Atılan sis bombalarıyla geçici bilinç felci yaşayan halkın, süreci doğru okuyamaması, kurulan sinsi tuzağı algılayamaması, sürüklendiğimiz felaketin vahim sonuçlarını kestirememesi, Türkleri vatansızlaştırmaya, Türkiye Cumhuriyeti’ni yok etmeye yönelik suikastı düzenleyenlerin başarısı olarak not edilmelidir. Akan kanın durması, barış ve kardeşlik çubuğunun tüttürülmesi, Terörsüz Türkiye’nin inşası gibi, toplumsal bilincimizde bulanıklığa, milli duyarlılığımızda zafiyete yol açan hipnoz kampanyasının, her türlü olasılığın hesaplandığı ciddi bir ön hazırlık sürecinden sonra uygulamaya sokulduğu anlaşılmaktadır.
Dışarıda kurgulanıp içeride uygulamaya sokulan emperyal senaryonun ana teması, ayrılıkçı terör örgütü başının, İmralı bilgesi kurucu öndere dönüştürülmesidir. Sürecin, suikastı kurgulayanların planladığı biçimde sonuçlanması durumunda, ulus devlet, üniter yapı temelinde inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti’nin, aşiretler ve cemaatler konfederasyonuna dönüşmesi, kuruluş denkleminin yerini yıkılış dağılış denklemine terk etmesi kaçınılmazlaşacaktır.
İmralı hükümlüsünün Mandelalaştırılması statüsünün, Türkiye Cumhuriyetinin meşru organlarıyla aracısız muhatap olabilecek düzeye çıkarılması, TBMM’ye davet edilmesi, ya da TBMM heyeti tarafından ayağına gidilmesinin kendisine sağlayacağı meşruiyet ve dokunulmazlık, Türkiye’nin dönüşü ve çıkışı olmayan, bir çıkmaza saplanmasıyla sonuçlanacağı blinmelidir.
İmralı’da ya da TBMM’de gerçekleşecek buluşma ve müzakerelerin, Türkiye Cumhuriyeti ile Kurucu Önder (!) payesi verilen muhatabın, eşit koşullarda masaya oturtulmasının, Türkiye’nin dağılmasına kadar gidecek geri dönülemez bir sürecin Miladı olacağını kestiremeyenler, hiç kuşkusuz tarihin kendileri hakkında vereceği şaşmaz hükmü de kestiremeyeceklerdir!
2002 yılından günümüze neredeyse çeyrek yüzyıldır, yargıda, bürokraside, kollukta, eğitimde, ekonomik ve toplumsal yaşamda tanık olduklarımızın, darbeciliğin, askeri vesayetin, antidemokratik statükonun sonlanması söylemiyle maskelenenin, devletin kiriş ve kolonlarının tahribi, ulus devlet üniter yapı temelli rejimin tasfiyesi, hukuk devletinden ve demokrasiden vazgeçmekten başka bir şey olmadığı görülmelidir.
Müdafaayı Hukuk geleneğinden geldiğini, kurucu genel başkanı Atatürk’ün izinden gittiğini söyleyen ana muhalefet partisi, İmralı hükümlüsünün, İmralı Bilgesine dönüştürülmesi sürecindeki tutumunun el yükseltme mi, yoksa sonuna kadar karşı durmak mı olduğunu kamuoyuna vakit geçirmeksizin açıklamalıdır. Türkiye’nin siyasi coğrafyasını küçültmeye yönelik, Fıratsız-Diclesiz, GAP’sız bir Türkiye, emperyalizmin bölgesel tetikçisi Kukla Kürdistan projesine karşı tavrını Türk Milleti ile acilen paylaşmak zorundadır.
Türk Milletinin tapusuna etnik ortaklar yaratma, Türkiye’yi ulus devlet olmaktan çıkarma senaryolarının uygulamaya sokulmak istendiği şu süreçte, siyasi partilerin, siyasi liderlerin, ülkeyi idare edenlerin, Atatürk’ün 1927’de TBMM’de altı gün süren Söylevinde 19 Mayıs 1919’da Samsun’u çıktığında; parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan ülkenin durumunu hatırlatırken; “Efendiler, bu durum karşısında tek bir karar vardı. O da milli egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak!” cümlesinde açıklanan ülkenin / rejimin kurtuluş ve kuruluş denklemini akıldan çıkarmamaları gerekiyor!
Çok Okunanlar
O anket sonucu tartışmaları bitirdi
Selahattin Demirtaş'ın tahliyesi için tarih verdi
Emekli maaşı zammında tablo netleşiyor!
Etnik ayrılıkçılığı meşrulaştırmanın derin aymazlığı
Erdoğan YRP'li isimleri arayıp AKP'ye davet etmiş! Baskı ve şantaj iddiası
Ali Şen'in oğlu Adnan Şen'den endişe veren haber
'Suç işlenmiştir, AYM Başkanı istifa ederek mesaj vermelidir'
Aziz İhsan Aktaş kovuldu! Adı silindi
Ricardo Şanghay’da, Marx New York’ta: 'Stratejik ticaret uzlaşısı'
'Bunları söylüyoruz diye bize yine küfredecekler, gizli AKP'li diyecekler'