Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
47,5072
Dolar
Arrow
40,4016
İngiliz Sterlini
Arrow
54,7428
Altın
Arrow
4457,0000
BIST
Arrow
10.591

Atatürk döneminde bağımsızlık- bütçe denkliği ilişkisi

Atatürk’e göre ekonomik bağımsızlığı sağlamanın, devlet hazinesinin yurt içinde ve yurt dışında güvenilir kılmanın tek yolu yıllık bütçe denkliğinin sağlanmasıdır. Buna göre, devletin olağan giderleri, olağan gelirleri ile karşılanmalı; iç ve dış borçlanmaya başvurulmamalıdır.

Atatürk, 1933 yılındaki bir başka konuşmasında ise, denk bütçeyi devletin bekası için güvence olarak gördüğünü ifade etmektedir. “Bütçe denkliğini korumak ve sağlamak için, yüksek kurulunuzun her önlemi almaya özellikle önem vereceğine inanıyorum. Açık bir bütçenin, sayısız sakıncalarını bilen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, denk bütçenin sağlanması yönünde kesin karar sahibi bulunması, devletin mali ve hatta genel politikası için büyük güvencedir.”1930 yılına kadarki dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne dört dönem hükümet başkanlığı yapmış olan İsmet İnönü ise hatıralarında, bütçede denklik sağlamanın bir zorunluluk olduğunu ve vergilerden başka finansman aracının olmadığını, bu sebeple ödenek üstü harcama yapma alışkanlığının önlenerek, bütçe hesaplarını kesme usulünün değiştirilmesi gerektiğini ve ödenekler üstünde baskı kurarak denge sağlamaktan başka bir yol olmadığını ifade etmiştir.1923–29 döneminde bütçede gelirler giderlerden fazla iken, 1930–38 yılları arasında 1929 hariç fazla ve denk bütçe ilkesi korunmuştur. İlgili dönem verileri incelendiğinde; 1923–29 dönemi bütçeleri her yıl fazla verirken, 1930–38 döneminde 1930 bütçesi ile 36 ve sonrası yıllar bütçelerinin fazla vermiş olduğu, 33 yılı bütçesinin denk, 1929 yılına ait bütçenin  ise açık vermiş olduğu görülmektedir.

Bütçe  açığı başlıca iki sebebe dayalı olarak ortaya çıkmıştır; bunlardan birincisi, krizin etkisi, ikincisi ise devletçilik ilkesi gereği yapılan kamu yatırımlarıdır. Kriz ortamı içinde denk bütçe yapmak bir hayli güçleşse de, denk bütçe mali bağımsızlığın ve egemenliğin temeli olarak görüldüğü için, bu hedeften vazgeçilmemiştir.

Atatürk, enflasyonu bir ülke ekonomisinin karşılaşabileceği en büyük sorunlardan biri olarak görmüş; enflasyonun olumsuz etkilerinin bilincinde olmuş; para basımından hep kaçınmıştır. 1938 yılına kadar yapılan emisyon tutarı 10 milyon TL ile sınırlı kalmıştır. Benzer şekilde, verdiği bağımsızlık savaşından enflasyonsuz çıkan başka bir ülke örneğine rastlanmamaktadır. Bu anlamda Atatürk’ün ülke ekonomisini enflasyondan korumaya verdiği önem rahatça gösterilmektedir. 1931 yılında “Denk Bütçe İlkesi” Cumhuriyet Halk Partisi programına girmiştir. Krizle birlikte halkın satın alma gücü gelirle paralel olarak bütçelerin başlangıç ödenekleri azaltılırken, bütçe gerçekleşmeleri bu ödeneklerin çok üzerinde bulunmuştur. Fiilen bütçeler küçültülemez, bu nedenle bütçe gider ve gelirlerinin GSMH içindeki payı yükselir. Bir yandan giderleri azaltıcı her türlü önlem alınırken, giderlerin artık azaltılamayacağı bir sınıra geldiği görülür. Hem devlet giderlerinin azaltılması uygun görülmez, hem de gelirlerdeki azalmanın önüne geçmek üzere önlemler alınır. 1933 yılına gelindiğinde Denk Bütçe Politikası hedefine ulaşılır. Devlet güçlendirilir, mali sistem ve para düzeni kurulur, öz kaynaklara dayanılarak denk bütçe sağlanır, dış ticaret açıkları kapatılır. Türkiye siyasi gücünü ve kararlılığını hem izlediği politikalarla, hem de ulaştığı sonuçlarla bütün dünyaya gösterir.

1930–38 yılları genel olarak değerlendirildiğinde, dünya ekonomisi krizin etkileri ile uğraşırken ve geri kalmış ülkelerin birçoğunu da bu bunalma çekerken, Türkiye’nin bir ölçüde krizin dışında kalmayı başardığını ve sanayileşme adına önemli adımlar attığını söylemek mümkündür. Bunu da, mümkün olduğu kadar dışa kapalı bir iktisat politikası ışığında ve devletin, sanayi teşebbüslerinin yatırımlarını planlama çabaları eşliğinde gerçekleştirmiştir.

Prof.Dr.Duran BÜLBÜL