan siyasal partiler inşa edemezsek geleceğimiz karanlıktır. 

Bu gerçeği söyleyen çok değerli aydınlarımız ve bilim adamlarımız bulunmaktadır. Onlar bütün acı gerçekleriyle birlikte bu gerçeği anlatmaktadırlar. 

Ama yüreklerin kulakları sağır. 

Duyan düşünen az.

Böyle giderse halk olarak biz de ektiğimizi biçeceğiz. Ne ekersen onu biçersin, sözü büyük gerçeği anlatmaktadır. Bizim için de geçerlidir.  

Siyasal partiler bilimsel siyasetten kopmuşlardır. Siyasal partiler cehaletin çıkarcılığın ve kişisel egoların denetiminde ve yönetimindedir. 

Siyasal partilere örgüt diyemeyiz. Siyasal partiler liderin etrafında toplanmış birtakım kalabalıklardan ibarettir.  Siyasal partilerde bilim, uzmanlık, araştırma, planlama, kamuculuk, halktan yana olmak gibi kavramlar yoktur. 

Öyleyse nasıl bir siyasal parti? 

Hemen cevap verelim. Bilimsel siyaset yapan bilimin ışığında siyaset üreten bir siyasal parti. Yani bir siyasal parti bilgi üretkenlik ve uzmanlık temelinde siyaset yapmıyorsa zaten o siyasal parti kirlenmiş yozlaşmış kararmış, çıkarcıların diktası altındaki bir kalabalıktan ibarettir. Yani Türkiye bilimsel siyaset olmadan bu karanlıktan çıkamaz. 

Türkiye'de çok partili siyasal hayata geçtiğimiz günden beri hakim olan siyaset al gülüm ver gülüm siyasetidir. 

CHP- DP siyaseti al gülüm ver gülüm siyasetidir.

CHP-AP siyaseti, al gülüm ver gülüm siyasetidir.

CHP-AKP aynen al gülüm ver gülüm.

Aradakiler de öyle. Al gülüm ver gülüm.

Emperyalizm,

Kapitalizm,

Nato AB ABD.

Kamuculuk yasak. 

Eeh …

Bekle ki gülersin öteki dünyada.