Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,9915
Dolar
Arrow
34,2844
İngiliz Sterlini
Arrow
44,3446
Altın
Arrow
2993,0000
BIST
Arrow
8.894

Cumhuriyeti yıkım günleri

Tayyip'in karın ağrısını zaten cümle alem biliyor.

Neo Hamidyen rejimini sürdürebildiği kadar sürdürmek, emr-i hak vaki olana kadar da o koltukta oturmak istiyor.

Peki, Bahçeli ile Özgür Özel neyin hesabında?

Arkasına ne bahane koyarlarsa koysunlar, nasıl kıvırmaya çalışırlarsa çalışsınlar, ikisinin birden Türkiye Cumhuriyeti'nin tabutuna son çiviyi çakma yarışına girmiş oldukları ayan beyan ortada.

Öyle devlet aklıymış, PKK'yı ABD'nin elinden almak için stratejik hamle yapmışmış, analar ağlamasınmış filan hepsi hikaye.

Apo'yu Meclis'e çağırmak, Tayyip'in yeni Anayasa yapmanın derdine düştüğü sırada mı devletin aklına geldi.

YPG/PYD Suriye'nin kuzeyinde ABD'nin kucağına oturmuşken, bir güzel Pentagon'un CIA'nın borusunu öttürüyorken, Apo'ya Çankaya'da ev kiralasan ne olacak!

Bu saatten sonra O'nu ne Kandil'dekiler ne Kamışlı'dakiler kaale alır.

Cümlesi, çocuk kandırır gibi aynı teraneyi okuyup duruyor. Yani yersen, dolapta dolma var.

Hatta Ülkü Ocakları, tosunlara "Lidere sadakat şerefimizdir" diye mesaj bile atmış.

Sirke baldan tatlıdır, Bahçeli ne derse haklıdır, itiraz filan etmeyin, oturun oturduğunuz yerde mealinde ayar vermiş.

Ama sokaklarda, sosyal medyada insanlar salı gününden beri Bahçeli'ye de Özgür Özel'e de adeta nefret kusuyor.

Son derece büyük bir tepki var. Herkes burnundan soluyor.

Diyelim ki Bahçeli, Tayyip'in önünü açmak ve Cumhur İttifakı'nın devamını sağlamak için teröristbaşı Apo'yu Meclis'e çağırmayı bile göze aldı.

Ya Özgür Özel...

Saçmalamalarına her geçen gün yenisini ekliyor olmasını artık garipsememeye başlamıştık ama bu sefer öyle bir "altın vuruş" yaptı ki sözün bittiği noktaya geldik.

Üç beş tane Kürtçü'ye yalakalık yapmak, çakma solculardan, fonculardan, ılık beyinli liberallerden aferin almak ya da koltuğunu borçlu olduğu bir takım karanlık mahvillerin gözüne girmek için sanki Türkiye Cumhuriyeti Devleti babasının malıymış gibi "Ben de Kürtlere bir devlet teklif ediyorum. Kürtlere, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum. Varsanız, hep beraber bunu yapalım. Tüm Kürtleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin sahibi yapalım" dedi.

Bu fütursuzca sarfedilen, buram buram cehalet ve ihanet kokan bu sözler karşısında, sırf Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu, cumhuriyetin temellerini atan parti diye CHP'den medet ummaktan vazgeçmemiş olan yurdum insanı dehşete düştü.

Ertesi gün gittiği Diyarbakır'da "Ben Kürtlere 86 milyonla birlikte eşit vatandaşlığı iliklerine kadar hissettikleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bizlerle birlikte sahibi olmalarını teklif ediyorum" diyerek kıvırmaya çalışsa da nafile...

Ok yaydan çıktı bir kere!

Kürtçülerin, İslamcıların ez cümle kimlikçilerin pek sevdiği "eşit vatandaşlık" kavramının emperyalist jargon olduğunun farkında değil.

Eğer farkında olup da bu jargon üzerinden siyaset yapmanın derdine düştüyse, eyvah ki eyvah...

Bahçeli ile girdiği sidik yarışında bundan sonra nereye kadar savrulacağını hesap etmek artık çok zor.

Bu kafayla devam ederse işin sonu, üç vakte kadar CHP'nin helvasını karmaya kadar gider.

Ne yazık ki Türkiye, frenleri patlamış bir kamyon gibi yokuş aşağı hızla giderken, memleketin kurucu partisinin başında son derece basiretsiz ve çocuk ruhlu biri oturuyor.

Saçmalamalarını siyaset sanıyor ama siyaset biliminin temel ilkelerinden, siyaset sosyolojisinden, siyaset felsefesinden, siyasi tarihten bihaber.

İktisat, hukuk, anayasa bilgisi ara ki bulasın.

Partisinin geçmişini, ilkelerini, köklerini, dayandığı sosyolojik tabanı hiç mi hiç bilmiyor.

Bunları öğrenme, benimseme ve özümseme ihtiyacı hissetmeden 13 yıl boyunca Kılıçdaroğlu'nun dizinin dibindeki ılık, güvenli kozasının içinde beslenip büyümüş.

Eline geçen ilk fırsatta CHP'nin tarihi sorumluluğunu ve hatta varlık nedenini inkar etmeye varacak kadar ileri açıklamalarla haddini, hukukunu bir güzel aştığına şahit olduk.

Aslına mı rücu etti, bilmiyoruz ama harekete geçmek için tıpkı FETÖ'cüler gibi saklanarak kendince "doğru zamanı" beklediği anlaşılıyor.

Ne yaparsa yapsın, hasbel kader oturduğu o koltuğu dolduramıyor. Hançereleri yırtılana kadar bağırıp çağırsa da CHP Genel Başkanlığı üstüne fazlasıyla bol geliyor.

Gelelim, zurnanın zırt dediği yere.

Türkiye böylesine büyük bir kırılma yaşarken, yurdum insanı da dehşet içinde olanı biteni izliyorken kendi kendime "acaba" dedim, "akıllarındakine sosyal rıza üretmek için bu kez ne yapacaklar?"

Cümleten balık hafızalı olsak da 2015 yılında AKP'nin ilk kez Meclis'te çoğunluğu kaybetmesinden sonra yaşananlar aklımızın bir ucunda kaldı.

7 Haziran-1 Kasım arasında memleket adeta kan gölüne dönmüştü.

Şimdi, hangi kirli tezgahı kuracaklar diye düşünüyordum ki Ankara'daki TUSAŞ tesislerine terör saldırısı olduğu haberi geldi.

Kör kör parmağım gözüne der gibi...

Yani;

Apo gelsin, Meclis'te konuşup silah bırakma çağrısı yapsın, terör sona ersin, yurdum insanı da güvenlik endişesi olmadan mutlu mesut hayatına devam etsin...

Anayasa'yı değiştirelim, Tayyip yeniden Cumhurbaşkanı olsun, kendini halife ilan etsin, çok hukuklu olalım, Türkiye Cumhuriyeti'ni Kürt-İslam Federasyonu'na dönüştürelim filan...

Daha önce tutmuştu, bu kez yurdum insanı, hayvan terli yemiyor der mi, birşey söylemek zor.

Buradaki sıkıntının ne ABD'nin Kürt kartını yeniden açması ne de Ortadoğu'daki İsrail ile İran arasındaki cepheleşme ve savaş olduğunu söyleyelim.

Asıl mesele, Türkiye'de Atatürk'ün kurduğu, temelleri aydınlanmacılığa, akla, bilime dayanan; laik, demokratik, üniter bir ulus devletin yanında olanlarla, bunun karşısında yer alanlar, yani dinci, feodal, kimlik siyasetinin sarsaklaştırdığı kütleye dayanan Neo Hamidyen rejim taraftarları arasındaki mücadeledir.

Ne yazık ki CHP bu mücadelede Atatürk Cumhuriyetinin karşısında olanlarla saf tutmayı tercih etmiş görünüyor.

CHP, CHP'li olmayanların işgalinden kurtulmadığı sürece Türkiye için umut vaadedemeyecektir diyerek yazımıza noktayı koyalım.