Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Bağımsızlık yoksa milliyetçilik de yoktur, devrimcilik de

Geçtiğimiz ay, Cumhuriyet Bayramımızı kutladık. Bu ayın 10’unda da, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü andık, millet olarak. Anıtkabir’e, her yıl olduğu gibi, milyonlarca yurttaşımız akın etti, büyük öndere olan saygılarını, sevgilerini, özlemlerini sunmak için. Cumhuriyet coşkusu ve Atatürk’e olan saygı, sıklıkla vurguladığımız şu noktayı bir kez daha teyit etti: Rical-i devlet, Atatürk’le arasına mesafe koydukça, büyük önder, sine-i millette her yıl daha çok sahipleniliyor. 

Son yıllarda Atatürk’e yönelik hakaretler de artıyor elbette, görüyoruz. Bu saldırılar, saldıranları daha da küçültmekten başka bir sonuç vermiyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e, sadece din tacirleri, inanç hortumcuları değil, onların müttefiki olan etnik ayrılıkçılar, Türkiye’yi feodalizm üzerinden federalizme götürmek isteyen bölücüler değil, sözde solcular da saldırıyorlar. Bunlara FETÖ’nün solcuları diyoruz. Sosyalizmden geçiniyorlar, etnikçiliği Marksizm, mezhepçiliği komünizm, hemşericiliği sosyalizm zannediyorlar, biliyoruz. ABD’den, Avrupa Birliği’nden fon alanları da çoktur, görüyoruz. Barolarda, tabip odalarında, sendikalarda, akademide, medyada örgütlüdürler, gözlüyoruz. DEM Parti’den, olmadı CHP’den bir milletvekilliği kapmak için her türlü filmi çevirirler, izliyoruz.

Vurgulayalım, bağımsız bir devlet yoksa, egemen bir devlet yoksa, orada demokrasi de yoktur. İşgal edilmiş, orduları dağıtılmış, yarı sömürge durumuna düşmüş bir ülkede, feodalizmi aşamamış bir toplumda, ne millet vardır ne de emekçi sınıflar için devrimci mücadele verilebilir. 

Belirtelim, Atatürk’ü yok sayarak, görmezden gelerek, küçümseyerek, kimse daha devrimci daha milliyetçi daha Müslüman olmaz. Yalnız ve ancak, emperyalizmin maşası, uydusu, uzantısı, işbirlikçisi, aparatı olur. 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, vatanı işgalden kurtarıp, cumhuriyet kurarak, camilerin yerinde kiliselerin inşa edilmesini, ezan sesi yerine çan sesi yükselmesini engellediği gibi, milliyetçiye de sosyaliste de, siyaset yapacağı, mücadele vereceği bir vatan ve devlet bırakmıştır. 

Hatırlatalım, 1919’da, Kurtuluş Savaşı’nın başladığı yıl, yurdumuzun büyük bölümü işgal altındadır. 1923’te Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, İstanbul kurtulalı, 23 gün olmuştur.4 yıl, 10 ay, 23 gün sürmüştür işgal ve İstanbul, 6 Ekim’de kurtulmuştur. 

Düvel-i muazzama ve onun vekil gücü Yunanistan’a karşı savaşarak kurulan Cumhuriyet, pek çok sorunu çözerek ilerlemiştir. Dış politikada, İngilizlerle yaşanan en çetin sorun, Musul sorunudur. Müzakereler sonuç vermeyince, mesele Milletler Cemiyeti’ne gitmiş, orada da İngilizlerin görüşü kabul edilmiştir. Şeyh Sait İsyanı başta olmak üzere, irili ufaklı isyan hareketleri, Ankara’nın başını ağrıtmıştır. O dönem İtalyanlar ve Yunanlar, Akdeniz’de ve Ege Denizi’nde donanma gezdirmektedir. 

Tüm bunlara karşın Türkiye; bölgesel ölçekte aktif rol oynamış, bölgesel aktör olmayı başarmış, uluslararası ilişkiler sisteminde, eşit ve saygın bir aktör olarak kabul edilmiştir kısa sürede. Balkan Antantı (1934),Sadabat Paktı (1937), Montrö Boğazlar Sözleşmesi (1936), Hatay’ın anavatana katılması (1939) bu başarının kanıtlarıdır. O nedenle 1930’larda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye’si, dönemin büyük devletlerinin, İngiltere’nin, Fransa’nın, Almanya’nın yanlarına çekmek, ilişkilerini geliştirmek istediği, Rusya’nın, dostluğunu çok önemsediği bir devlettir. 

Atatürk; dış politikada gerçekçilik yanında, bölge merkezli tutumu ve emperyalizmkarşıtlığıyla da bilinir. Jeopolitik gelişmeleri, dünyanın gidişatını, konjonktürü yakından izleyen, kuvvet dengelerini ve bu dengelerdeki değişimi takip eden, içişlerine saygı ve karşılıklılık (mütekabiliyet) gibi temel dış politika ilkelerine büyük önem veren bir liderdir. 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk; iç siyasette olsun, dış siyasette olsun, kurum yıkan, kurum kıran değil, kurum kuran, kurum yapan bir önderdir. Meclis ve Cumhuriyet, bunun en büyük kanıtları olduğu gibi, kurduğu partiyi, yani CHP’yi de, “devrimin siyasal örgütü” olarak nitelemiştir.