Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Bir düşünce insanı olarak Atatürk

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik saldırılar arttıkça, milletin Atatürk’e duyduğu sevgi, saygı, özlem, bağlılık ve hayranlık da artıyor. Her yıl 10 Kasım’da Anıtkabir’e giden yurttaşların sayısının artması bile, tek başına bu yalın gerçeği kanıtlıyor. 

Dahası var. Rical-i devlet Atatürk’le arasına mesafe koydukça, sine-i millette daha fazla sahipleniliyor Atatürk. 

Din tacirlerinin, inanç hortumcularının, numaracı cumhuriyetçilerin, etnik ayrılıkçıların, bölücülerin, mezhepçiliği Marksizm, etnikçiliği sosyalizm, hemşericiliği komünizm sananların saldırıları karşısında, Atatürk değerinden, öneminden bir şey kaybetmiyor elbette.  Komutan, devlet kurucusu, halk önderi, bağımsızlık savaşçısı olması yanında, düşünce insanı olarak da daha fazla dikkat çekiyor, öngörülerindeki isabetle, ilkelerindeki doğruluk ve tutarlılıkla. 

Nasıl mı? 

Birlikte tartışalım. 

Vurgulamak gerekir ki, ideolojileri şekillendiren de, şekillenmiş, olgunlaşmış olan ideolojilerin gündemini, önceliklerini belirleyen de, hayatın gerçekleridir. Sorunlarla yüzleştikçe, önlerine çıkan sorunları çözmek zorunda kaldıkça güçlenirler, kitleselleşirler ideolojiler. Hayatın gerçekleri tarafından sınanan ve bu sınamadan, bu meydan okumadan alnının akıyla çıkan ideolojiler, kalıcı olurlar. 

Atatürkçülüğün – Kemalizm’in, Atatürk’ün ölümünden bunca zaman geçtikten sonra halen tartışılması, halen güçlü bir destek bulması, bu gerçekçiliğinden kaynaklanan bir güncellik ve geçerliliktir. Çünkü ne altı ok geçerliliğini yitirmiştir, ne ulusal egemenliğin modası geçmiştir, ne tam bağımsızlık anlamını kaybetmiştir, ne de antiemperyalizm gündemden düşmüştür. 

KEMALİZM’E İLİŞKİN İLK KURAMSAL ÇALIŞMALAR

Gazi Mustafa Kemal Atatürk; hayattayken, bizzat tanıklık etmiştir Kemalizm’e ilişkin yapılan kuramsal çalışmalara. 

Belirtmek gerekir ki, Kemalist Devrim’in teorisi, ilk kez, 1930’larda, özellikle de 1932 – 1935 yılları arasında Kadro dergisi çevresinde yapılmıştır. Bu derginin öncüsü Şevket Süreyya Aydemir başta olmak üzere, bu tartışmaları yapanlar öyle sıradan, vasat aydınlar da değildir. Dönemin iyi eğitimli, bilgili, donanımlı, seçkin isimleridir. 

Kemalizm’in 6 ilkesi, 6 ok, yarı sömürge durumuna düşmüş, işgal edilmiş, teslim olmuş bir imparatorluğun ardından, savaş ve devrimle kurulan bir devletin, bir üçüncü dünya ülkesinin, bir mazlum milletin çağdaşlaşma, aydınlanma, bütüncül kalkınma programıdır. Özgündür. Atatürk’ün bir düşünce insanı olarak, bizzat kendisinin bulduğu, batı ve doğudaki örnekleri, Fransız Devrimi’ni, Ekim Devrimi’ni, kapitalizmi ve sosyalizmi inceleyerek, gözlemleyerek, Türkiye için ve Türkiye koşullarında ürettiği bir sentezdir. Bu nedenle, özlemle ahdığımız önemli tarihçilerimizden Prof. Dr. Şerafettin Turan; Atatürk’ün, diğer nitelikleri yanında, bir düşünür olduğunu da vurgulamıştır ısrarla. Prof. Dr. A. M. Celal Şengör; Atatürk’ün, diğer nitelikleri yanında bir bilim adamı olduğunu da belirtmektedir, Bilgiyle Sohbet ve Dâhi Diktatör adlı kitaplarında. 

Atatürk’ün bir lider, karizmatik bir lider olarak vasıflarını da, düşünce ve eylem insanı boyutuyla birlikte ele almak gerekir. 

Öncü ve cesurdur Atatürk. İsmet Paşa’nın, 1970’lerin başında, TRT’ye verdiği bir mülakatta, Atatürk’le ilgili sorulan bir soruya verdiği yanıt şöyledir: Korkmuyordu. Evet, böyle tanımlamıştır İsmet Paşa, Atatürk’ü: Korkmuyordu. Dünya çapındaki devrimcilerin, düşünürlerin, devlet kuran kahramanların, ulusal kurtuluş savaşlarına önderlik eden komutanların ortak özelliğidir bu, korkmazlar.  

Atatürk; hataların öğretmen olduğunu bilen bir liderdir. 1908 Devrimi, Jön Türk Devrimi, ki, hocaların hocası Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya’nın sözleriyle, Cumhuriyet öncesi bir siyaset laboratuvarıdır, öğreticidir Atatürk için. O devrimden gerekli bütün dersleri çıkarmıştır. Ders çıkarması yanında, 1908’in, neleri neden yapamadığını da görmüştür. Atatürk’ün yapmak istediği ve yaptığı pek çok şey, 1908’in de gündemindedir; lakin ya eksik kalmış ya hiç yapılamamıştır. Kaldı ki, 1923’te Cumhuriyeti kuranların büyük bölümü, ya 1908 Devrimi’ni de yapan kadronun bir parçasıdırlar veya parçası olmasalar, içinde yer almasalar bile, yakın tanığıdırlar. 

Atatürk; zamanlama dehasıdır. Tüm devrimci adımlarını, hesaplayarak, halkı hazırlayarak atmıştır. Hem düşünmüş hem de uygulamıştır. Düşündüğü pek çok şey, meclisten kadın haklarına dek, bizzat Atatürk’le yola çıkanların bile hayal edemeyeceği kadar uzakken, Atatürk bunları düşünmüş ve uygulamıştır. 

DEVRİMCİ, DEHA, DÜŞÜNÜR  

Atatürk de, her devrimci gibi, tarihin tekerleğini hızlı döndürmeye çalıştığı için, yapmak istedikleri konusunda ataktır. Radikaldir. Bazen de serttir. Olmak zorundadır. Çünkü yapabileceklerinin gücüyle, ömrüyle, elindeki olanaklarla, insan malzemesiyle sınırlı olduğunun bilincindedir. Cephede savaş devam ederken, muallim kongresi toplamak, kültür genel müdürlüğünün kuruluşunu tasarlamak, devrimciliğini ve dehasını gösterdiği gibi, düşünürlüğünü de gösterir. 

Atatürk’ün ilgi alanlarının çeşitliliği, enginliği dikkat çekicidir. Dil çalışmalarından tarih çalışmalarına, arkeolojiden antropolojiye, siyaset biliminden temel bilimlere dek, bilinebilen – bulunabilen kabaca 4 bin kitap okumuştur, hem de çok zor şartlarda. Cephelerde bile yanında kitapları vardır ve bu kitapları sayfalara notlar alarak, yorumlar yaparak okumuştur. Bu kitapları Anıtkabir Derneği 24 cilt halinde basmıştır.

Atatürk’ün; askerlik terimlerinden matematik terimlerine dek türettiği, Türkçemize kazandırdığı kelimeler (açı, alan, artı, eşit, üçgen, eksi, boyut, ısı, kesit, toplam, konut, oran, subay, teğet, türev, uzay, yüzey, yatay, dikey, düşey gibi…), büyük önderin zekâsının, seçkin bir aydın, çok iyi yetişmiş bir münevver ve düşünce insanı olduğunun kanıtları arasındadır. 

Atatürk’ün, bir düşünce insanı olmadığını, böyle bir eğitim almadığını, böyle bir hedefinin olmadığını, önceliğinin de bu olmadığını, buna heves etse bile buna zamanı, imkânı, ortamı olamayacağını öne süren, bir kısmı da samimi Atatürkçü olan kişilere şunu da sormak gerekir. 

DÜŞÜNÜR KİMDİR?

İlle de sosyal bilim eğitimi mi almış olmalıdır, iktisat, hukuk, siyaset bilimi, felsefe, tarih, sosyoloji gibi? Tıp, mühendislik eğitimi alanlardan düşünür çıkmaz mı? Dil, edebiyat, coğrafya, fizik, kimya, biyoloji, matematik okuyandan düşünce insanı çıkmaz mı? Güzel sanatlar, resim, heykel tahsil eden, konservatuvarı bitiren, piyano çalan kişilerden, düşünce insanı çıkmaz mı? 

Çok kitap okuması yanında, kitap yazması da gerekir mi düşünce insanının?  Kavram, kelime, sözcük üretmek, türetmek gerekli midir düşünce insanı olmak için? Yabancı dil bilmek şart mıdır? Adının önünde at nalı kadar akademik unvan taşıyanların kaçta kaçı gerçekten düşünce insanıdır? 

Bu sorulara verilecek nesnel, bilimsel, soğukkanlı yanıtlar, Atatürk’ün diğer vasıfları yanında, aynı zamanda çok seçkin bir düşünce insanı olduğunu da gösterir. 

Şunu da belirtelim, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşı’na önderlik ederken, çok sayıda sivil ve asker bürokratı, aydını, taşradaki etkili isimleri, halk önderlerini, din adamlarını, yerel ölçekte ileri gelenleri, etrafında toplayabilmesini, ikna edebilmesini, sadece karizmasıyla, iyi bir teşkilatçı olmasıyla, etkili konuşan bir hatip, savaş kahramanı bir komutan olmasıyla izah edemeyiz. Tüm bunların yanında, aynı zamanda, çok seçkin bir aydın ve çok yetkin bir düşünce insanı olduğunu da vurgulamak gerekir.