Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
34,9385
Dolar
Arrow
32,5064
İngiliz Sterlini
Arrow
40,8451
Altın
Arrow
2441,0000
BIST
Arrow
10.087

Hangi ölüm diğerinden daha değersiz?

Filistin Yönetimi’nin Britanya Büyükelçisi Husam Zomlot, BBC televizyonunda sunucuya “Bizi İsrailliler öldüğünde davet ediyorsunuz. Son iki ay içinde 200’den fazla Filistinli öldürüldüğünde davet ettiniz mi beni?” sorusu vicdanı kararmamış her gazeteciyi kahreder. 

      Büyükelçi Zomlot, esaslı bir noktadan yaklaşmış meseleye. İsrailli sivillerin yaşamı ne kadar değerliyse Filistinli sivillerin yaşamı da o kadar değerlidir. Fakat ABD ve Avrupa medyasında genellikle Gazze’de yaşananlara eşit ölçeklerle yaklaşılmadı. Hamas militanlarının kadın, çocuk demeden sivilleri hedef almasına ağırlık verip, İsrail ordusunun Gazze’deki sivil insanların üzerine bombalar yağdırmasını, yerlerinden sürmesini sessizce onayladılar.   

    ABD Başkanı Biden, İsrail’in bombalarıyla onlarca Filistinli çocuğun yaşamını yitirdiğini yok sayıp, “Hamas tarafından kafası kesilmiş bebek fotoğrafı gördüğünü” söyleyebildi. Gerçi sonra Beyaz Saray’dan yalanlandı ama büyük bir yalan en yetkili ağızdan topluma aktarılmış oldu.

     Türkiye’de de maalesef İsrail’in orantısız şiddetini haklı gören, destekleyenler oldu. Ama medyamız daha çok Filistinli sivillerin maruz kaldığı devlet terörünü öne çıkardı. Sosyal medyada da başat eğilim bu yöndeydi. Hatta yazar Sevan Nişanyan, “O toplama kampının hemen karşısına rock festivali yapmaya kalkmak, yüzsüzlüğün, alçaklığın aşırı bir ucudur. Bence her şeyi hak eder böyle bir şeye girişen” diyerek Hamas militanlarının o festivalde 200’den fazla sivili öldürmesini haklı gördü. Onu destekleyen başka aşırılar da çıktı tabii.

      Gazze’nin yıllardır büyük bir kafese dönüştürülmesinin, insan haklarının hiçe sayılmasının, sistematik şiddete maruz bırakılmalarının Filistinlilerde büyük bir nefret yaratması anlaşılır bir durum. Ama anlamak, Hamas’ın sivillere yönelik şiddetini kabullenmek anlamına gelmemeli. 

      Bir tarafın sivillere şiddetini haklı görmeye başlayınca propaganda savaşına da alet olunuyor. Yalan yanlış fotoğraflar ve görüntüler devreye sokuluyor; bir tarafın cinayetleri lanetlenirken, öbür tarafta katliamlara göz yumulabiliyor. İsrail ve Gazze söz konusu olunca iki tarafın sivilleri öldürmesine karşı çıkanlar da Türkiye’deki cinayetlerde çifte standart uygulayabiliyor.

     En yakın örneklerden biri, yaygın medyanın 10 Ekim Gar katliamına ilişkin tutumu. 103 insanın yaşamını yitirdiği katliamın 8. yılındaki anma törenleri yaygın medyada haber bile olamadı. Ama aynı medya 50 insanın öldüğü Kobani olaylarının yıldönümünde geniş haberler yayımladı; o günlerde öldürülen 16 yaşındaki Yasin Börü’yü andı. İyi de yaptılar ama Ankara’daki Gar Katliamı'nda öldürülen 9 yaşındaki Veysel’in yaşamı daha mı değersizdi? 

   İkinci örnek de iktidar medyasının Avrupa ülkelerinde Gazze gösterilerinin yasaklanmasına ilişkin tutumu. Oradaki yasaklara tepki gösterdiler ama “Cumartesi Anneleri”nin gösterisinin yasaklanmasından bu hafta da hiç bahsetmediler. 

      Bu çifte standart da ülkemiz gazeteciliğindeki ahlaki çöküntünün sonucu olsa gerek.

***

ERKAN BAŞ’IN HAKSIZ YAKINMASI 

Milletvekili Can Atalay’ın serbest bırakılmamasını protesto amacıyla Hatay’dan Ankara’ya yürüyen TİP Genel Başkanı Erkan Baş, medyadan yakınırken bir tek Sözcü’yü ayrı tuttu:

   “Medya yürüyüşümüzü görmezden geliyor. Bir tek Sözcü bizim her günümüzü haberleştiriyor. Halkı bilgilendirmek adına yaptığınız bu desteğe teşekkürlerimi sunuyorum.”

    Baş’ın 11 Ekim tarihli Sözcü’deki bu sözlerini görünce hemen arşive girip baktım. Sözcü, 2 Ekim’de yürüyüşün başladığını ilk sayfadan duyurmuş;