Hayatımda mahkeme yüzü görmemiştim.
Ta ki yıllar önce, üye olduğum sıradan bir yapı kooperatifinde çalışan ustalar, kaçak elektrik kullanmış diye hakim karşısına çıkana kadar.
İnşaat mühendisi olduğum için, beni de bulaştırmışlardı yönetim işlerine.
O yıllarda, kaçak elektrik işi, bugünkü gibi idari değil, hukuki işlem gerektiyordu.
Olayın ciddiyetini, mahkemeye gidince anladım.
Elini kolunu nereye koyacağını şaşırıyor insan.
Savcı, kartal gibi keskin gözlerle bakıyor bize.
Katip, acemiliğimizi anlayınca, kaş göz işareti ile ne yapmamamız gerektiğini anlatmaya çalışıyor bize.
Elimi nereye koyayım diye, katipin gözlerini izliyorum.
Sanki müebbet yiyecekmişiz havası var.
Mübaşir, gayet ciddi ve davudi ses tonu ile kimliklerimizi istiyor.
Polisleri çağırıp, kelepçe takacak sandım.
Avukatımız da mevcutlu yanımızda.
Hem üyemiz hem de samimi arkadaşımız.
O yüzden de başka bir müvekkilinin dosyasını alarak gelmiş, o ciddi yere.
Neticede, kullanılan elektrik kaçak değilmiş, borç zaten önceden ödenmiş, tedaş ekipleri şantiyeye gelmeye üşendiği için, ustalara, siz koparın mührü demişmiş ama biz de hükmü geriye bırakılsa da cezayı yemişiz.
Velakin, orası başka hikaye.
Ergenekon duruşmalarını izleyince, benzer havanın orada da olduğunu ancak, tutsakların bu havayı nasıl da dağıttığını, gördüm.
Biz elimizi koyacak yer ararken, Ergenekon tutsakları, mahkemeye, olayın teknik hatalarını anlatıyor, anlaşılmayınca da racon kesiyorlardı ki sonunda hepsi beraat etti.
Hemşerim meşhur Kabadayı, mahkeme başkanıma, “sen hiç Bosna’ya gittin mi” diye çıkışırken, diğerleri mahkemeyi tanımadıklarını açıkça beyan ediyorlardı.
Tıpkı, büyük aktör Kartal Tibet’in başrolde olduğu, 1966 Ertem Eğilmez yapımı, “Bir Millet Uyanıyor” filmindekiler gibi.
Kuvvacılar, idam yemelerine rağmen, mahkemeyi marşlarla tanımadıklarını haykırıyorlardı.
Bunlar tabiki sıradan insanlar değildi.
Aldıkları eğitim ve yaşam tarzları, her türlü şartta hayatta kalmaya yönelikti.
Sivil değildiler.
Sivil olanları da sivil değildi.
İmamoğlu ise sivildi.
Ne askerdi, ne oydu, ne buydu
3 çocuklu, eğitimli bir cumhuriyet ailesi babasıydı.
Akçaabat Köftesiyle başladığı sıradan ticari hayatına, Karadenizli Müteahhit olarak devam ederken, sivil toplum örgütlerinde ve de özelliklespor-kemençe-horon temalı derneklerde vakit geçirerek devam ediyordu.
İşleri iyi gidiyordu.
Belediye başkanı bile olmuştu.
Derken işler terse döndü ve kendini kodeste buldu.
Biz şaşırır, bunalır, korkar, çekinir, toparlayamaz, alışkın değil derken, soyadı ile müsemma hemşerimiz Ertem Eğilmez’in filmindekiler gibi atara bağladı ve racon kesmeye başladı.
Belki Ekrem Başkan da mı ne oydu, ne buydu?
Çok Okunanlar
Herkes Cumhur'daki krizi konuşurken AKP ittifakı genişletiyor
Ricardo Şanghay’da, Marx New York’ta: 'Stratejik ticaret uzlaşısı'
Etnik ayrılıkçılığı meşrulaştırmanın derin aymazlığı
Ali Şen'in oğlu Adnan Şen'den endişe veren haber
Aziz İhsan Aktaş kovuldu! Adı silindi
Berat Albayrak Bilecik'ten çıktı
Bora Kaplan davasında çok ilginç gelişmeler!
'Suç işlenmiştir, AYM Başkanı istifa ederek mesaj vermelidir'
'Bunları söylüyoruz diye bize yine küfredecekler, gizli AKP'li diyecekler'
6 kişinin hayatını kaybettiği parfüm deposunun içi görüntülendi