Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
41,1306
Dolar
Arrow
37,9898
İngiliz Sterlini
Arrow
49,1971
Altın
Arrow
3768,0000
BIST
Arrow
9.659

Trump...

Ekrem İmamoğlu'nun diplomasının iptal edilmesi ve arkasından tutuklanmasıyla Türkiye'de yer yerinden oynadı.

Ortalık karıştı.

Gençler, yurdum insanında yıllardır birikmiş büyük tepkiyi sokaklara taşıdı.

Türkiye, tabiri caiz ise bir haftadır hop oturuyor, hop kalkıyor.

Daha ilk günden iktidarın nasıl oldu da böyle bir işe kalkıştığı sorusu akıllara düştü.

Tayyip Erdoğan intihar dalışı yaptı, diyenler çıktı.

Yandaş, yalaka tayfası, saray beslemeleri bile “acaba” dediler, tuzağa mı çekiliyoruz!

Oysa ne tuzağı çekilmişlerdi, ne de bir intihar dalışı söz konusuydu;

Tayyip Erdoğan arkasını sağlama almadan düğmeye basmayacağına göre...

Kaseti biraz geri saralım!

Ekrem İmamoğlu'nun ikinci kez İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesinden sonra, Beştepe'de alarm zilleri çalmaya başlamıştı.

Hemen hesap kitap yapmaya oturmuşlardı.

Sadece İstanbul'u, belediyenin kaynaklarını kaybetmekle kalmamışlar, böyle giderse Ekrem İmamoğlu'nun önünü kolay kolay alamayacaklarını fark etmişlerdi.

CHP'nin yerel seçim zaferinden sonra Özgür Özel, Saray'a yaranmak için on takla atıyor, yumuşayalım, ılıklaşalım filan diye Tayyip Erdoğan'ın ağzının içine bakıyordu ama muhalif cepheyi tümüyle tahkim edecek karizması, kapasitesi ve becerisi yoktu.

O'nu bu şekliyle elde tutmanın pratikte bir faydası olmadığı gün gibi ortadaydı.

İktidar açısından stratejik değil, taktik bir unsurdu!

Ama yakın ve gerçek tehdit Ekrem İmamoğlu'ydu.

Ne yapıp ne edip siyasi denklemin dışına çıkarmak mecburiyetindeydi!

Ama “konjonktür” o vakit pek uygun değildi.

“Hele” dedi, ABD seçimlerinin sonucunu görelim. Kim kazanacak, kim kaybedecek! Böylesine büyük bir operasyonu ABD'nin tam desteği olmadan yapamayacağını biliyordu.

Aynı şekilde faiz indirimi, enflasyonun bir tık düşmesi; içeriye satmak için Suriye'deki cihatçıların önünün açılması, Esad iktidarının devrilmesi filan, yurdum insanının gözünü boyayacak birkaç reklam kokan hareket...

Kasım ayında sandıktan Trump çıkınca rahat bir nefes aldı.

Daha sonrasında “Başkan Erdoğan benim dostum, sevdiğim ve saygı duyduğum biri. Onun da bana saygı duyduğunu düşünüyorum” açıklamasını duyunca muhtemelen, bundan iyisi Şam'da kayısı demiştir.

Ama yine de sağı solu belli olmaz, delidir ne yapsa yeridir, diye düşünmüş olacak ki, aklında artık ne varsa düğmeye basmak için önce telefonda konuşmayı bekledi.

İşte o görüşmeden iki gün sonra harekete geçti!

Aslında ne konuştuklarını kimse tam olarak bilmiyor.

Bu taraftan yapılan resmi açıklama, ilk bakışta sade suya tirit gibi görünse de içinde bazı önemli ipuçları var.

En azından denklemin nasıl kurulduğunu anlayabiliyoruz.

Ez cümle; bölgede ne istersen yaparım, senin menfaatine halel getirmem ama karşılığında sen de benim koltuğumu korumamı sağla, içeride yapacaklarıma ses etme...

Bunun garantisini aldığı çok belli.

Gazeteciler, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tammy Bruce'a, “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ana rakibi İmamoğlu 'yolsuzluk' ve 'teröre yardım etme' soruşturmasında gözaltına alındı. Endişeli misiniz?" diye tam gollük bir pas attılar.

Ama Tammy Bruce'tan, “Türkiye’yi insan haklarına saygı göstermeye ve kendi iç çerçevesini uygun şekilde ele almaya teşvik edebiliriz. Fakat başka bir ülkenin iç karar alma süreçleri hakkında yorum yapmayacağız. Sadece, tüm vatandaşlarının haklarına saygı gösteren bir şekilde hareket etmelerini beklediğimizi hatırlatırız” diye buradakilerin yüreğine serin su serpen bir açıklama geldi.

Çünkü, başka vakit olsa gerek ABD Dışişleri Bakanlığı gerekse Beyaz Saray açardı ağzını yumardı gözünü.

Gazeteci tabiriyle bu kez bombalamadılar!

Zaten Türkiye'de kazan kaynarken, Hakan Fidan'ı da meseleye dair bütün ayrıntıları ele alması için ABD'ye göndermişti.

Avrupa'ya ise zaten müdanası yok.

Brüksel'dekilerin, Berlin’dekilerin, Paris'tekilerin kendi kamuoyunun gazını almak için üç beş gün bağırıp çağıracağını sonrasında sesini keseceğini biliyor.

Çünkü elinde sığınmacı kozu var.

Kapıları biraz açar gibi yaptığı anda Avrupa'nın teslim bayrağını çekeceğinin farkında.

Tabii bir de Avrupa'nın güvenliği meselesi... İktidar, Rusya'ya karşı yürütülen temasların içinde olmak istiyor ki elinde başka bir koz daha bulunsun. 

Bakın biz sizin güvenliğinizi sağlamaya çalışıyoruz, o yüzden bize yüklenmeye kalkmayın.

Özgür Özel ve avenesi ne kadar farkında bilinmez ama bu iş bu noktada sönümlenirse, yandı gülüm keten helva. İktidarın memleketi İslamcı-Kürtçü bir federasyona sürüklemesinin önünde hiçbir engel kalmayacağı gibi neohamidyen rejim büyük ölçüde meşruiyet kazanır. Kürtçülerin desteğiyle Anayasa’yı değiştirip Apo’yu serbest bırakmak istedikleri zaten sır değil. 

Üstelik Özgür Özel, kenarından köşesinden bu işe teşne.

Öte yandan bölgede ABD'nin menfaatine siyaset izlemenin Türkiye'ye son derece büyük fatura çıkaracağını tahmin etmek için kâhin olmaya da gerek yok. Trump'un sadece İran'a el atması bile bizi çok zor duruma sokacaktır.

Türkiye'nin bu bataklığa düşmemesi için CHP'nin ivedilikle aklını başına devşirmesi gerekiyor, diyerek yazımıza noktayı koyalım.