Gazze’de yaşanan savaş acılar ve trajediler ile birlikte birçok tartışma konusunu da beraberinde getirdi. Herkes durduğu yerden yaşananları yorumlarken evrensel değerler üzerinden ortak bir noktada buluşmak bile zorlaştı. Kimileri konuşuyor diye kimileri ise suskun kalıyor diye büyük bir baskı altında. Kimi kariyerinden kimi ekonomisinden korkuyor.
Bu tartışmaların odağında ki alanlardan biri de her zaman olduğu gibi sanat ve sanatçılar.
Peki, neden sanat ve sanatçı bu kadar eleştiri ve baskı altında?
Sanat, insanoğlunun duygularını, düşüncelerini ve deneyimlerini ifade etmek için yaratıcı bir yol olarak uzun bir geçmişe sahip.
Sanatın tarihi, insanlığın varoluşuyla birlikte başlayıp evrimi birçok kültürün etkisiyle şekillenmiştir.
Rönesans döneminde bilim ve felsefeyle birlikte büyük bir gelişme yaşayan sanat özellikle Aydınlanma Dönemi'nde akıl ve bilimle uyum içinde ifade arayışlarına yönelmiştir.
Romantizm dönemi ise bireysel duyguları ve doğanın güzelliklerini vurgulayarak bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.
Sanatın 19. yüzyılda endüstrileşme, toplumsal değişimler ve politik olaylar karşısında tepki verme biçimleri çeşitlenmiştir.
Realizm akımı ile sanatçılar, toplumsal gerçeklikleri doğrudan resmetmeye odaklanır.
20.yüzyılın başlarında, sanatçılar arasında farklı akımlar ve deneysel yaklaşımlar ortaya çıkar. Fütürizm, Dadaizm, Sürrealizm gibi akımlar, sanatın toplumsal normlara karşı bir başkaldırı ve dönüşüm aracı olarak kullanılmasını savundular. Bu dönemde özellikle savaşlar, toplumsal çalkantılar ve teknolojik ilerlemeler sanatı derinden etkilemiştir.
Sanat, bir yandan bireysel ifadenin bir yolu olarak varlığını sürdürürken diğer yandan toplumsal konulara duyarlılık ve tepki gösterme potansiyeliyle önemli bir araç haline gelmiştir.
Tüm tarihsel süreci değerlendirdiğimizde sanatın toplumsal olaylara ve siyasi gelişmelere duyarlı bir şekilde evirildiğini söylemek mümkündür.
Bu evirilmenin sonucunda ortaya çıkan sanat eserlerini birçok alanda örneklendirmek mümkündür.
İspanyol ressam Francisco Goya'nın savaşın ve baskının insanlar üzerindeki etkilerini dramatik bir şekilde ifade ettiği "Üç Mayıs 1808" tablosu, Pablo Picasso’nun İspanya İç Savaşı’nın trajedisini oldukça farklı bir şekilde anlatan ‘Guernica’’ (1937) tablosu, Alman dadaist ressam George Grosz’un, savaş sonrası dönemin yoksulluk, politik karmaşa ve militarizmin etkilerini yansıtan "Savunmasız Almanya" (1928) adlı eseri ve Meksikalı ressam ve politik aktivist Diego Rivera’nın endüstri devrimi, işçi sınıfı ve toplumsal adalet temalarına odaklandığı Amerika'da San Francisco Sanat Enstitüsü için yaptığı fresk serisi olan "Detroit Endüstrisi" (1932-1933) sanatın ve sanatçının toplumsal olaylara resim üzerinden yorumlarına önemli örnekler olarak vere biliriz.
Çinli sanatçı Ai Weiwei'nin "Study of Perspective" (2003-2011) serisi, sanatçının politik duruşunu ve insan haklarına olan duyarlılığını yansıtır. Seri, Ai Weiwei'nin dünyanın farklı yerlerinde ünlü anıtlara verdiği çeşitli yerleştirilmiş orta parmak fotoğraflarını içerir. Bu eser, sanatçının ifade özgürlüğü ve bireysel hakları savunma çabalarını temsil eder.
Banksy'nin "Flower Thrower" (2014) grafitisi, barış ve insan haklarına vurgu yapar. Bir protestocunun elindeki çiçek bu eseri taçlandırırken, zıt bir durumda olan silahların yerine renkli çiçeklerin kullanılması, barış ve şiddet arasındaki çatışmayı anlatır.
Bu örneklere tiyatrodan Arthur Miller'in komünist cadı avlarına ve haksız suçlamalara gönderme yaptığı "The Crucible" (1953) oyununu; ırkçılık, aile ilişkileri ve Amerikan Rüyası gibi temaları işleyerek toplumsal eleştirilerde bulunan Lorraine Hansberry'in "A Raisin in the Sun" (1959) oyununu, Moisés Kaufman ve Tectonic Theater Project'in Matthew Shepard adlı bir üniversite öğrencisinin homofobik bir saldırı sonucu öldürülmesini konu alan ve gerçek yaşam olaylarına dayanarak nefret suçları, hoşgörüsüzlük ve insan hakları konularını işlediği "The Laramie Project" (2002) eserini örnek verebiliriz.
Sinema da toplumsal olaylara özellikle savaş ve acılarına duyarsız kalmamıştır. Bunlardan yönetmen Steven Spielberg’in "Schindler's List" i (1993), yönetmen Roman Polanski’nin "The Pianist" i (2002), yönetmen Terry George’un "Hotel Rwanda" sı (2004) na ülkemizden yönetmen Yılmaz Güney’in ‘‘Yol" (1982) filmi, yönetmen Yusuf Pirhasan’ın "Kurtuluş Son Durak’’ (2012) filmini ve yönetmen Çağan Irmak’ın "Babam ve Oğlum" (2005) filmleri toplumsal olaylara duyarlı bir yaklaşım sergileyerek izleyicilerde derin düşünceler uyandırmış, duygusal bir etki bırakmış önemli sinema eserleridir.
Müzik de Bob Dylan'in "Blowin' in the Wind" (1962) şarkısını, Bob Marley ‘in "Get Up, Stand Up" (1973) şarkısını, Tracy Chapman'ın "Talking 'Bout a Revolution" (1988) parçasını ya da U2’ nun Sunday Bloody Sunday (1983) şarkısını dinleyip sanatçıların müzik aracılığıyla politik durumlara ve insan haklarına duyarlılıklarını anlamamak mümkün müdür?
Burada örneklenen sanatçılar ve sanat eserlerinin toplumlar üzerindeki etkileri yadsınamaz.
İşte bu yüzden Gazze’de yaşanan trajedinin gerçek yüzünün geniş toplum kitlelerine sanatçı ve sanat eliyle ulaştırılması isteği anlaşılabilir bir taleptir.
Ancak, sanatın tarafsızlığını savunanlar, sanatın kendi dilinde konuşarak ve izleyiciye kendi yorumunu yapma özgürlüğü tanıyarak daha etkili olabileceğini düşünmektedirler. Tarafsız sanat, izleyiciye daha geniş bir perspektif sunabilir ve farklı düşünce biçimlerine açık bir diyalog ortamı yaratabilir denilmektedir. İnsanlığın ortak değeri olan sanat ve sanatçının taraf haline gelmesi ile sanatçının inanılırlığını yitireceği görüşü de yaygındır.
Tüm bu tartışmaların içinde tarihin tozlu yapraklarında ve günümüzde yeni yazılan sayfaları masum insanların gözyaşı, acı ve ölümleri ile doludur.
Sanat, toplumu etkileyip değiştirebilme gücüne sahiptir ve bu gücü doğru kullanmak, sanatın toplumsal bir araç olarak değerini artıracaktır.
Her sanatçının toplumsal ve etik sorumlulukları hakkında düşünmesi gereklidir. Sonrasında bulacağı yol kendi tercihidir. Her tercihin de tarih içinde bir karşılığı vardır.
‘Her tercih bir vaz geçiştir’ sözünü çok severim. Burada asıl vaz geçmememiz gereken insanlığımız olmalıdır.
Yaşanan olaylar karşısında ister sanatçı olalım ya da olmayalım önce insan olup evrensel insanlık değerlerinde buluşup tavrımızı ona göre belirlemeliyiz.
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
Fenerbahçe En-Nesyri için Al-Nassr'den gelen rekor bonservisi reddetti
22 Kasım 2024 burç yorumları
BEDAŞ 22 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi