Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Yapma Vahap…

Bu yıl kırk ikinci meslek yılını dolduran bir gazeteci olarak hayatım boyunca hiçbir dernek, kulüp veya vakıfa üye olmadım; yönetimlerinde yer almadım.

Bir dernek hariç…

Türkiye’nin en büyük gazeteci meslek örgütü olan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC).

1984 yılından bu yana bu derneğin üyesiyim. 

2000’li yılların başında da üç yıl süreyle TGC Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Saymanı olarak görev yaptım.

Sonra da kendi isteğimle bir daha aday olmadım. Çünkü bu tür görevlerde nöbet ve kan değişiminin gerekliliğine inanıyorum.

*

O günlerde üyesi olmaktan büyük onur duyduğum Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, 1998’in 18 Kasım tarihinde Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi adı altında bir bildiri yayınladı.

Dönemin TGC Yönetim Kurulu Üyesi ve gazeteci Umur Talu’nun yönetimindeki bir komite tarafından hazırlanan bu bildirge, gazetecinin görevlerini, haklarını ve asla yapmaması gerekenleri tek tek sıralıyordu.

Özellikle bu tarihte sonra bir gazeteci olarak bu bildirgenin her satırını hayata geçirmeye ve sadık kalmaya özen gösterdim.

Haklarımı kimseye yedirmemek için büyük çaba harcarken, başkalarının hakkını da sırf gazeteci olduğum için yemeye kalkışmadım. 

Örneğin, devletin bana göreve giderken kullanmam için verdiği “Basın Trafik Kartı”nı, tatile giderken arabalı vapurun ön sırasına geçmek amacıyla kullanmadım!

Kimseden maddi değeri olan hediye kabul etmedim, defalarca milletvekili olma teklifi aldığım halde reddettim.

Kalemimi kimsenin reklamını yapmak ya da kişisel intikamımı almak için oynatmadım.

*

Ama zaman içinde ülkedeki her şey gibi “Cemiyet” de bozuldu.

Benimle birlikte, hatta benden önce yönetim kurulunda görev yapmaya başlayan arkadaşlar, oturdukları koltuğa kazık çaktılar.

Haberleri sansürlenen, cezaevine tıkılan, işten atılan meslektaşları için birer paragraflık açıklamalar yaparak görevlerini yerine getirdiklerini düşündüler. Bütün enerjilerini koltukları için mücadele etmekte kullandılar.

*

Ve en önemlisi…

Kendi yayınladıkları Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne en çok kendileri aykırı davrandılar.

Böyle olunca da ortada ne Bildirge kaldı, ne de Cemiyet!

Sadece Cağaloğlu’nun göbeğinde artık yaşlanmış bir bina ve içinde gazetecilikten uzaklaşmalarının üzerinden yıllar geçen yöneticiler…

*

Her seçimde sadece bir iki yönetici değiştiren Cemiyet, yaklaşık 30 yıldır neredeyse aynı “icra kurulu” kadrosuyla bugünlere kadar geldi.

Geldi ama “eriyerek, kan kaybederek, itibarsızlaşarak, güçsüz düşerek” geldi.

Bu güzide kurumda bugünlerde bir “değişim” heyecanı yaşanıyor:

Şaka maka değil, 1994’ten bu yana tam 29 yıldır TGC yönetimlerinde yönetim kurulu üyesi, genel sekreter ve genel başkan olarak görev yapan Turgay Olcayto’nun yerine yine onun kadar eski bir yönetim kurulu üyesi olan ve yirmi yılı aşkın bir süredir “başkan vekili” olarak görev yapan Vahap Munyar geliyor…

Peki; bu değişikliğin nedeni ne?

Belli ki 86 yaşındaki Turgay Olcayto nihayet “yaşlandığına” kanaat getirmiş olmalı ki Antalya’ya taşınmaya karar vermiş…

Hani Antalya’ya taşınmasaymış; bu görevi ömür boyu da sürdürebilirmiş…

*

Peki; yerine gelen Vahap Munyar kim?

Öncelikle belirtmeliyim ki hem okuldan, hem de meslekten arkadaşım.

Tanıdığım en iyi insanlardan biri…

Dünyada onu sevmeyen bir tek kişi bile olduğunu sanmıyorum…

Ben de “insan olarak” çok seviyorum. 

Beni çok iyi tanıdığı için “kral çıplak” deme huyumu da iyi bilir ve böyle bir yazıyı kaleme aldığım için umarım bana darılmaz.

Ama “dünyanın en iyi insanı” olma özelliği, Vahap’ın Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı gibi çok önemli bir koltuğa oturmasına yetmemeli…

Neden mi?

Çünkü Vahap çok iyi bir insan olmasına karşın, yıllardır yönetiminde olduğu Cemiyet’in yayınladığı Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayan bir gazeteci…

Bu bildirgenin “kurumsal çıkar ve şartlar” başlığı altındaki bölümü aynen şöyle:

“Masraflarını ticari kuruluşların karşıladığı gezilere katılarak, karşılığında ürün ve marka tanıtımı içeren yayın yapılmamalıdır. İstisnai durumlarda gidilen ve masrafları karşılanan gezinin haber yapılması halinde de gezinin davet olduğu açıkça belirtilmelidir.”

*

Vahap Munyar çok uzun bir süre Türk basınının amiral gemisi Hürriyet’te ekonomi müdürü olarak çalıştı.

Bizzat dönemin Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün deyimiyle “çalışma hayatını gazetesinden çok davetli olarak katıldığı şirket gezilerinde geçirdi.”

“Türkiye’nin şirket davetiyle en çok yurt dışına seyahat eden insanı kim?” derseniz, kuşkusuz bu kişi, açık arayla Vahap Munyar’dır…

Bugüne kadar damga basacak yer kalmadığı için değiştirdiği pasaportların sayısını kendisinin bile hatırladığını sanmıyorum!

Ha, katıldığı iş gezilerinden sonra yaptığı haberlerde, yazdığı makalelerde “davet üzerine gittiğini” yazdığı da olmuştur; yazmadığı da…

Ayrıca yönettiği haber birimi nedeniyle, bu davetlerden kaçamaması da çok doğal olabilir.

Ama o zaman; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yöneticisi sevgili arkadaşlarım, ya Vahap’ı değiştirecektiniz ya da Bildirge’yi…

Siz ikisini de yapmadınız…

Üstüne üstlük bu “gezi ve davet rekortmeni” dünyalar iyisi kardeşimizi bugün “başkanlığa” getirdiniz…

*

Ne diyeyim; bu kararınız yönetiminize hayırlı olsun…

Ancak 30 yıla yakın bir süredir zaten yönetimde olan Vahap’ın, yeni sponsorlar bulmak dışında TGC’ye, gazetecilik mesleğine ve basın özgürlüğüne katacağı yeni bir şey olduğunu sanmıyorum.