Yıl 2013, İsrail topraklarından yükselen bir ses doğrudan Netanyahu’yu ve partisini hedef alır. O ses İsrail Komünist Partisi ve Partinin Cephe örgütü Hadaş’tan gelmektedir. İsrail’li Komünistler, Netanyahu’nun Gazze’de uyguladığı işgali kınamakta ve bu işgalle birlikte işlenen suçun bölge çapında bir savaşa yol açacağını söylemektedir. Komünistler ayrıca hükümeti “faşist ve sağcı” olarak nitelendirir; “Sağcı hükümetin ilk günden bu yana körüklediği gerilim, tüm bölgeyi, bölgesel ve tehlikeli bir savaşa sürüklüyor.” der. Buna karşı çözüm de sunulur elbet: İşgali sona erdirmek için mücadele edilmeli ve Filistin halkının meşru talep ve hakları tanınmalıdır.
İsrail’li Komünistler bugün de yine aynı yerde. Bu kez İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını kınayan parti, saldırıların gerisindeki gücü de ABD Emperyalizmi, Birleşik Krallık ve Avrupalı Müttefikler olarak açıkladı. Üstelik bu açıklamayı İranlı Komünistlerle (Tudeh) birlikte yaptılar.
İsrail’den yükselen bu sesin tavrı, durduğu zemin, sahiplendiği ilke ve ahlak esas olarak sorunun nereden kaynaklandığını işaret ederken çözümün de adresini sunmaktadır bize. Sorun, açıklamalarda da belirtildiği üzere Netanyahu ve partisinin ideolojisi, çözüm de bunların terk edilmesinde yatar. Yalnız İsrail’de değil, dünyanın her yerinde kimliği mutlaklaştıran, emperyalist ideolojiyi benimseyen, dini ve milli değerleri bağnaz bir söylemle sahiplenip bunu faşizan bir yönelimle siyasete alet eden bütün politikalar ve ideolojiler terk edilmelidir. Bataklık burasıdır; evimizin içinde de dışarıda da “hastalık” buradan türemektedir.
İsrailli komünistlerin ifadesiyle “sağcı ve gerici” hükümetin başındaki Binyamin Netanyahu kimdir peki? Kendisi hakkında ne biliyoruz; geçmişte ne ile suçlandı, nasıl bir aileden geliyor? Gelin şimdi Netanyahu tarihine doğru kısa bir yolculuk yapalım sizlerle.
Bundan tam 76 yıl önce yani 1949 yılında İsrail’in kuruluşunu önceleyen günlerin hemen akabinde dünyaya geldi Netanyahu. İsrail’in kuruluşu deyince savaş da daha İsrail kurulur kurulmaz başladı. Arap Birliği, İsrail’e savaş ilan etti. Bitmek bilmeyen yangının tarihi ilk günlere uzanıyor anlayacağınız. Bu arada İsrail’i tanıyan ilk ülke ABD, ilk Müslüman ülke ise Türkiye oldu, bir not olarak bunu da aktarmış olalım.
Dönelim Netanyahu’ya. Anne Osmanlı idaresindeki Filistin topraklarında doğuyor, Pofesör baba Benzion Netanyahu ise Varşova’da. Dedesi ise bir haham. Kudüs’te büyüyor Netanyahu yalnız 1956-1958 ile 1963-1967 yılları arasında ABD’de yaşıyor. Hatta liseyi burada tamamlıyor. Akabinde İsrail’e dönen Netanyahu İsrail Güvenlik Kuvvetlerine yazılıyor ve savaş eğitimi alıp, birçok askeri operasyonda görev alıyor. Lakin Netanyahu’nun yolu bir kez daha Amerika’ya düşüyor ve orada Mimarlık eğitimi alıyor. 1975 yılında lisans eğitimini tamamlayan Netanyahu, 1977’de de MIT’de İşletme bölümünde Yüksek Lisans eğitimini tamamlıyor.
Netanyahu tam o yıllarda adını Benjamin Ben Nitai olarak değiştiriyor. Rakiplerine göre bu durumun sebebi Netanyahu’nun milli kimlik bilincinin ve sadakatinin eksiliği ile ilgilidir. Netanyahu ise “adının doğru telafuz edilemediği” için bu değişikliği yaptığını söyler. Mezuniyet sonrasında tekrar İsrail’e dönen Netanyahu, 1973 yılında gerçekleşen Arap İsrail savaşında yüzbaşı olarak görev yapar. İlerleyen yıllarda bir mobilya şirketinde pazarlamacı olarak çalışan da yine ondan başkası değildir.
Bu arada kardeşi Jonathan Netanyahu 1976 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü ile İsrail kuvvetleri arasında yaşanan bir çatışmada hayatını kaybeder. Binyamin Netanyahu ise kardeşinin adını taşıyan bir anti terörizm enstitüsü kurar ve 1977-1980 yılları arasında burada çalışır. Kariyerindeki esas yükselme ise henüz 35 yaşındayken gerçekleşir. Bu yılda Birleşmiş Milletler elçilik görevinde bulunur. Dört yıl bu görevde kalan Netanyahu sonrasında İsrail’e döner ve Likud partisine katılır.
Likud İbranice “Liberal Ulusal Hareket” kelimelerinin kısaltılmasıdır. İdeolojik olarak neye denk düştüğünü ve dünyayı nasıl yorumladığını İsrailli komünistlerin açıklamalarından aktarmıştık. Elbette İsrail’de Likud’dan daha sağcı, bağnaz ve totaliter görüşleri benimseyen partiler de yok değildir. Zaten Netanyahu’nun yükselmesinde de onlar etkili oldu.
Sonrası mı?
Otuz dokuz yaşında siyasete başlayan Netanyahu kısa bir süre içerisinde ülkenin etkili politikacılarından biri haline gelir ve 47 yaşına geldiğinde ülkenin Başbakanı olarak karşımıza çıkar. O artık İsrail’de doğmuş en genç başbakandır. Başbakanlığı üç yıl süren Netanyahu 1999 yılına gelindiğinde bu görevden ayrılır. Devam eden on yılda da bakanlık başta olmak üzere farklı görevlerde bulunan Netanyahu, 2009 yılına gelindiğinde tekrar Başbakanlık koltuğuna oturur ve 2021 yılına kadar bu görevi sürdürür. Nihai olarak 2022’nin sonlarında yeniden Başbakan seçilen Netanyahu bilindiği üzere görevine devam etmektedir. Kanlı görevine.
Netanyahu’yu konuşurken önemle üzerine durmamız gereken birkaç nokta daha var tabi. Bunlardan birisi hakkında ileri sürülen yolsuzluk iddialarıyla ilgili. Sözünü ettiğimiz yolsuzluk suçlamasının yargı aşamasına taşındığını ve Netanyahu’nun 2019’dan beri bir başbakan olarak bu iddialar kapsamında yargılandığını söyleyelim. 76 yaşında bir Başbakan olarak yargılanan Netanyahu bu konuda ne diyordu peki?
Ona göre bu dava bir “saçmalıktı”; kendisine açılan üç dava da siyasi saikler üzerine kurulu “siyasi bir cadı avıydı”. Dahası var, Netanyahu’ya göre bu bir darbe girişimiydi. Şaşmıyor sanırım; dünyada iktidarları “yolsuzlukla” suçlamak nedense genelde bu sözlerle karşılanıyor.
Peki, yolsuzlukla suçlanan ve hatta yargı önüne çıkarılan biri, Başbakan olarak görevini sürdürebilir miydi? Buna da cevabı vardı kendisinin. Şöyle diyordu mahkemede: “Ülkeye yedi cepheli bir savaşta liderlik ediyorum ve bence bu ikisi paralel olarak yürütülebilir”
Şimdi tam bu noktada şu soruyu sormama izin verin lütfen: Gazze ile başlayıp İran ile devam eden savaş politikalarının süregelen yolsuzluk davası ile bir ilgisi olabilir miydi? Kimi analistlere göre çıkarılan savaşların bir sebebi tam da buydu. Yani, yürütülmekte olan savaş siyaseti ile Netanyahu bir anda kartları eline alacak, bir Başbakandan komutan düzeyine yükselecekti. Öyle ki, “CNN International’ın “İsrail'in en büyük düşmanıyla mücadele etmek, Netanyahu'nun siyasi sıkıntılarını anında ortadan kaldırdı” başlıklı analizinde, İsrail Başbakanı’nın “ülke politikasını bir kez daha güçlü bir şekilde kontrolü altına aldığı” değerlendirmesine yer verilecekti.
Yine aynı haber kapsamında “ülkenin en uzun süre görevde kalan başbakanının İran’a saldırı başlatarak kendisini uçurumun kenarından çekip aldığı” yorumunda bulunulacaktı.”
Clausewitz'in dediği gibi "Savaş, politikanın başka araçlarla sürdürülmesiydi" Onun için hiçbir savaşı, güncel gelişmelerden ve sahiplenilen ideolojiden bağımsız ele alıp yorumlamamak gerekirdi.
Devam edelim.
Uluslararası Ceza Mahkemesi 2002 yılında kuruldu. 120’den fazla ülkenin taraf olduğu bu mahkeme, bugüne kadar pek çok isim hakkında çeşitli suçlamalarla ilgili karar verdi. Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’ta bu isimler arasında yer alıyor. Buna göre söz konusu iki isim savaş suçu işlemiş, cinayet, zulüm ve diğer insanlık dışı eylemlere imza atmıştı. Şu ifadeler Mahkemeye aitti: "..İki ismin de Gazze'deki sivil halkı hayatta kalabilmeleri için elzem olan gıda, su, ilaç, tıbbi malzeme, yakıt ve elektrik gibi imkanlardan kasıtlı ve bilinçli olarak mahrum bıraktıklarına inanmak için makul nedenler bulunduğu anlaşılmıştır" Nihai olarak Netanyahu ve Gallant’ın tutuklanmasına karar verdi Mahkeme.
Bu ifadeler Gazze’lilere ya da İran’lılara ait değil. Netanyahu şahsında dile getirilen bu açıklamalar aslında bir ideolojinin, şovenist siyasetin ve emperyal düşüncenin mahkum edilmesidir. Bu yanıyla da dünyanın neresinde olursa olsun sağcı bir yönelimle hareket edip, kimlik temelli örgütlenen ve siyasi çıkarları için din ya da milliyet dahil tüm kimlikleri kullanan politikacılar benzer sonuçları yaratacaktır. Elbette bu sonucun zamanı, şiddeti ya da dozu farklı olabilir fakat sorunun kaynağında yatan düşünce budur. Zehrin kaynağı, suçun merkezi bu zihniyet kodlarındadır. İsrail Komünist Partisi bunun için değerlidir. Zira aynı topraklarda Netanyahu benzeri sesler zehir saçarken onlar bu zehri afişe edip, insanlığın vicdanını İsrail’den seslendirmekte; insanlığa umut olacak siyasetin ve değerin nasıl inşa edileceğini göstermektedir. Çünkü sorun sahiplenilen değerler kümesindedir; maalesef o kümenin içinde yer aldıktan sonra herkes Netanyahu olmaya adaydır.
Son olarak Netanyahu’nun bir konuşmasını aktararak yazımı noktalamak istiyorum.
2009 yılında Birleşmiş Milletler toplantısında şunları söylüyordu Netanyahu: “Dün bu kürsüden Holokost’a yalan diyen bir adam bu kürsüden konuştu. Bu konuşmayı dinlemeyi reddedenlere ve protesto için toplantıyı terk edenlere övgülerimi sunuyorum…Benim ailem dahil her Yahudi ailesi felaketi yaşadı. Eşimin büyük anne ve babaları, babasının iki kız ve üç erkek kardeşi, tüm amca teyze ve kuzenler Naziler tarafından öldürüldü… Buraya gelip bu Soykırım inkârcısını dinleyenlere, Yahudi halkı, kendi halkım adına soruyorum. Utanmadınız Mı? Hiç mi edebiniz yok?
Şimdi biz kendisine soralım:
Gazze’de sizin silahlarınızla çoluk çocuk 55 binden fazla insan öldürüldü; bir yerleşim yeri adeta kan gölüne çevrildi. Suriye’deki benzer cinayetlerde payınız inkar edilemez. Şimdi İran’a ortağınız ABD’yle birlikte yaptığınız saldırılar ortada.
İsrailli komünistlerin değerlendirmelerini yukarıda aktardım, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin sizinle ilgili verdiği karar da kayıtlarda çoktan yerini aldı. Nazi soykırımına tanıklık eden bir ailenin ferdi olarak geldiğiniz durumdan siz hiç utanmıyor musunuz? Böyle bir acıya tanıklık eden bir halkın ferdi olarak başka halklara benzer acıları yaşatmaktan hiç mi ar etmediniz? Sizin hiç mi edebiniz yok Bay Netanyahu?
Çok Okunanlar

Uğur Akkuş'tan gündeme oturacak Fatih Altaylı paylaşımları

ABD'nin bölgede sıradaki hedefi Akkuyu mu?

Altaylı'nın tutuklanmasının ardından Uğur Akkuş'tan dikkat çeken paylaşımlar

Hablemitoğlu suikastında başka şüpheli bulunamadı!..

PKK elebaşı Öcalan'dan dikkat çeken talep: Özgür Özel ile görüşmek istiyor!

Zeytinlik yasasının altında 'Elektrik üretimini durdururuz' tehdidi mi var?

Defne Samyeli'den Fatih Altaylı'nın tutuklanmasına sert tepki!

TBMM kürsüsünden sıkılan taşnak kurşunu

Bankaların güncel mevduat faizleri ve açıklandı

Ahmet Hakan fena yanılmış