Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
38,1666
Dolar
Arrow
36,4475
İngiliz Sterlini
Arrow
46,0756
Altın
Arrow
3441,0000
BIST
Arrow
9.602

İsmet İnönü Asker kaçağı mıydı?

1878 yılında Moskova Öğrenci Topluluğu’na yazdığı bir mektupta şöyle der Dostoyevski: “Çürümüş toplumumuzu idare eden sadece halis bir yalancılıktır.” Yalanın örgütlenerek büyümesi sahtekârların en büyük amacıdır. Zira bu gerçekleşirse, yalan tüm topluma yayılacak ve o toplumun hakikati olacaktır. “Yalanlar üzerine kurulu bir düzende toplum yaşayabilir mi” demeyin. Sahipleri açısından zaten böyle dert yok, burada maksat olabildiği kadar iktidar ömrünü uzatmak, saltanatı zamana yaymak. Ondan gayrı toplum ne kadar yaşamış ne kadar ölmüş umurlarında değil zaten.

Peki, nasıl oluyor da yalan bir toplumun gerçeği haline geliyor?

Sorunun tek bir yanıtı yok aslında, toplumsal çözülmenin geldiği yerden tutun, iktidar tetikçilerinin ayırdıkları mesai zamanına, yalanın endüstrisinden, zamanın ruhuna kadar pek çok etken buna sebep oluyor. Hal böyle olunca reklam ve propaganda eşliğinde kör nefret ve onu tamamlayan ideolojik bağnazlıkla açıktan söylenen yalanlar, doğruymuş gibi kabul görebiliyor. Bırakın kabulü, kimileri görmediği şeyleri gördüğünü, duymadıklarını işittiğini, izlemediklerini seyrettiğini iddia edebiliyor. Düşünsenize açıkça montaj olan görüntüler, gerçek diye servis edilebiliyor tüm topluma. Utanmanın eşiği aşıldıktan sonra, şizofreniye adım atıyor bütün toplum.  İşte buraya geldiğimiz anda yalan toplumların gerçeğine dönüşüyor, onun içinde yaşayıp duruyoruz.

Tarihsel örneklerle devam edelim isterseniz.

2020 yılında Meclis eski başkanlarından Hüsamettin Cindoruk Yeniçağ gazetesine konuştu ve şöyle dedi: "Biz İnönü’nün, asker kaçağı olduğunu söylerdik ve de inanırlardı. Düşünebiliyor musunuz, adam hem paşa, hem Garp Cephesi komutanı, hem de asker kaçağı..."

Bildiğimiz kadarıyla Hüsamettin Cindoruk siyasete Demokrat Parti gençlik kollarında başlıyor; eğer yukarıda ifade ettiği sözleri o dönemlerde söylediyse, -ki muhtemeldir- merhum İsmet İnönü o yıllarda hala hayatta. Paşa 1973’e kadar yaşıyor. Yani hayatta olan ve bu gerçekliği küçük bir araştırma ile öğrenebileceğiniz kişinin asker kaçağı olduğu yalanına inanabiliyorsunuz. Toplum ve insan gerçekliği maalesef böyle.

Dahası bu durum sadece tarih sayfalarında da saklı kalmaz, benzer bir yalan yıllar sonra, farklı bir şekilde servis edilir. Üstelik bu kez bir belge üzerinden! Ne olacak montaj videolar üzerinden siyaset yapılıp seçim kazanılmıyor mu bu ülkede. O halde belge sunulsun da, gerçeği sahtesi önemli değil! Bahsettiğimiz o sahte belge 2022 yılında bir sosyal medya sitesi üzerinden dolaşıma girdi, buna göre İsmet İnönü’nün çürük raporu vardı.  Hazırlanan o sahte belgede yer alan ifadeleri birebir aktarıyorum. Aynen şöyle yazıyor: “1884 Kadıköy doğumlu olan İsmet İnönü kulağı duymadığından bu raporu almaya hak kazanmıştır.”

Mesele sadece doğum yerinin yanlışlığı değil elbette, Orgeneral rütbesine gelen bir paşanın askere gitmediğini söylüyor bu sahte belge. Anımsamakta fayda var, bahsettiğimiz kişi Kurtuluş savaşının en önemli komutanlarından. Öyle ki, İkinci İnönü savaşı sonrasında Atatürk, İnönü’ye şöyle yazar: “Milletimizin bağımsızlığı ve hayatı, dâhiyane yönetiminiz altında şerefle görevlerini yapan komuta ve silâh arkadaşlarınızın gönlüne ve vatanseverliğine büyük güvenle dayanıyordu. Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin ters giden talihini de yendiniz. İstilâ altındaki talihsiz topraklarımızla beraber bütün vatan, bugün en uzak köşelerine kadar zaferinizi kutluyor. Düşmanın istilâ tutkusu, çabanızın ve vatanseverliğinizin yalçın kayalarına başını çarparak paramparça oldu.”

İşte bu sözlere mazhar olan, ülkenin kurtuluşunda büyük özveri ve emekleri bulunan bir isim için yukarıda ifade ettiğim yalanlar servis edilebiliyor. Bu kolektif kötülüğün birinci aşaması, ikincisi ise bu sözlerin kabulü, benimsenmesi ile ortaya çıkıyor. İkinci aşamada en ufak bir araştırmaya, sorgulamaya gerek duymadan, geniş kitleler bu sözlere kucak açıp bunun üzerinden propaganda yapabiliyor. Dedik ya ar edinme eşiğinin aşıldığı yerde şizofrenin sınırlarına girilir, artık orada kim ne kadar sağlıklı kim değil ayrıca incelemek gerek.

Özellikle düzen siyaseti söz konusu olduğunda kimi zaman peynir ekmek gibi tüketilen yalan üretimine dair pek çok örnek verebiliriz. Lakin konumuzun sınırları dahilinde birkaç örnek vermenin yeterli olacağını düşünüyorum. Nazım  Hikmet ile başlayalım isterseniz. 1938 yılında Nazım Hikmet şahsında açılan harbiye ve donanma davaları kelimenin tam anlamıyla yalan üzerine kuruludur ve bu davalar neticesinde şair onlarca yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Düşünün Türkiye’nin ve hatta dünyanın önemli şairlerinden olan Nazım Hikmet yalanlar üzerine kurulu dosyalar sonrasında ömrünün hatırı sayılı bir kısmını zindanlarda geçirmek zorunda kalmıştır. Daha yakın dönemde Ergenekon ve Balyoz davaları var elbet, adliyelerin toplama kampına dönüştürüldüğü süreçler. Hakimleri ve savcıları ile hepsi hatırımızda. 

Son bir örneği de sınırlarımız dışından vermek istiyorum. Yahya Jammeh adını duydunuz mu? 1965 doğumlu olan Jammeh, 1994 yılında Gambiya’da gerçekleştirilen bir darbe sonrasında iktidara gelir. 2017 yılına kadar kesintisiz bu görevde kalan ve 2017 yılında seçimi kaybetmesine rağmen seçim sonuçlarını tanımadığını ve makamını terk etmeyeceğini söyleyen Jammeh bir süre sonra ikna edilerek görevden ayrılmak zorunda kalır. Bu döneme dair akılda kalan en önemli olaylar yolsuzluk ve insan hakları ihlalleri bağlamında dile getirilir. Görevden ayrıldıktan sonra da pek çok ülke Jammeh’in mal varlığını dondurur. Öte yandan kendisinin sözüm ona dindar olduğu söylenir. O kadar ki 2015 yılında Gambiya’yı İslam Cumhuriyeti ilan eden ondan başkası değildir. Şu sözler kendisine aittir: "Eğer Tanrı'ya inanmıyorsanız, insanlığa asla minnettar olamazsınız ve hatta domuzdan bile aşağısınız demektir.”  Gelelim onunla ile ilgili “Yalanlar ve Sahtekarlar Ansiklopedisi” isimli kitapta yazılanlara.

Buna göre Jammeh tıp konusunda bilgi sahibi olduğunu ve bu konuda farklı fikirleri olduğunu söyler. Dahası o, “karizma, sihir, otlar ve cazibe sayesinde” şifa verebilmektedir. AIDS’i bile tedavi edebilen Jammeh’e göre “AIDS bir günlük ve astım ise beş dakikalık bir işti”

Hal vaziyet böyle işte.

O vakit yazımızı uğurlarken şunları ifade etmemiz gerekir: İsmet İnönü Türkiye’nin en büyük askerlerinden ve siyasetçilerinden biriydi, Nazım Hikmet’in şiirimizdeki yeri tartışılmazdı ve tabi Jammeh’in sahtekârlığı da öyle. Fakat yalanlarla bütün bunlar bir anda tersine çevrilebilir, ak kara kara da ak diye önümüze çıkarılabilirdi. Nitekim tarih buna tanıklık etti ve maalesef sahtekârların mirası, bağlıları açısından genetik bir yatkınlık gibi sahiplenildi. Biz de buna tanıklık ediyoruz.