Neo-liberal ekonomi politikalarının esasını oluşturan Washington Uzlaşması'na göre finansal küreselleşme, istenen ekonomik büyümeyi getirecek ve bunun sonucunda ise dolaylı olarak yoksulluğu azaltacaktır. Bu politikalar dönemsel olarak ABD’de Reagan, İngiltere’de Thatcher, Almanya’da Kohl ve Türkiye’de Özal iktidarına denk gelmektedir.
Washington Konsensüsü (uzlaşması) çerçevesinde küresel düzeyde uygulanan politikalar özellikle az gelişmiş ülkeleri daha kırılgan hale getirmiş ve çoğunlukla gelişmekte olan ve az da olsa gelişmiş ülkelerde yaşanan iktisadi kriz sayısını belirgin bir şekilde artırmıştır.
Neo-liberal politikaların savunucusu Bretton Woods kuruluşları olan IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü’nün “yoksulluğa sadece parasal bir olgu olarak bakan, yoksulluğun ortadan kaldırılması için liberal, piyasa dostu politikalarla ekonomik büyümenin gerçekleştirilmesini ve bu büyümeden yoksulların da faydalanacağı” yaklaşımı da iflas etmiştir.
Neo-liberal ekonomi politikaları; uygulandıkları ülkelerde ne ekonomik durgunluğu ve finansal krizleri önleyebilmiş, ne de istikrarı, gelişmeyi ve büyümeyi gerçekleştirip göreceli yoksulluğu azaltmıştır.
WASHİNGTON KONSENSÜSÜ ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE EKONOMİSİNDE DÖNÜŞÜM VE EKONOMİK KRİZLER
Finansal liberalizasyon doğrultusunda, dünyada birçok ülke, uluslararası mal ve sermaye hareketlerinin üzerindeki kısıtlamaları ve denetimleri azaltan uygulamaları hayata geçirmiştir.
Türkiye’de de 24 Ocak 1980’de başlayan finansal liberalizasyon süreci, 1989 yılında her türlü sermaye hareketlerinin tamamen serbestleştirilmesiyle devam etmiştir.
Yüksek hacimli sıcak para girişleri, bir taraftan hem cari açık ve bütçe açıklarının finansmanının sağlanması hem de ekonomik büyümeye yaptığı katkılar açısından olumlu görülürken, diğer taraftan ekonomilerin kırılganlığını da artırmaktadır. Çünkü iç ve dış şoklara oldukça duyarlı olan sıcak para hareketleri, aniden durma ya da ülkeyi terk etme eğilimi göstermekte ve ekonomik krizlere kadar varabilen, hatta ekonominin aniden durmasına (sudden stop) sürükleyecek ciddi makroekonomik istikrarsızlıklara neden olmaktadır.
Türkiye’de 1980-1999 döneminde ağırlıklı olarak ihracata dayalı, 1999’dan günümüze kadar ise uluslararası finansal kaynaklara dayalı daha riskli bir büyüme stratejisi izlendiğini söyleyebiliriz.
Ülkedeki mevcut politik risklerin yanı sıra, uygulanan ekonomi politikaları nedeniyle başta cari açık sorunu ve bunun finansman yöntemindeki riskler, dış etkenler ve kısa vadeli sermaye giriş çıkışındaki serbesti nedeniyle Türkiye ekonomisi kırılgan hale gelmiştir.
Türkiye’nin yapısal dönüşüm sürecinde yaşadığı ekonomik krizlerdeki ortak özellik, kriz öncesi dönemde büyük miktarda gerçekleşen kısa vadeli sermaye girişlerinin yerini kriz dönemlerinde büyük ölçekli sermaye çıkışlarına bırakması, bunun da ekonominin küçülmesine ve krizlerin derinleşmesine yol açmasıdır.
Sermayenin serbestleştirilmesi ve ekonomik ilişkilerin daha küresel hale gelmesi, ekonomik krizlerin daha kolay yayılması sonucunda ülkeler ekonomik krizlerden daha çabuk etkilenerek daha kırılgan hale gelmiştir. Türkiye’de de mal, hizmet, döviz, sermaye ve işgücü piyasalarındaki serbestleşmelerle birlikte buna paralel bir ekonomik dönüşüm yaşanmıştır.
Türkiye ekonomisi bir yandan daha fazla dışa açık hale gelirken diğer yandan özellikle dış ticaret ve dış finansman kanalları nedeniyle dış konjonktürden daha kolay etkilenen, daha kırılgan bir yapıya bürünmüştür.
Küresel gelişmelere daha duyarlı, daha açık hale gelen Türkiye’nin, uygulanan yetersiz ve yanlış ekonomi politikalarının da sonucunda, 1980 yılında başlattığı dönüşüm süreci gerek dış etkenlerden kaynaklanan ekonomik krizler (1997/1998 ve 2008) gerekse kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan krizlerle (1994 ve 2000/2001 yılında) birkaç kez kesintiye uğramıştır.
Devam Edecek…
Çok Okunanlar
İngiliz istihbarat başkanının İstanbul’daki casusluk çağrısı
Alkolden zehirlendiği iddia edilen kız çocuklarından biri hayatını kaybetti
Fatih Ürek hakkında endişe veren iddia
Mutlak Butlan davasında istediğini almayan Kılıçdaroğlu için yeni parti iddiası
Celal Şengör yeni ev sahibiyle mahkemelik oldu
Cumhuriyetin ekonomi politiği: Nereden nereye?
Atatürk’ün sağlık durumu ve doktorları
Belediye başkanlarının AKP’ye geçişine seçmenin yorumu nasıl oldu
Youtube programlarına ara veren Fatih Altaylı'nın son kararı belli oldu
İmamoğlu istifa ederek iktidarın İBB’ye el koymasını engelleyebilir mi?