Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,3594
Dolar
Arrow
34,4660
İngiliz Sterlini
Arrow
43,6304
Altın
Arrow
2935,0000
BIST
Arrow
9.367

Bazı makamlar cehalet kaldırmaz

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, AKP Batman İl kongresindeki; "Üzerinde yaşadığımız coğrafya 72,5 milletin kardeşçe yaşadığı bir coğrafyaydı. Ne zamana kadar, İttihatçılar bu ülkede egemen oluncaya kadar." sözleri üzerine başlayan tartışmalar devam ediyor. Milli Eğitim Bakanına, İttihat ve Terakki iktidarının, 23 Ocak 1913 – 8 Ekim 1918 arası 5 yıl 9 ay kadar sürdüğünü, Ekim 1918 kongresinde kendisini feshettiğini, Kurtuluş ve Kuruluşun örgütsel tabanının Müdafaayı Hukuk olduğunu, öncelikle hatırlatmak isteriz.

Prof..Dr. Zafer Toprak’ın, İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkan, Türkiye’de Milli İktisat 1908 – 1918  eserinden yapacağımız alıntının ardından, sözü Tekin’in karın ağrısının derindeki nedenlerine getirelim: “İkinci Meşrutiyet yıllarının “milli iktisat” politikası Türkiye’nin bağımsızlığa yöneliminde önemli bir başlangıç oldu. Süreç bir yönüyle siyasi bağımsızlığa giden yolda atılan önemli bir adım iken, diğer yönden iki dünya savaşı arasında gündeme gelen “küresizleşme” evresine Türkiye’nin katılımıydı. 19. yüzyılın ülkeyi bağımlı kılan liberal dünyasına bir başkaldırı, ulusal kimlik arayış süreciydi.”

Tekin’in beslendiği siyasal/düşünsel iklimin, bitmez tükenmez  İttihat ve Terakki düşmanlığının perde arkasındaki gerçek nedenleriyle  yazımı sürdürelim. Cumhuriyete, Atatürk’e en kolay ve etkili saldırı İttihat ve Terakki üzerinden yapılır. Garantili, risksiz, sahibini peşinen sigortalayan bir saldırı türüdür. Sömürge solcusundan liboşuna, İkinci Cumhuriyetçisinden bölücüsüne, alt kimlikçisinden kökten dincisine en geniş ittifak, İttihatçı karşıtlığı temelinde sağlanır.

Batının İttihatçı düşmanlığının nedenlerini tahmin etmek zor değildir. İttihat ve Terakki’nin (uluslaşmanın ilk adımları dışında) 100 yıldır bağışlanmayan büyük suçu, emperyalizmin içerdeki ekonomik karakolu olan Gayrımüslim komprador burjuvaziyi devreden çıkarıp, sermayeyi Türkleştirmek istemesidir. Hasta Adam Osmanlının, ekonomik ve siyasal olarak etki alanından çıkması batının asla kabul etmeyeceği bir durumdu.

Sözü daha fazla uzatmadan, İttihat ve Terakki’nin, içerideki hasımlarına getirelim. İttihatçı iktidarın, saltanat ve hilafet kurumunun ayakta olduğu monarşik bir yönetimde giriştiği modernleşme çabaları, çok geniş bir çevrenin şiddetli tepkisine yol açmıştır. Günümüzün fonlu aydınlarının, turuncu tayfanın, ağababaları olan, kişisel çıkarlarını işgalcilerin siyasi emelleriyle birleştirmiş mütareke aydınlarının İttihatçı düşmanlığını bir kenara not edip medrese softalarına gelelim. Vergi ve askerlik muafiyeti başta olmak üzere, ayrıcalıklı konumunu yitirmek istemeyen medrese, İttihatçı karşıtlığının başını çekmektedir.  31 Mart 1909, medresenin başını çektiği gerici kalkışmanın hedefinde İttihatçılar, Harbiye kökenli subaylar ve modern mektepliler vardır!

Saltanat ve Hilafet kurumunun ayakta olduğu bir dönemde gerçekleşen kalkışmada; “Şeriat isteriz” sloganları atılmakta, yakalanan mektepli subaylar, gazeteciler, aydınlar linç edilmekte, parlamento basılmakta, bakan ve milletvekilleri sokaklarda öldürülmektedir! İki hafta süresince İstanbul’un altını üstüne getiren gerici kalkışma, Selanik’ten gelen, Mustafa Kemal’in de içinde olduğu Hareket Ordusu tarafından bastırılacaktır.

Gerici geleneğin günümüzdeki temsilcilerinin Harbiyeli/mektepli/ modernite düşmanlığının temelinde, 31 Mart irtica kalkışmasının ordu tarafından bastırılmasının hıncı vardır. Yine Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki emperyal destekli gerici/bölücü kalkışmaların Ordu tarafından ezilmesinin yarattığı travma, asker düşmanlığının geçmişten günümüze değişmeyen kodlarını vermektedir.  

Uzun sözün kısası, 31 Mart kalkışmasının günümüzdeki manevi mirasçılarının, Harbiyeli/Ordu düşmanlığının derin kökleri bilinmeden, Türkiye’yi yönetenlerin bu türden beyanları üzerine yapılacak değerlendirmeler her zaman eksik kalacaktır!