Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
40,9439
Dolar
Arrow
37,9417
İngiliz Sterlini
Arrow
49,0201
Altın
Arrow
3799,0000
BIST
Arrow
9.659

Altun ve Şahin’in çifte standardı

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, politikacı değil, devlet memuru ama CHP Genel Başkanı Özel’in TRT ve iktidar televizyonlarına eleştirisini yanıtlamayı kendine vazife bildi:

“Bizi görmüyorlar' diye devletimizin güzide kurumlarından TRT'ye, yerli ve milli çizgide yayın yapan medya kuruluşlarımıza saldıranların bir gün olsun Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan'ın konuşmalarını yayımlamayan muhalif medyaya söz söylediklerine şahit olmadık.”

Bakar mısınız, Altun, Erdoğan’ın konuşmalarını baştan sona canlı veren TRT ve iktidar yanlısı TV’lerin, muhalefete kapalı olmasını doğal görüyor ama “milli” kanallara hak gördüğünü, muhalif kanallarda yanlış buluyor! Tam bir itiraf!

RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin de bir yandan Özel’in Maltepe mitingini canlı yayınlayan kanalları tehdit edip cezalandıracağını ilan ederken, öbür yandan Özel’in iktidar yanlısı TV’lere boykot çağrısını “baskı ve zulüm olarak nitelendirdi. Tarihin en ağır cezalarını, sansürü kendisi uygulayınca baskı ve zulüm olmuyormuş gibi konuşabildi.

“Parti devleti” olunca Fahrettin Altun ve Ebubekir Şahin, “politik memurlar” olarak partili gibi esip gürleyebiliyorlar, hakkaniyetli davranma gereği duymuyorlar. Çifte standardı bu kadar fütursuzca savunabiliyorlar.

Camide top oynayanların haberi nerede?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre, Saraçhane’deki protesto mitingine katılanlar, bitişikteki “Şehzadebaşı Camisi’nin yanındaki kabristanı adeta yerle bir etmiş”lerdi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise “Polis biber gazı sıkarak kovalayınca bunun üstüne atlayıp kaçanlar olmuş, iki mezar taşı devrilmiş. Ertesi sabah vali gelmeden onarılmış” dedi.

Gazeteci dediğin iki tarafın da açıklamalarını haberleştirir. Onunla da kalmaz, gider olay yerini inceler; iki mezar taşı mı kırılmış, yoksa mezarlık tümden yerle bir mi edilmiş görür, hangisi doğru ise onu aktarır. Nitekim Özel gittiğinde mezarlık tarumar edilmiş görünmüyordu.

Muhalif medya haberlerinde iki tarafın görüşünü de aktarırken iktidar medyası böyle yapmadı; “Tarihi Şehzadebaşı Camii talan edildi” (Haber Global/TVNET), “Soysuzların kutsalı yok” (Diriliş Postası), “Saldırgan grup tarihi mezarlara zarar verdi” (Yeni Şafak), “Protestocular Şehzadebaşı Camii’nde içki içti, avluya çöplerini attı” (Sabah), “Camide içki içip tarihi mezarları parçaladılar” (Yeni Akit) başlıklarıyla mezarlık tümüyle yıkılmış gibi tek yanlı, abartılı haberler yaptılar.  İHA da “Gezi eylemleri” döneminde olduğu gibi iki bira kutusu görüntüsü yayımladı.

Fakat caminin kutsallığına atıfta bulunan bu medya kuruluşları, bu haberlerin ardından “mukaddesimize sahip çıkmaya geldik” diyen gençlerin cami içinde, hem de namaz kılınan halıların üzerinde polislerle futbol oynadığı görüntüleri görmezden geldi.

Sadece Hürriyet’te Yalçın Bayer’in yazısında rastladım. “İBDA-C 3- Polisgücü 1” başlığı altında “Eylem gecesi sonrasında Şehzadebaşı Camisi’nde İBDA-C’nin gençlik örgütü Büyük Doğu Akıncılar Gençlik Teşkilatı’nın polislerle top oynadığı görüntüler ortaya çıkmış. Bu nasıl rezilliktir! Dine saygı böyle mi olmalıdır” yazıyordu.

Maalesef iktidar medyası, kutsallara sahip çıkarken bile adil, dengeli ve yansız davranmadı. Protestocuları vandallar diye damgalarken, yolsuzluk suçlamasını kesin hüküm gibi sunarken polisin orantısız şiddetinin ve operasyonun siyasi karakterinin üzerini örttüler.

Hatta protestoları kriminal vaka olarak göstermek için CNN Türk’te, bir eylemcinin “Pikaçu” kıyafeti giymesine “psikolojik harp” deyip, saatlerce konuşabilecek kadar komik olabildiler.

CHP’nin, milyonu aşkın insanın katıldığı Maltepe mitingini de tümden yok saydılar. Canlı vermedikleri gibi, Özel’in konuşmasını da haber yapmadılar. AKP saflarında durdukları malum ama bari nesnel olabilseler, haber değeri kavramını unutmasalardı.

Boykot çarpıtması ve Gürcistan kurgusu

ATV’nin haber bülteninde “CHP’nin yerli ve milli markalara boykotu” denildiğini fark edince, iktidar yanlısı gazete ve haber sitelerine de baktım. Oralarda da aynıydı, belli ki yine ağız birliği etmişlerdi, “Yerli markalara boykot” diyorlardı.

Halbuki CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 23 Mart’ta Saraçhane’deki konuşmasında “taraflı yayın yapan” ve “protesto mitinglerini yayımlamayan medya kuruluşları ile bağlı şirketlere boykot” uygulayacaklarını açıklamıştı. “Yerli markalar” ya da “Milli markalar” değildi hedefi.

CHP’nin amacının, iktidar yanlısı medya gruplarının şirketlerinin boykotu olduğunu ve boykotun gerekçesini aktarmadan “Yerli markalara boykot” diye çarpıtarak sundular.

Gerçek yerine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın propaganda dilini kullanmayı yeğlediler ki onun dili de sorunluydu. Erdoğan, “Togg’un da kendini bilmez köksüzler tarafından sözde boykot listesine konulması” diye konuştu ama CHP’nin listesinde Togg yoktu. Gerçek dışıydı bu sözleri. Nitekim Özel, Maltepe mitinginde, Togg’un boykot listesinde olduğu sözlerini yalanladı.

Erdoğan’ın, Meclis Grup Toplantısı’nda paylaştığı videoda da Saraçhane yerine Gürcistan’da polisle çatışan, molotof atan eylemcilerin görüntüsüne yer verildi. Türkiye’deki gösterilerden yeterince “vandallık” görüntüsü bulamamış olacaklar ki, protestocuların tümünü saldırgan göstermek için böyle bir kurguya başvurmuşlardı ama sosyal medyada alay konusu oldular.

Buna rağmen Erdoğan’ın sosyal medya hesabındaki Gürcistan’daki eylemci görüntüleri silinmediği gibi, iktidar medyası da haber yapmadı. Gerçek dışı kurguya ortaklaşa sahip çıkıldı.

Türkiye gazetesinin yaptığı

Tezvirat önce sosyal medyada başladı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, “Saraçhane’deki mitingde kürsüye çıkardığı Ezgi Yıldız adlı kadının geçmişte “savcı Selim Kiraz’ın katilini öven paylaşımda bulunduğu” paylaşımları yayıldı.

Fakat çok geçmeden mitingde konuşan genç kadın ortaya çıktı, adının Bengisu Akın olduğunu Ezgi Yıldız ile karıştırıldığını ve kendisinin o paylaşımlarla ilgisi olmadığını açıkladı. Yanlışlık böylece 26 Mart’ta ortaya çıkmış oldu.

Sanki kürsüye çıkan Bengisu Akın’ın yanlışlıkla Ezgi Yıldız’a benzetilerek hedef gösterildiği anlaşılmamış gibi, Türkiye gazetesi, 27 Mart’ta manşetten “Özel provokatör: Savcı katilini övenle yan yana” haberi yayımladı. Hem de “Militanı baştacı yaptı. Özel’in İBB önünde kürsüye çıkardığı kişilerden birinin şehit savcı Kiraz’ın katilini öven Ezgi Yıldız olduğu belirlendi” dedi.

Hadi diyelim, o kadının Ezgi Yıldız olmadığını bir gün öncesinden fark edemediler. Ama ertesi gün de yanlışlarını düzeltip özür dilemek yerine yeni bir yanlışla devam ettiler:

“Hesabını kapattı ortadan kayboldu / CHP otobüsünde, savcı katilini öven Ezgi Yıldız’a benzetilen ve ‘O ben değilim’ diyen Bengisu Akın, sosyal medya hesaplarını kapatarak geçmiş paylaşımlarının üstünü örtmeye çalıştı.”

Bir haber ancak bu kadar saçma olabilir. Aleni hatalarını kabullenmeyip, “benzetilen” diyerek kabahatlerini üzerlerinden atmaya çalıştılar. Ayrıca Bengisu Akın’ın da geçmiş paylaşımlarının sorunlu olabileceği imasında bulundular! Hem suçlu hem güçlü dedikleri bu olsa gerek.

Türkiye gazetesi yönetimi, editörleri için bu kadar bariz bir yanlışı düzeltmek, özür dilemek bu kadar mı zor? İyi niyetli gazetecilik yanlış ortaya çıktığında geri adım atmayı zûl saymaz.

Ercan Saatçi’ye haksızlık

Gazetecinin dili, gazetecinin anayurdudur. Başkalarının, özellikle de politikacıların dilini kullanmaya başlarsa anayurdundan ayrılmış olur.

İktidar medyası, bu operasyon sürecinde sadece İstanbul B. Belediye Başkanı ve CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na değil, gözaltına alınan ve tutuklanan herkes için tek yanlı, suçlayan, yargılayan ve masumiyet ilkesini ihlal eden yaklaşım sergiledi.

Gözaltına alınanların suçlu olduğuna peşinen inandıkları, hükmü önceden verdikleri haber diline aynen yansıdı. Akşam’ın “Kimseye rüşvet vermedim” haberi, bu tavrın çarpıcı örneğiydi:

“Hakkında adli kontrol kararı verilen Ercan Saatçi, hayatında kimseye rüşvet vermediğini iddia etti.”

İki cümlelik haberin ilk cümlesi aynen böyleydi. Ercan Saatçi, iddia etmiş! Rüşvet vermediğini söylemesi niye iddia olsun? Anlaşılan, savcılar, rüşvetle suçlamışlar, o da kendisini savunmuş. Ama o haberi yazanlar ve yayımlayanlar, buna rağmen ona inanmamış, hâlâ “iddia etti” diyebiliyorlar; o ne derse desin inanmadıklarının altını çiziyorlar.

Böyle gazetecilik olmaz. Elinizde veri yoksa suçlanan kişinin sözünü “iddia etti” diye yazamazsınız, olsa olsa “savunma” dersiniz. Tek sözcük ama büyük bir gazetecilik yanlışı.

Gazeteci düşmanı gazetecilik

İktidar, yüzbinlerce insanın katıldığı mitinglerin, farklı kentlerdeki protesto eylemlerinin haberleştirilmesini istemedi. Halkın olup bitenlerle ilgili bilgi sahibi olmaması için çaba harcadılar; eylemcilerin hepsini saldırgan, vandal, Cumhurbaşkanının annesine küfretmiş, kutsallara saldırmış gibi göstermeye çalıştılar, dezenformasyon yaydılar.

RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in, Saraçhane’deki mitingi canlı yayımlayan televizyonları tehdit etmesinin nedeni de buydu. Ama muhalif kanallar tehdide boyun eğmeyince Sözcü TV, Halk TV, Tele1 ve Now TV’ye cezalar yağdırdılar. Hem de Sözcü TV ekranını 10 gün karartacak kadar gözleri kararmıştı.

İktidar yanlısı medya, RTÜK’ün görülmemiş nitelikteki bu cezalarına karşı gazetecilik faaliyetinin yanında olmadı; tam tersine alkış tuttu, destekledi. “RTÜK, ayaklanma çağrısını affetmedi” haberleri yaparak, protesto eylemlerini “ayaklanma” ile özdeş tuttular.

Sekiz gazeteci, sırf protesto gösterilerini izledikleri, haber yaptıkları için gözaltına alındılar. Tam adli kontrolle serbest bırakılacakları söylenmişti ki, bir yerlerden talimat gelmiş olsa gerek, aniden karar değişti, sekizi de tutuklandı. Tepkilerden sonra serbest bırakıldılar ama suçsuz yere günlerce hapsedilmiş oldular. Kararın aniden değişmesinin nedeni gizli kaldı tabii ki…

Bu kadarla kalmadı. BBC muhabiri Mark Lowen sınır dışı edildi; İsveçli gazeteci Joakim Medin de tutuklandı. Sonra da gazeteciler Elif Bayburt ve Nisa Sude Demirel gözaltına alındı.

İktidar medyasında gazetecilerin hapsedilmesi, gözaltına alınması doğru düzgün haber bile olamadı. Meslektaş dayanışması göstermelerini beklemiyorum ama hiç olmazsa haberini yapabilirlerdi. Saflar o kadar ayrıştı ki, gazeteci düşmanı gazetecilik türedi bu ülkede…

Tek cümleyle:

Bengütürk TV, MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin 2023’teki sesli Kandil mesajını yeni gibi yayımladı; Karar ve Haber3, “Bahçeli’den iki ay sonra ilk sesli mesaj” diye haber yaptı.

Sabah’ın, “Milyonluk banka vurgunu yemek randevusuna takıldı” haberinde BDDK Başkanı gibi telefon eden bir kişiye “376 milyon lira” gönderen bankanın ismi gizlenmişti.

Yeni Şafak, AKP’li Konya B. Belediyesi’nin “Konya büyükşehir kenti demir ağlarla örüyor” başlıklı tanıtım metnini “reklam” uyarısı yapmadan haber görünümü altında yayımladı.

Sözcü, “Orhan Pamuk 3 gazeteye yazdı” haberinde Orhan Pamuk’un yazısının Corriere della Sera, Die Zeit ve The Guardian’ın yanı sıra Türkiye’de de T24’te yayımlandığını belirtmedi.